30.Bölüm

3.1K 170 85
                                    

Kerem Mert

(1 ay sonra)

Tunç'u hastaneye yatıralı sanırım 1 ayı geçmişti. O gün babaannesi ile görüştükten sonra herşeyin iyi olacağı yönünde içimdeki hisler beni yarı yolda bıraktı. Babaannesi geldiğinde beyninde tümör olduğunu ve her an ölebileceğini söylemişti. Bundan dolayı tüm mirasını Tunç'un ailesine ve halasına bırakacağını söylemişti. Ayrıca annesi ve kız kardeşi için yurt dışından en iyi doktorları getireceğini söylemişti. Aslında herşeyin yoluna gireceği ümidi hepimizi biraz da olsun mutlu ederken, gece hastanede yaşananlar nedeniyle Tunç ve halası yıkılmıştı. Halası baygınlık geçirmişti. Tunç ise ağır bir sinir krizi geçirmişti. Daha önce ki geçirdiği sinir krizine istinaden ruh ve sinir hastalıkları hastanesine yatırılmıştı. Çünkü doktorların dediğine göre yaşadığı travma özel bir tedavi gerektiriyordu. Her gün hasta ziyaret saatinde olduğu gibi bugünde yanına gelmiştim. Ziyaret saatini bekliyordum. Zamanı gelince girişte kaydımı yaptırıp odasına doğru yürüdüm. Odanın kapısına geldiğimde hafifçe kapıyı çalıp içeri girdim.

"Merhaba hayatım."

İlk günlere göre oldukça iyiydi. Ama hala atlatamamıştı. " Hoşgeldin."

1 aydır güldüğünü görmemiştim. İfadesiz bakıyordu.İlk başlarda ağır sakinleştiriciler ile sürekli uyutuluyordu. O acı günü atlatması için elimden geleni yapmaya çalışıyordum."Hoşbuldum." Yanağına uzun bir öpücük kondurup geri çekilmeyi düşünürken , bir anda beni kendine çekip sarıldı. Ama bu sefer çok farklı sarılmıştı. Vefa gösterir gibi sarıldı. Sanki teşekkür ediyordu. Bu süreçte onu elbette yalnız bırakamazdım. Sevdiğim adamın her zaman yanında olmalıydım. Sarılması bitince boynunu öpüp geri çekildim. " Seni seviyorum."

Gülümsedi. Evet hiç beklemediğim bir anda gelen gülümseme gözlerimin dolmasına sebep oldu. Ağlamamı bastırdım ama göz yaşlarımı bastıramadım. Bir aydır bugünü bekliyordum. Tekrar gülmesini. "Ben de seni seviyorum."

"Hayatım. Kendini nasıl hissediyorsun?"

"Bilmem ki. İçimde bir duygu barındırdığımı söyleyemem. Ama uzun süredir beklediğim bir şey geri gelmişti."

"Huzur mu?"

"Hayır. Vazgeçiş. Sanırım artık atlattım. Sanırım eskisi gibi değilim. Doktorumla konuşur musun? Ben artık çıkmak istiyorum."

"Sen ciddi misin? İnanamıyorum. Çok mutlu oldum. Ama doğrudan çıkarmazlar sanırım seni. Bazı testler yapabilirler."

"Sorun değil. Ben hazırım."

Odadan çıkıp doktorun odasına yöneldim. Kapıyı çalıp girdiğimde doktorun orada olması beni rahatlattı. Zaman kaybetmek istemiyordum. Doktora durumdan bahsettim. Hemen bugün testleri yapabileceğini söyledi. Tekrar Tunç'un yanına döndüm.

"Hayatım doktor ile konuştum. Bugün testleri yapacaklar. Ben artık çıkmak zorundayım. Ziyaret saati doluyor. Umarım yarın çıkarsın. Sana kavuşurum."

Ellerimi tuttu. Avucumun içini öptü. "Her şey için teşekkür ederim. Seninle sarılarak uyumak için saatleri sayacağım." Ben de sarılarak karşılık verip çıktım. 1 aydır süren özlemim umarım son bulacaktı.

Eve geldiğimde odama girip kendimi yatağa attım. Bugün yorucuydu. Tunç'un çıkmasını dört gözle bekliyordum ama endişelerim de vardı. O gün Tunç'un yaşadıklarını psikolojik olarak kaldırması gerçekten çok zordu. Ben bile hala dün gibi hatırlıyorum.

***
(1 ay önce hastanede yaşananlar)

Tunç babaannesine kızgın olsa da onunla konuştuktan sonra annesinin ve kız kardeşinin iyileşecek olması ümidi ona iyi gelmişti. Halası dinlenmek için eve gittiğinde biz hastanede kaldık. Saatler ilerledi ve akşam oldu. Yorgun olmanın verdiği uykusuzluk ile bekleme salonlarından birinde sandalyelerin üstünde uyuyakalmıştık. Hastanede anons edilen acil durum ile sıçrayarak uyandık. Anonsu yapan hemşire yoğun bakıma bir doktoru çağırıyordu. Hemen yoğun bakıma koşmuştuk. Orada koşturan hemşirelerden birini durdurup sorduğumuzda yanık ünitesinde acil durum olduğunu öğrendik. Tunç panikledi ve ağlamaya başladı. Yoğun bakım kapısında beklerken ona sarıldım. Ağlamasını durduramıyordu. Ben halasını aramayı akıl edip ona haber verdim. Yarım saat kadar sonra halası da gelmişti. Tunç çok kötüydü. Halası daha soğukkanlı gibiydi ama üzüldüğü belliydi.

Saatler geçmişti. Sonunda doktorlar çıktı.
Yüzlerini gördüğümde iyi haberler vermeyecekleri belliydi. O konuşmanın her kelimesi aklıma kazınmıştı.

"Doktor bey lütfen iyiler deyin. Ben aksini kaldıramam." Tunç titriyordu. Halası ise Yanındaki duvara tutundu.

Doktor başını öne eğdi. " Başınız sağolsun."

"Doktor şaka yapma doktor. Benim yüreğimi çek çıkar ama bana bunu yapma. Lütfen ölmediler de. Doktor! Yapma doktor!" Doktorun yakasına yapıştı. Ağlayarak yere çökünce belinden destek olup kaldırmaya çalıştım. Dizlerini karnına çekip bağırarak ağlamaya başladı. Sonrası ise felaketti. Halası duyar duymaz baygınlık geçirmişti. Hemşireler onunla ilgilenirken , ben Tunç'u sakinleştirmeye çalıştım. Ama sakinleşmedi. Ayağa kalkıp önüne gelen herşeyi dağıtmaya başladı. Hasta bakıcılar müdahale edip müdahale odasına aldılar. Yatağa bağlayıp sakinleştirici yaptılar. Ağlaması gözünde kururken , beş altı dakika sonra uykuya dalmıştı.

Tekrar doktorun yanına gitmiştim. Nasıl olduğunu sordum. Aynı anda ikisi birden nasıl ölmüştü. Doktorun söyledikleri yüreğimi parçalanmıştı.

"Biz de şaşkınız. Aynı anda ölmeleri çok üzücü ve kötü bir tesadüf. Aslında anneye bir kaç saattir müdahale ediyorduk. Kimseyi korkutmamak için hemen haber vermedik. Durum ciddileşince ameliyata aldık. O sırada küçük kız da fenalaştı."

"Peki neden öldüler? Yani ölüm sebebi nedir?"

"Yangının verdiği hasar en ağır yanık derecesindeydi geldiklerinde. İç organları büyük zarar görmüştü. Özellikler çocuğun iç organları ağır tahribata uğramıştı. Bu kadar yaşaması bile mucizeydi. Annenin sırt bölgesinde ağır yanıklar vardı. Sanırım yangında kızını korumak bir süre üstüne kapanmış. Ama ikisi de çoklu organ yetmezliği sebebi ile hayatını kaybetti. Tunç bey ikinci kez sinir krizi geçirdi. Psikolojik olarak büyük bir yıkıma uğradı. Size tavsiyem bir hastaneye yatırılması. Tedavi görmesi gerekiyor. Yalnız Tunç bey'i hemen sevketmeliyiz. Belki cenazeye katılmasını isteyebilirsiniz ama sakinleştiricinin etkisi geçtikten sonra aynı şekilde kriz geçirirse , akıl sağlığını kaybedebilir. Biz yarına kadar gerekli ilaç takviyesini yapacağız."

"Anladım doktor bey. İlginiz için teşekkürler."

Doktora başımla selam verip çıktım. Önce Tunç'un halasına gittim. Kendine gelmiş gibiydi. Ama ağlıyordu. "Efendim biliyorum çok zor ama metin olmalısınız."

Elini tuttum. Desteğe ihtiyacı vardı. Çok üzüldüm. İkisi de harap olmuştu. "Ah benim kadersiz kardeşim. Önce kendisi şimdi karısı ve çocuğu genç yaşta göçüp gitti. Tunç nasıl? Sakinleşti mi?"

"Müdahale edildi. Yine sinir krizi geçirdi. Doktor ile konuştum. Tedavi görmesi gerektiğini söyledi. Hatta hemen hastaneye yatırılması gerekiyormuş."

"En azından cenazeye katılsaydı."

"Efendim ama çok riskli. Cenazeyi bekleyemeyiz. Yarın hastaneye yatması gerekiyor."

"Tamam oğlum. Çok sağol. Bize çok destek oldun."

"Rica ederim. Tunç benim için çok değerli biliyorsunuz. Lütfen kendinizi toparlayın. Ben doktor ile konuşup Tunç'un yarın hastaneye yatırılması için işlemleri tamamlayacağım."

***
Hatıralarımı anı anına işgal eden bu trajik olay beni de üzmüştü. Ama artık önümüze bakmalıydık. Tunç ile tertemiz bir sayfa açmak istiyordum.

***

Bölüm çok trajik oldu. Ama olması gerekiyordu. Ama trajedi bitiyor. Aşırı doz mutsuzluk hepimize fazla.☹️

SIRDAN ADAM (GAY) (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin