29.Bölüm

3.1K 175 106
                                    

Tunç

Uyandığımda saat çok erkendi. Ama uyuyamamıştım. Yanımda melekler gibi uyuyan Mert'e baktım. Bir süre izledim onu. Çok güzel uyuyordu. Saçlarını okşadım. Ona dokunmak dertlerimi anlık olsa da unutturuyordu. En büyük dayanağım oydu. Ailem'in yaşadığı trajedi beni yıkıma sürüklüyordu. Mert olmasa çoktan çökmüştüm. Düşünceler içinde dalmış ve saçlarını okşarken bir süre sonra bana baktığını farkettim. Okşadığım kumral saçlara kokulu bir öpücük kondurdum. Gülerek ellerini boynuma attı ve sıkıca sarıldı. Kalplerimiz göğsümüzde yanyana geldiğinde , huzuru kemiklerime kadar hissediyordum. Hafifçe geri çekilip dudaklarına uzun bir öpücük bıraktım. "İyi ki varsın."

"İyi ki varız. İyi ki biziz hayatım." Tekrar dudaklarımızı birleştirdi.

Kafamı göğsüne koyup kaybolmak istiyordum. Yaşadıklarımı cidden kaldıramıyordum. 3 yıl önce babam , şimdi de annem ve kardeşim...

Yavaşça geri çekilip kalktım. Elinden tutup onu da kaldırdım. " Hadi aşkım. Halamdan nöbeti devralalım. Dinlensin kadıncağız. Ama istersen sen kal. Dinlen. Yeterince yoruldun zaten."

"Tunç daha kaç kere söyleyeceğim. Benim huzurum , mutluluğum sensin. Seni yalnız bırakır mıyım hiç? Koşullar ne olursa olsun. Yanında olmak benim için herşeye bedel. Aşkın benim mabedim."

Ben nasıl sevmeyeyim ki şimdi bu adamı. Sözleri içimi ısıtıyordu. Yanına gidip ona sımsıkı sarıldım. Gözyaşlarım benden bağımsız olarak yanaklarımdan süzülmeye başlamıştı bile. Boynuna değen ıslaklık ile elleri ile yanaklarımı tutup yüzümü kendine çevirdi. " Ağlıyor musun? Gözyaşlarına kurban olurum. Yapma. Halan babaannen ile konuşsun. Herşey düzelecek merak etme. Hem babaaanen yapmasa bile ben ailemle konuşurum. Babaannen kadar olmasa da biz de zengin sayılırız. Buluruz çaresini."

"Bilmiyorum ne hissedeceğimi. Tek istediğim iyileşmeleri."

"Hadi koca bebek. Giyinip çıkalım. Halanı bekletmeyelim." Üstünü çıkardığında çıplak bedeni beni kendine çekiyordu. Ama içinde bulunduğum durum beni herşeyden alıkoyuyordu. Annem ve kardeşim iyileşmeden mutlu olamazdım.

Onu izlediğimi farkettiğinde güldü. Kafamı eğdim. "Ben ne giyeceğim?"

"Bu da soru mu hayatım? Benim dolabımdan istediğini al. Bedenlerimiz yakın gibi zaten."

Dolaba yöneldim. Dolabın kapısını açtığımda sırtımda hissettiğim göğsü ile karnımda birleştirdiği elleri tüm vücudumdan bir elektrik akımının geçmesine sebep oldu. Üstüne bir de enseme ve boynuma bıraktığı öpücükler kendimden geçmeme sebep oldu. Ama aklım başka yerde olduğu için yavaşça dönüp sarıldım. "Bana çok iyi geliyorsun. Hep yanımda ol. Bu dönemi sayende daha rahat atlatıyorum."

"Benim kalbim de senin sayende atıyor. Sen yokken ben yaşamamışım ki." Gözlerinden bir iki damla yaş düştü.

"Neden ağlıyorsun? Mert lütfen yapma hayatım. Senin canını sıkan bir şey mi var yoksa?"

Gözlerini ellerinin tersi ile sildi. Yüzüne tatlı bir gülümseme yerleştirdi. " Hayır aşkım. Bir sorun yok. Ama senin son zamanlarda başına gelenlere çok üzülüyorum. Nasıl baş ediyorsun?"

"Sen varsın. İyi ki de varsın." Başımı göğsüne bastırıp bir doz huzur ile doldurdum vücudumu.

Üstümüzü giyip çıktık. Arabaya bindik. Mert arabaya binene elimi bırakmadı. Onların evinin önünde de olsak ben el ele tutuşmaya alışkın değildim. Ama yine de elini bırakmadım. Kendimi onun yanında güvende hissediyordum.

***
Hastaneye vardığımızda arabadan inerken endişeliydim. Endişem yüzüme yansımış olmalıydı.

"Bebeğim iyi misin? Aklına bir şey mi takıldı?"

"Hayır. Ama huzursuzum. Annemler hakkında kötü bir şey duymaktan korkuyorum."

Elini belime atıp sırtımı sıvazladı. "Korkma. Bir şey olsa halan çoktan arardı. En azından durumları stabil diye düşünüyorum."

"Haklısın hadi inelim."

Mert arabayı park ettikten sonra indik. Normal adımlarla yürümeye başladık. Biraz ilerledikten sonra kararan gözlerimde kalan son görüntü ambulans ile acele bir şekilde içeri taşınan bir hastaydı. Trafik kazası gibi duruyordu.

***
Gözlerimi açtığımda yine tanıdık bir sima gördüm. Geçenki hemşireydi. Gülümsüyordu. "Bizi bu kadar çabuk özlemeni beklemiyorduk"

"Bu gidişle müdavimi olacağım buranın."

"Neden bayıldığın hakkında bir fikrin var mı?"

Kafamı hafifçe sağıma çevirdiğimde beni uzaktan izleyen Mert'i gördüm. Ben cevap veremeden söze girdi."Yemek yemiyor hemşire hanım. Bir şey deyin şu koca bebeğe."

Gözlerimle 'niye öyle dedin?' bakışı attım. Omuzlarını silkti ve 'bana ne?' der gibi kaşlarını kaldırdı. Açılan kapı ile kafamı çevirdiğimde içeri girenin halam olduğunu gördüm.

"İyi misin oğlum?"

"İyiyim halacım. Ya kusura bakma. Biz seni dinlendirmek için refakatçı olmaya geldik. Ama şu an başımda dikilmek zorunda kalıyorsun."

"O nasıl söz oğlum. Saçmalama. Hem iyiyim ben."

Başımı eğdiğimde ben sormadan söyledi. Annemleri merak ettiğimi anlamıştı.

"Onlarda iyi merak etme." Saçlarımı okşadı. Ayağa kalktı. " Hemşire yemek yemediğin için güçsüz düştüğünü söyledi. Güçlü olmalısın. Hem fiziken hem de ruhen. Annen ile kardeşinin sana ihtiyacı var."

Mert ona hak verir gibi gözlerini bana dikip kafasını hafifçe halama doğru salladı. " Efendim ben yiyecek bir şeyler alıp geleceğim. Siz ne istersiniz?"

"Bekle Mertcim. Ben hallederim."

"Ama olur mu? Siz zaten yorgunsunuz."

"Bekle burada. Tunç sana emanet."

Anaç bir tavırla içimizi ısıtmıştı halam. Dışarı çıktığında odada Mert ile kalmıştık. Yanına oturup elimi tuttu. Sonra elimin üstünü öptü. "İyi olacaksın. Herşey iyi olacak. Ümidini yitirme. Ben hep senin için burada olacağım."

O kadar güzel teselli ediyordu ki, yüreğimi ısıtıyordu. Ben de elini sıkarak karşılık verdim. Ama bana yetmezdi. "Mert biraz yaklaşır mısın? Saçında bir şey var."

Sorgusuz kafasını elime yaklaştırdı. Boşluğundan faydalanıp elimi ensesine atıp kendime çektim. Dudağına uzun bir öpücük kondurdum. Hemen karşılık verdi. Diliyle devam etti. Ama aniden durdu." Biri girerse rezil oluruz." Dedi. Yanağıma kısa bir öpücük bırakıp geri çekildi. " Halan gecikti sanki. Acaba bir sıkıntı mı var?"

"Arasam mı ?"

"Biraz daha bekleyelim. Boşuna telaş yapmasın. Gelmezse ararız."

Başımla onaylar gibi bir hareket yaptım. Bir kaç dakika sonra yavaşça açılan kapıdan halam girdi. Ama kapıyı kapatmadı. Kapı tam olarak açıldığında , elindeki bastondan güç alan bembeyaz kısa saçları ile karizması insanı büyüleyecek kadar yüksek olan , yüzündeki kırışıklıkların az olması ile zamana meydan okuyan yaşlı bir kadın girdi. Aşağıdan yukarı süzdükten sonra tahmin ettiğim kişi olduğunu anlamam uzun sürmedi. Yıllar sonra bir kez daha karşımdaydı. Mert ise şaşkınlıkla izliyordu. Dünya'nın en tanınmış iş kadınlarından birini bu kadar yakından görmeyi onun da hiç aklına gelmemiş olduğunu yüzünden okuyabiliyordum.

***

Artık karşılaşma zamanı. Bir kaç bölüm dram üzerine yoğunlastım ama gercek hayat zaten sürekli iki sevgilinin sevişmesi ve yiyişmesinden ibaret olmadıgı için bı şekilde ilerledi.sürprizler yakında merak         etmeyin

Okumalar azaldı☹️☹️ Neden ki?

SIRDAN ADAM (GAY) (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin