38.Bölüm

2.7K 163 143
                                    

Tunç

Kahvaltı bittikten sonra Yavuz'a , birlikte vakıfa gitmeyi teklif ettim. Halama da onun aradığımız kişi olduğunu ve projeyi kabul ettiğini anlatıp onu halamla tanıştıracaktım. Arabayı durdurduğunda indik.

"Büyük bir yere benziyor. Ben daha küçük bir bina hayal etmiştim." Şaşırdığı belliydi. Birlikte içeri girdik. Güvenliklere başım ile selam verip yola devam ettim. 4 katlı bir binaydı. En üstte benim odam, ikinci katta halamın odası vardı. Yönetim kurulu başkanı halamdı. Ben ise yardımcısıydım. Halamın odasına yöneldik. Kapıyı vurup içeri girdik.

"Halacım nasılsın?"

Beni görünce gülerek ayağa kalktı. Gelip sarıldı. "Canım oğlum. Nerelerdesin sen? Çok özledim yavrum." Yavuz'a sıcak bir gülümseme ile döndü. "Hoşgeldin oğlum."

"Hoşbulduk efendim."

"Tunç bu delikanlıyı benimle tanıştırmayacak mısın?"

"Halacım Yavuz. Kendisi veteriner. Hani bizim bir hayvan hastanesi projesi vardı ya. Onun için görüştük. Kabul etti. Ben de seninle tanışması ve birlikte projeyi konuşmak için vakıfa davet ettim."

"İyi yapmışsın oğlum. Hadi oturun." Halam masasına geçip yanlarda duran koltuklara oturmamız için bize eliyle işaret etti.

"Halacım projeyi Yavuz biliyor. Senin söylemek istediğin bir şey varsa buyur."

Bana gülümsedikten sonra Yavuz'a döndü. "Yavuzcum biz özellikle kimsesizlere ve sokak hayvanlarına yardım ediyoruz. Bu proje de sokak hayvanları için. Para konusunu dert etme. Yeter ki projeyi başlatalım. Kimse elini taşın altına sokmak istemiyor. Bir çok veteriner ile görüştük ama pek vakit ayırmak istemediler."

"Efendim öncelikle para konusunda anlaşalım çünkü ben çok cüzi bir rakam talep edeceğim. O parayı da bu projeye yardımcı olacak başka bir şeye harcayacağım. Normalde ben o parayı sokak hayvanları için aşı ve mama giderleri için kullanacaktım. Ama Tunç biraz bahsetti. Bunları zaten yapıyoruz dedi. Benim de aklımda başka bir şeyler oluştu. Size de sürpriz olacak." Yavuz kibarlığını ve saygısını bozmadan konuştukça ona karşı içim kıpır kıpır oluyordu. Ama hangi hislere neden olduğunu bilmiyordum. Her sözü o kadar güven vericiydi ki.

Ben dalmış Yavuz'u izlerken halam boğazını temizleyerek bana seslendi."Tunç ben Yavuz'u çok sevdim. Evrak işlerini hallettikten sonra istediğiniz zaman başlayabilirsiniz. Yavuz ile ortak çalışın. Yardıma ihtiyacınız olursa vakıftan birileri de size yardımcı olur. Benim şimdi çıkmam lazım. Önemli bir toplantım var. Görüşürüz çocuklar."

Halamla vedalaştıktan sonra odada ikimiz kaldık. Bir süre sessizlik oldu. Sessizliği bozan Yavuz oldu. "Öyleyse kalkalım mı? Ya da işlerim varsa sen kal ben kalkayım. Seni alıkoymak istemem."

"İşim yok aslında. Bir şeyler yapabiliriz. Tabi sen de istersen." Onunla vakit geçirmek iyi geliyordu. Bir yandan Mert hala aklımdaydı. Yavuz'a bir şey hissettiğimi söyleyemezdim. Fakat onunla olmak bana iyi geliyordu.

"O zaman gidelim." Elimi tutup beni kendine çekti. Sonra koluma girdi. Bir an heyecanlandım. Birlikte çıktık. Arabaya bindik. "İstersen bir yerlere gidip oturalım."

"Olabilir. Sana bırakıyorum." Sohbet edebileceğimiz bir yer olması benim için yeterliydi.

***
Arabayı durdurduğunda küçük ama kaliteli olduğu dışarıdan da anlaşılan bir kafenin önüne geldik. İçeri girdik. Bir kaç kişi ile selamlaştı. Bu hareketi ile buraya daha önce de geldiğini çıkarabiliyordum. Güzel bir masaya oturduk. "Tunç istersen menüye de bak ama burada çok güzel tatlılar var. Kendileri yapıyor. Sahibi Hatice abla herşeyi kendi hazırlıyor ve günlük oluyor. Yani taptaze."

"Bak canım çekti şimdi. Sen söyle o zaman kendine ne söyleyeceksen."

"Tamamdır yavrum." Samimi bir sözcük duymak hoşuma gitti. Garson olduğu önlüğünden anlaşılan biri Yavuz elini kaldırmadan masamıza geldi.

"Yavuz abi hazır mı siparişiniz?"

"Kardeşim Hatice ablaya selamlarımı da ilet. Kendisini göremedim. Şu enfes sütlaçlarından istiyoruz. İki tane lütfen."

"Tamamdır abi. İçecek var mı?"

"Ben kahve istiyorum."

Eliyle beni gösterip 'sen ne içersin' bakışı atınca cevap verdim. " Çay lütfen."

"Hemen geliyor." Güleryüzlü garsona aynı şekilde selam verdikten sonra kafeye giren yüzün sahibini görmem ile gülümsemem yüzümden silindi.

Mırıldanarak konuştum. "Allah'ın belası yine nasıl buldu beni?"

O sırada Yavuz beni duydu." Tunç bir şey mi dedin? Duyamadım."

"Evet. Yine geldi. Bakar mısın şuraya,bir de bizim masaya geliyor şu an."

Yavuz cevap veremeden Mert masamıza varmıştı. "Tunç kim bu herif? Ne işin var onunla?"

"Mert rica etsem gider misin? Senin bana hesap sormaya hakkın olmadığı için bu soruyu duymazlıktan geliyorum."

Yavuz rahatsız olmuştu. Kibarlığını bozmadan bana doğru konuştu."Konuşmanız gerekiyorsa ben gidebilirim."

Ayağa kalkar gibi olunca kolundan tuttum." Hayır! Sen otur. Gitmesi gereken sen değilsin."

Mert ayakta dikilip masaya ellerini dayamıştı. " Tunç sadece bir kere dinler misin? Hem gönder şu dallamayı rahat rahat konuşalım."

Bu lafı bende şalterleri attırdı. Kolundan tuttum. Dışarı sürüklemeye başladım. Yavuz arkamızdan bizi izledi. Mert'i dışarı çıkarıp bıraktığımda üstünü düzeltti. "Bak Mert ! Artık beni rahat bırak. Konuşacak ya da açıklama yapacak bir durumun yok. Her şey ortada. Bir yanlış anlaşılma durumu olsa elbette seni dinlerdim. Ama lütfen artık birbirimizi üzmeyelim."

Başını yere eğdi. "Biliyorum. Çok büyük hatalar yaptım. İnanılmaz üzgünüm. Hangi kafayla yaptım bilmiyorum. Ama sen hastanedeyken gece gündüz aklım sendeydi ve bir yandan da çok yalnız hissediyordum. Kendimi böyle avuttum sanırım."

İyice sinirlenmiştim. "Beni çileden çıkarma Kerem! Ne demek yalnız hissettim? Lan ben tımarhanedeydim. Delilerin arasında. Yalnız hissetmesi gereken kim oluyor bu durumda. Haysiyetsiz herif beni düşünsen bir kere bile aklından geçirmezdin eski sevgiline defalarca gitmeyi. Şimdi defol git. Kalan güzel anıları da kirletme."

"Son sözün bu mu?"

"Evet bu. Bir daha karşıma çıkma."

"Son bir ricam var. Elbette bunu içten yaparsan sevinirim. Beni affedebilir misin? Vicdan azabı çekiyorum. Lütfen."

Elimi tutmaya çalıştı. Elimi çektim. O sırada Yavuz'u kafenin kapısında gördüm. Sanırım bir süredir bizi izliyordu. Mert'e son cümlemi söyleyip oradan ayrıldım. "Seni affedemem Mert. Çünkü ölülerin affedilmeye ihtiyacı yoktur." Arkama bakmadım ama son sözümden sonra yere çökmüştü. Arkama bakamazdım. Bakarsam onu öyle görmeye dayanamazdım. Gözlerimi ve boğazımı sıkıyordum. Ağlayamazdım. Şimdi olmaz dedim kendi kendime.

***
Yine bir geçiş bölümü ile buradayım. Oy veren elleriniz dert görmesin💐

SIRDAN ADAM (GAY) (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin