Yavuz
Arkadaşıma 'evet' dediğime pişman olmuştum bile. Tunç'un yanında nasıl davranacağını kestiremiyordum. Baştan Tunç'u uyarmak istedim. "Aşkım arkadaşım gelecek ya."
"Evet hayatım."
"Deli dolu dedim hani biraz."
"Yavuz gevelemesene sarı civcivim."
"Fazla deli dolu."
"O ne demek?"
"Yani şey-." Cümlem bitmeden kapı çaldı. "Artık yaşayarak öğreneceksin." Tunç boş gözlerle bana bakarken kapıya yöneldim.
Kapıyı açar açmaz boynuma atladı. "Yavuz!"
"Atakan." Onun bu tepkisine karşı yüz ifademi gören olsaydı, ağzımı açmadan hayati tehlikem olduğunu anlardı.
"Lan sarı kafa hala çok yakışıklısın."
"Hoşgeldin Atakan. Bak içeride-"
"Seni hınzır! Ne var içeride? Bana sürprizin var değil mi?"
"Hayır dinle iki dakika. Bak şimdi ben-"
Bu sefer de sözümü kesen Tunç'un seslenişi oldu. "Hayatım bir sorun mu var?"
"Yok hayatım! Geliyoruz." Ecel terleri nasıl dökülür adlı belgesel kuşağımıza hoşgeldiniz.
Tunç'un ayak sesleri duyuluyordu. Atakan ile kapıda dikilmiş boş boş beklerken Tunç yanımıza geldi. "Yavuz arkadaşını içeri davet etsene." Elini Atakan'a uzattı. "Merhaba , ben Tunç."
"Ben de Atakan. Sen de şeyisin Yavuz'un."
Tunç soru sorar gibi kaşlarını kaldırdı. "Neyi?"
"Anlarsın ya." Atakan olayı saçma sapan bir yere götürüyordu. Ben de kalan ömrümü hesaplamaya çalışıyordum.
Tunç yüzündeki gülümsemeyi sildi. "Sizi gerçekten anlamıyorum."
"Sen koli-"
Bağırarak araya girdim. "Sevgilim!"
Atakan'ın yüzü değişti. "He. Pardon abla."
Tunç geçirdiği şoklara birini daha eklerken uzatmadan içeri girdik. Salona geçtik.
Atakan'ın patavatsızlıkta Everest'e çıkması ne kadar sürer diye düşünürken Tunç, Atakan'a gıcık olmuştu. " Ee Atakan. Nasılsın? Yavuz ile nereden tanışıyorsunuz?" diye sordu.
Atakan bana bakıp sırıttı. Sonra Tunç'a cevap verdi. "İyiyim enişte bey. Okuldan tanışıyoruz."
Bir dakika olmuştu ve Atakan hala pot kırmamıştı. Kendi rekorunu egale etmişti. Atakan'ı çok konuşturmamak için hemen uyumasını istiyordum. "Tunç hayatım , Atakan'a uyuyacağı yeri gösterelim."
Atakan buna itiraz etti. "Yavuzcum dur bebeğim daha enişte ile yeni tanıştık. Az sohbet edelim."
Tunç tek kaşını kaldırıp bana baktı. Odadan kaçmak için bir bahane bulmalıydım. "Ben bize çay yapayım mı? Evet yapayım." Kendim sorup kendim cevapladıktan sonra hızlıca mutfağa yöneldim. Atakan'ın boş boş konuşmaması için içimden etmediğim dua kalmamıştı. Kendi kendime konuşuyordum. "Allah'ım çocukken gitmediğim Kur'an kursları için beni affet. Daha fazla dua ile şansımı arttırabilirdim."
Arkadan omzumu dokunan el ile sıçradım. Baş parmağım ile damağımı kaldırdım. Tunç gelmişti. "Hayatım çok gerginsin. Atakan'dan dolayı olduğunu görmek zor değil. Ama neden gerginsin? Eski sevgilin felansa saklama. Ondan öğrenirsem daha sıkıntı. Geçmişinle seni yargılayacak değilim."
Tunç beni rahatlatmıştı ama sorun o değildi. "Hayatım öyle bir şey olsa inan önce söylerdim. Sen kabul etmeden çağırmazdım. Atakan değişik bir çocuk. Ağzına geleni söyleyen, söylediği şeyin nereye gittiğini bilmeyen biri. Ayrıca eski bir kaç flörtümü de biliyor. Düzgün bahsetse sorun değil ama işte değişik yani. Çok anlatamadım."
Ellerini omzuma koydu. Dudağıma uzanıp küçük bir buse bıraktı. Bende sakinleştirici etkisi yapan bir buse. "Rahatla biraz. O ne derse desin senden dinlemeden seni yargılamam merak etme."
Tunç'un anlayışlı tavrı bir nebze beni rahatlatmıştı. Çaylarla birlikte salona dönmüştük.
Atakan'a tepsiyi uzattım. Göz hareketleri ile bir şeyler anlatıyordu. " Mutfak fantezisi he. Maşallah her boşluğu değerlendiriyorsunuz. Enişte de hızlı ha Hemen atladı peşinden."
Gözlerimi irileştirerek susmasını işaret ettim. Ama çenesini kapamaya niyeti yoktu. Kısık sesle konuştum. "Atakan , kapa çeneni."
"Aşk olsun kız. Merak etme eski kırıklarını anlatmam."
Bardağı taşıran son damla bu oldu. Tepsiyi geri çekerken diğer bardakları Atakan'ın üstüne yuvarladım. "Hay Allah ! Elimden kaydı."
Atakan yanmanın verdiği heyecan ile bağırdı. "Yandım! Banyo ! Banyo!" Elimle koridoru gösterdim.
Tunç şok olmuş şekilde bana baktı. "Lan niye yaktın adamı?"
"Ben onu yakmasam o beni yakacaktı."
"Yavuz bilmediğim bir şey mi var? Cidden son kez soruyorum."
"Aşkım vallahi yok. Sadece çok eskiden bu salak Atakan'ın gördüğü flörtlerim oldu. Bir de böyle saçma sapan konuşuyor. Sinirimi bozdu." Kendimi açıklamaya çalışıyordum. Gerçekten sokakta kalmasa bu baş belasını eve almazdım.
"Sanki başka bir şeyler de var gibi." Tunç şüphelenmişti.
Ya şimdi ona söyler rahatlardım ya da Atakan salağı ağzından kaçırmasın diye dua ederdim. En iyisi dürüstlüktü. Ondan duyacağına benden duysun dedim. Cesaretimi topladım. "Aşkım söylemem gereken bir şey var."
"He şöyle. Dökül bakalım Yavuz efendi." Tunç kollarını bağladı. Pür dikkat beni dinliyordu.
Uygun sözcükleri düşünürken Atakan içeri girdi. "Yaktın beni Yavuz ya. İyi ki kaynar çay değilmiş."
Ona cevap vermeden Tunç'a döndüm. "Aşkım çok çok geçmişte flörtlerim oldu. Atakan'da onları biliyor.
"Tamam hayatım. Ne var bunda?"
Atakan araya girdi. "Kız enişte anlasana. Tutti frutti durumları yani." Eliyle saçma sapan bir hareket yaptı.
"Seni geçmişin ile yargılayacak değilim. Bundan dolayı kızmam sana hayatım. Beni ilgilendiren kısım hayatıma girdiğin an itibar ile başlar."
Tunç'un bu kadar olgun karşılaması beni mutlu etti. Yanına gittim ve boynuna sarıldım.
Atakan ise bizi izliyordu. Sonra yanıma geldi kalçama şaplak attı. "Hadi yine iyisin kız. Enişte olgun ve anlayışlı çıktı."
Şaplağı yedikten sonra gözlerim refleks olarak açıldı. Tunç'un boynunda olan kafamı yavaşça yüzüne çevirdim. Bu sefer sinirlenmişti. Beni yavaşça kenara çekti. Sakince Atakan'a doğru yürüdü. O sırada içimden geçen şuydu. "Uzak durayım da üstüme kan sıçramasın."
***
Yavuz'un gözünden ilk bölüm oldu. Yazarken çok eğlendim. Umarım okurken sizde eğlenirsiniz.♥️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIRDAN ADAM (GAY) (Tamamlandı)
Teen FictionOdaya girdi.Oda rengarenk dizayn edilmişti ama genel havası hoşuna gitmişti.Kapının hemen yanındaki kıyafet dolabına yöneldi.Oda bu kadar geniş olmasına rağmen dolap neden kapının dibinde diye düşündü.Üstündeki gömleği çıkardı.Karşısındaki aynaya ba...