31.Bölüm

3K 167 83
                                    

Kerem Mert

Tunç'un çıkarılacağı haberini aldığımda sevinçten havalara uçmuştum. Doktorla konuşup eve geldikten bir süre sonra telefon gelmiş ve Tunç'un bir gün sonra çıkabileceğini söylemişlerdi. Sabah olana kadar heyecandan uyuyamamıştım. Onu almaya gitmek için erkenden kalkıp hazırlandım. Sanki onunla ilk defa randevuya çıkacak gibi heyecanlanmıştım. Belki de bunun sebebi herşeye yeniden başlamamızdı.

Hazır olduğumda evden çıktım. Arabama bindim ve yolda bir çiçekçiye uğradım. Tunç'un en sevdiği olan Yasemin çiçeklerinden aldım. Hastaneye vardığımda , odasına yönelmek için hızlı adımlarla yürürken hastane bahçesinde oturduğunu gördüm. Çok yıpranmıştı. Yüzünde solan bir şeyler vardı. Eksik bir şeyleri vardı. Ama artık mutlu olma zamanıydı. Çünkü daha fazla üzülmeyi haketmiyordu.

Yanına gittim. Çiçekleri verdim. Gülümsedi. " Ne gerek vardı hayatım? Teşekkürler." Sımsıkı sarıldı. Bir süre öyle kaldık. Boynundan öpüp kokusunu içime çektim. Bu kokuyu bir saat bile ayrı kalınca özlüyordum. Bir ay nasıl zindan oldu bana tarif edemezdim.

"Ama ben alacaktım seni. Sen çoktan çıkmışsın bile."

"Hazırdım zaten. Eşyalarımı toplayıp çıktım. Sana iş çıkarmamak için."

"Aşkım saçmalama lütfen. Bana iş çıkardığın yok. Ben seninle ilgilenmekten çok memnunum."

"Bir aydır yeterince ilgilendin zaten." Üstünde bir dinginlik vardı. Normal konuşuyordu. Ama hissiz gibiydi. Bu halini olağan karşılıyordum. Yaşadıkları bir insan için çok fazlaydı.

Elini tuttum. " Hadi gidelim evimize."

"Önce uğramanız gereken bir yer var."

"Pardon hayatım. Haklısın."

***
Arabadan indiğimizde , geldiğimiz yerin sessizliği beni ürkütüyordu. Yine Tunç'un elinden tuttum. Biraz yürüdükten sonra ulaşmıştık. Tunç'un gözleri dolmuştu. Babasının mezarının yanında annesinin , onun yanında da kız kardeşinin mezarı duruyordu. Mezar yerleri çok güzeldi. Babaannesi hepsini çok güzel yaptırmıştı. Önce annesine gitti. Yanına oturdu. Toprağını avuçladı. Gözyaşları sıklaşmıştı. Kendimi zor tutuyordum. Onu böyle görmenin dışında bir insanın tüm ailesini kaybetmesi durumu ruhumu acıtıyordu.

Mezarlıktan çıktık. Bir süre daha böyle durgun geçeceğini tahmin ediyordum. Ama mutlaka alışacaktı. Onun ailesi artık bendim. Asla bırakmayacaktım onu. Arabada hiç konuşmadı. Kafasını cama dayayıp yolu izledi. Geldiğimizde , yabancı bir yerde olduğumuzu anlayıp soran gözlerle yüzüme baktı.

"Aşkım burası yeni evin. Bu da anahtarların." Anahtarı uzattım. " Hadi girelim. Evde bir sürpriz misarifin var."

Hiç bir şey demeden anahtarı aldı. İçeri girdik. Kapıyı açıp yeni keşfettiği evde salona yöneldi. Oldukça büyük bir ve lüks bir evdi. Onu görür görmez boynuna atladı. "Hala!"

"Oğlum!" Uzunca sarıldılar.

"Hala neden bir kaç haftadır yanıma gelmedin?"

"Oğlum babaannen iyice kötüleşti. Fransa'da onun yanındaydım. Hem son bir hafta uğrayamadım. Sağolsun Mert seni hiç yalnız bırakmamış. Her gün beni aradı. Senle ilgili haber verdi."

Gülümsedim. Tunç ise kafasını çevirip minnet eden bakışlarla gözlerini kapatıp açtı. "Rica ederim. Tunç benim için dünyadaki herşeyden daha önemli. Biliyorsunuz."

"Mert hakkını nasıl öderim bilmiyorum. Ama iyi ki hayatımdasın." Yanağıma kondurduğu öpücükle utanmıştım. Halasının yanında beni öpmesi utandırmıştı. Sonra halasına döndü.

"Hala bu ev nereden çıktı?"

"Babaannen aldı oğlum. Burası artık senin evin. Biliyorsun bütün mirasını bize bırakacak. Bu ev mirasın ilk parçası."

"Hala ben kabul edemem."

Halası çok kararlı konuştu." Edersin. Başka seçenek sunmuyorum sana. Bunlar senin hakkın. Babaannen başka mirasçısı olmadığı için mirasının yarısını sana yarısını bana bırakacak. Ben de bu konuda düşündüm. Ailemiz adına bir vakıf kurmaya karar verdim. Ayrıca sen okulu bitirince senin adına bir şirket kurarız. Vakıf ile kimsesiz insanlara yardım ederiz. "

"Tamam. Ama herşeyden önce vakıfı kuracağız. Başka türlü kabul edemem."

"Nasıl istersen oğlum. Ben birazdan çıkmak zorundayım. Bir kaç saatte olsa seni görmeye gelmiştim. Tekrar Fransa'ya uçacağım. Lütfen beni affet. Annem'i yalnız bırakamıyorum. Babaannen biraz iyi olduğunda , ilk fırsatta geleceğim."

"Tamam halacım. Sen düşünme bunları. Kerem yanımda. Babaanneme selam söyle."

İkisi de kucaklaştıktan sonra , Tunç'un halası bana da sımsıkı sarıldı. "Yeğenim sana emanet. Seni de bir evladım gibi gördüğümü unutma." Yıllardır ilgisiz anne-babam yüzünden aileden birine sarılmak ne demek unutmuştum.

"Gözünüz arkada kalmasın."

Kapıya kadar eşlik edip geri geldim. Artık sevgilimle özlem gidermek istiyordum. Yanına oturup elimi beline atıp kendime çektim. " Hayatım seni çok özledim."

Başını göğsüme yasladı. " Ben de aşkım."

Elimle çenesini nazikçe tutup başını kaldırdım. Çok güzeldi. Çok masumdu. Baygın bakışları bile onu kötü göstermiyordu. Özlemiyle yanıp tutuştuğum dudaklarını öptüm. Karşılık verdi. Öpüşme daha da şehvetli bir hal alınca , oturduğumuz koltukta kendini geri bıraktı. Üstüne doğru uzanıp öpmeye devam ettim. Dudaklarından boynuna indim. Heryerini öptüm. Çok özlemiştim. Kokusunu , tadını , herşeyini. Tekrar dudaklarına çıkıp uzun uzun öptükten sonra. Başımı göğsüne bıraktım. "Seni çok seviyorum Tunç."

"Ben de seni seviyorum bir tanem."

Bir süre böyle yattık. Dün de heyecandan hiç uyuyamadığım için gözlerim ağırlaşmaya başladı. Göğsünde bulduğum huzurun ve rahatlığın etkisi ile uykuya daldım.

***

Gözlerimi açtığımda kanepede uyuyordum. Üstümde bir battaniye vardı. Uykuya dalmadan önce kendimi bıraktığım huzurlu göğsün sahibi yerinde yoktu. Kafamı kaldırıp onu aradım. Sonra ayağa kalkıp diğer odalara bakmaya karar verdim. " Tunç!"

"Burdayım aşkım." Ses mutfaktan gelmişti.

Mutfağa girdiğimde harika yemek kokuları burnumu okşadı. "Bunları sen mi yaptın?" Masanın üstü doluydu.

"Evet. Senin için." Gülümsedi. Gülmek ona çok yakışıyordu.

"Ama sen yeni çıktın. Dışarıda yerdik."

"Olsun bebeğim. Bir şeyler yapmak bana iyi geliyor. Hadi masaya."

Harika görünen yemekleri yedikten sonra salona geçtik. Dev ekran televizyonda film izlemek harika olurdu. Elbette her gece yaptığımız gibi film izleyecektik. Filmi ben seçmek istedim. Özellikle aile temalı olmayan bir film arıyordum. Tunç belki saklıyordu ve hala hassas olabilirdi.

Filmi ayarlayıp televizyonun karşısındaki yerimize oturdum. Tunç elindeki içecekleri masaya bırakıp yanıma oturdu. Omzuma başını koydu. Bende yaslandığı kolumla onu sardım. İşte huzur buydu.

Film bittiğinde saatin geç olduğunu farkettik. Ama uyumak istemiyordum. Onunla geçiremediğim her anı telafi etmek istiyordum. "Hayatım , yorgunsan uyuyalım. Ama değilsen çıkıp sahilde biraz hava alabiliriz."

"Hadi çıkalım o zaman."  Elimden tutup beni kaldırdı. Bütün ömrümü onunla geçirebilirdim. Yanımdayken bana verdiği huzuru hiç bir şey veremezdi.

***
Geçiş bölümü gibi oldu. Ama öykünün buna ihtiyacı vardı. Yorum oylarınızı bekliyorum canlar💜

SIRDAN ADAM (GAY) (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin