64.Bölüm

1.4K 118 115
                                    

Tunç

Gözlerime inanamıyordum. Anlık olarak kafamı halama çevirdim. Bilmiyorum der gibi bir bakış attı. Geleceğini hiç birimiz bilmiyorduk. Büyük sürpriz olmuştu. Babaannem bastonundan destek alarak ağır adımlar ile bize doğru geliyordu. Tüm haberciler ve biz kafamızı ona çevirip sessizce gelişini izledik. Masaya vardığında halam ile kucaklaştı. Hepimiz ayağa kalkmıştık. Sonra bana döndü. Göz göze geldik. Tebessüm edince ben de gülümsedim. Sonra elini öpmek istedim. Nazikçe beni omuzlarımdan tuttu. "Daha o kadar yaşlanmadım torunum." dedi. Yavuz ise ağzı açık bize bakıyordu.

Oturduğum sandalyeyi babaanneme verdim. Ayakta durarak  yanına geçtim. Haberciler uğultu ile karışık konuşmaya başladı. Çoğu aynı şeyi söylüyordu.

"Nihal Hanım bir soru sorabilir miyiz?"

"Nihal Hanım bir görüntü alabilir miyiz?" gibi cümleler duyuyordum

Babaannem hepsinin üzerinde göz gezdirip elini kaldırarak kibarca hepsini susturdu. Adeta herkesi büyülemişti.
"Sevgili basın mensubu arkadaşlarım. Öncelikle geciktiğim için özür dilerim. Sorularınızı tek tek ve herkese soru hakkı vererek sabırla cevaplayağız. Başlayalım."

Babaannem ilk soruyu dinlerken halamın kulağına eğildim. "Hala geleceğini biliyor muydun?"

"İnan haberim yoktu oğlum. Ama çok iyi oldu bu. İzle ve gör." Halam çok mutluydu.

İlk soru gelmişti. "Efendim bu vakıf ve klinik sizin servetiniz ile kurulmuş,doğru mu?"

Babaannem ciddiyet ile cevapladı. "Hayır. Bu vakıf ve klinik kızımın ve torunumun emekleri ile kuruldu. Onlar benim onlara bıraktığım ve hakları olan mirası kendilerinden feragat ederek bu işe adadılar. Diğer soru lütfen." Sırıtışıma engel olamadım. Elimle ağzımı kamufle edip toparlandım.

Diğer soru biraz can sıkıcıydı. "Nihal Hanım, torununuzun internete ve televizyonlara sızan görüntüleri hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizi utandırdı mı?" Bu soru ile öne doğru hamle yapıp o gazeteciye haddini bildirmek istedim. Halam sinirlendiğimi görüp elimi tuttu. Bana engel oldu.

"Ben utanacak bir şey görmedim. Utanması gerekenler sizlersiniz. Ben yerinizde olsam bu soruyu sorduğum için utanırdım. Haberi yapan gazeteciler ile meslektaş olduğum için utanırdım. İnsanların özel hayatını oyuncak eden kişiler ile aynı mesleği yaptığım için utanırdım. Siz evli misiniz?" diye sordu soruyu soran gazeteci kadına.

"Evet. Ben evliyim." dedi şaşkınca.

"Kocanız ile seks yapmıyor musunuz? Onu öpmüyor musunuz? Bunları yaparken utanıyor musunuz?" Tüm salon kahkaya boğuldu. Yavuz ise ciddiyetini bozmamak için kendini sıkıyordu.

Kadın cevap veremeyince babaannem konuşmaya devam etti. "Ben cevabımı aldım. Umarım siz de almışsınızdır."

Başka bir gazeteci sordu. "Efendim vakıfın gelirleri nereye gidiyor? Bu vakıf kızınız ve torununuz tarafından kurulsa da çok fazla maddi yardım alıyor. Bunu açıklar mısınız?"

"Yapılan tüm harcamalar kuruluştan bugüne kadar kayıt altındadır. Aylık olarak vergi beyannamelerimiz vergi dairesine gönderilmektedir. Sizleri aydınlatmak adına tüm harcamalar ve yardımlar makbuzları ile liste halinde yarın basına dağıtılacaktır."

***

Basın toplantısının sonuna gelmiştik. Babaannem bir sürü soruyu takılmadan ve açık kapı bırakmadan cevaplamıştı.
Ayağa kalktı. Beni yanına çekip elini omzuma attı. Diğer tarafında duran Yavuz'u da kolunun altına almıştı. "Son olarak bu iki gence iyi bakın. Birisi benden kalan büyük mirası hayır işlerine adayan yaşından çok büyük yüreği olan torunum diğeri ise kendini hayvanlara adamış , gecesini gündüzüne katan başarılı bir veteriner. Birbirlerini sevdikleri için onları suçlayamazsınız. Kimsenin buna hakkı yok. Buradan o fotoğrafları yayınlayan gazetelere ve televizyonlara uyarıda bulunuyorum. Bir gün içinde o çirkin haberler ve özel fotoğraflar kaldırırlarsa hiç birine dava açmayacağım. Aksi takdirde yarın o haberleri nerede görürsem o kurumu dava edeceğim. Bu işten sıyrılırız diye düşünmesinler. Karşılarında dünyanın en iyi avukatlarından oluşan bir avukat ordusu bulacaklarından şüpheleri olmasın. Toplantı bitmiştir." Gazeteciler hala soru soruyordu. Babaannem onlara kulak asmadı.

Babaannem bastona tutunup bana baktı. "Hadi torunum senin odana geçip dinlenelim. Sonra güzel bir akşam yemeğine götüreceğim sizi." dedi. Koluma girdi. Odama çıkmak için ağır adımlar ile asansöre yürüdük. Yavuz ile ben yüzümüzdeki zafer sırıtışını bir süre silemedik.

Odaya geçtiğimizde babaannemi masama oturtmak istedim. Kabul etmedi. "Orası senin yerin. Ben buraya otururum." dedi gülümseyerek. Masanın karşısındaki koltuğa oturdu. Karşısına halam oturdu. Yavuz çekinerek kapının oradan bizi izliyordu. Babaannem kafasını ona çevirdi. "Yavuz,gel bakalım. Durma öyle uzakta. Geç Tunç'un yanına." Yavuz çekinerek başı ile onayladı ve yanıma geldi. Ayaktaydı ve elini koltuğumun baş kısmına koymuştu.

Bir süre babaanneme vakfın çalışmalarından bahsettik. Halamı hiç bu kadar mutlu görmemiştim. Annesini çok sevdiği belliydi.

Dosyaları kaldırıp babaanneme döndüm. "Babaanneciğim bu güzel ve başarılı çalışmaların en büyük emektarı halamdır. En büyük tebriği o hakediyor." dedim.

Halam kızardı. Koca kadın utanmıştı. İstemsizce gülümsedim. Halam "Olur mu öyle şey. Herkesin emeği var." dedi.

Babaannem tebessüm ederek halama baktı. "Kızımla her zaman duydum. Her zaman çok çalışkandı. Bu kadar iş güç yeter. Hadi artık akşama hazırlanın yemeğe gidiyoruz ailecek." Bu lafına biraz bozuldum. Yavuz'un gelmesini de isterdim. Babaannem hamlesini yapmıştı. Yavuz'a döndü. " Yavuz , sen de geliyorsun akşam. Sen de bu ailenin bir parçasısın. İsmini ayriyeten söylememe gerek yok zaten." Bu sözü ile tekrardan gülümsüyordum.

Yavuz şaşkınlıktan kekeledi. "E-elbette efendim. Benim için bir şereftir." Vakıftan çıktık. Hazırlanmak için eve doğru yola çıktık. Babaannem ise kaldığı otele gideceğini söyledi.

***
Benim evime geçip beni hazırladıktan sonra Yavuz'un eve gelmiştik. Hâlâ taşınamadığımız için eşyalarımız ayrı evlerdeydi.Yavuz hâlâ ne giyeceğini seçememişti. Elinde yirminci kombin ile yanıma geldi. "Bu takım nasıl?" dedi  umutsuz gözlerle.

"Hayatım daha ciddi bir şeyler giymelisin." dedim. Giysi dolabına yöneldim. Göz gezdirdim. Bir tanesi  gözüme çarptı. Sırıtarak onu aldım. "İşte bu! Zarif , ciddi ve şık." Yavuz'u da giydirdikten sonra saçlarımızı hallettik. Yemeğe yarım saat kadar vardı. Nereye gideceğimizi bilmediğimiz için babaannemden haber bekliyorduk.

Gelen arama ile telefonumu hızlıca cebimden çıkardım. Babaannem arıyordu. Asistanı olduğunu düşünerek açtım. "Alo?"

"Alo Tunç? Sizleri alması için şoförü gönderdim. Birazdan orada olur." Arayan bizzat babaannemdi. Daha öncekilerde asistanına arattığı için şaşırmıştım.

"Zahmet etmeseydin babaanneciğim. Gelirdik. Hem şu an Yavuz'un evindeyiz." dedim çekingen ses tonum ile.

"Yavuz'un adresini gönder bana. Şoförü bekletmeyin , çok açıktım. " gülerek kapattı.

Yavuz şaşkınca yüzüme bakıyordu. "Hayatım ne oldu?" dedi.

"Babaannem aradı." dedim.

"Ne var bunda şaşıracak?" diye sordu.

"O kimseyi kendisi aramaz çünkü." dedim.

Çalan kapı ile şoförün geldiğini anlamıştım. Son kez aynaya bakıp kapıya yöneldik. Herşeyin yeniden yolunda olması beni inanılmaz mutlu etmişti.

***
Yeni bölüm ve yeni macera. Bol oy ve yorum ile hikayemizi sıralamada yükseltmeye ne dersiniz. iyi okumalar ♥️

SIRDAN ADAM (GAY) (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin