Yavuz
Tunç'u yanına oturup onu sakinleştirmeye çalıştım. "Hayatım stres yapma. Gider birazdan."
Kafasını çevirdi. Ağlamıştı. "Sürekli bir şeyleri mahvediyor. Bıktım artık."
Onun ağladığını görünce sinirlenmiştim. Ayağa kalktım. Bize doğru gelen Mert'in üstüne yürüdüm. Masaya yaklaşamadan önce onu durdurdum. Gözlerimi gözlerine kilitledim. "Bizden ne istiyorsun? Tunç seni çıkardı hayatından. Bunun neyini anlamıyorsun?" öfkeli bir şekilde söylemiştim.
Bir şey demeden bir süre yüzüme baktı. Omzu ile omzuma çarparak yanımdan geçti. Kolundan tuttum. Döner dönmez suratıma yumruğu geçirdi. Kendimi yerde buldum. Tunç koşarak yanıma geldi. "Hayatım iyi misin?" dedi.Yüzümdeki kanı görünce sinirlendiğini yüzünden anladım.
O sırada koşarak gelen güvenlikler Mert'i tutmuştu. Oturduğumuz masaya iyice yaklaşmıştı. Güvenlikler onu sürüklerken bağırdı. "Bırakın! Sadece konuşacağım. Sonra gideceğim. Bırakın!"
O sırada Tunç beni masaya kadar taşıdı. Masaya oturtup yüzüme temizledi. Tunç'un babaannesi bastonuna tutunarak ayağa kalktı. Eliyle güvenliklere bırakmalarını söyledi. Mert yakasını düzelterek kendini toparladı. "Medenice konuşmak istiyorum." dedi.
Tunç'un babaannesi Mert'i süzdükten sonra konuştu. "Mert miydi? Bu hareketin son derece saygısızca ve terbiyesizce. Seni attırmadım. Ne diyeceksen de ve git. Tekrar karşımıza çıkarsan, bir daha bu kadar kibar olmam." dedi. Tunç'un babaannesi son derece sakin ama bir o kadar da sert konuşmuştu.
Mert , Tunç'un babaannesine bakıp güldü. "Yaşlı başlı halinle beni tehdit mi ediyorsun? Yürüyecek halin yok."
Tunç bunu duyar duymaz fırladı. "Ulan ben senin..."
Babaannesi onu durdurdu. "Gerek yok oğlum. Bana saygı duymak zorunda değil. Vasıfsız bir insandan saygı görmek beni üzerdi zaten. Söylesin ne istiyorsa. Sonra gidecek." dedi.
Mert tekrardan Tunç'a bakıyordu. "Tek istediğim Tunç'un bana bir şans daha vermesi."
Masadan olanları izliyordum. Şu an Tunç'un halası ve babaannesi burada olmasaydı , ağzını burnunu dağıtırdım bu itin. Kendimi zor tutuyordum.Tunç cevap verdi. "Mert kaç defa konuştuk bunu. Bitti dedim. Neden anlamak istemiyorsun? Bizim aramızda bir şey kalmadı."
"Bitmedi. Bitemez. Aylardır senden başka bir şey düşünmüyorum. Rüyalarıma giriyorsun. Sensizlik beni mahvetti." Gözleri dolmuştu. Yalandan yaptığını düşünüyordum.
"Sen istediğin kadar bitmedi de. Bitti. Bitti. Bitti. Defalarca söylememi ister misin? Ben Yavuz'u seviyorum." Tunç elleri ile bittiğini anlatan bir hareket yapmıştı. Bu durumda da olsa beni sevdiğini söylemesi çok hoşuma gitmişti.
Mert kafasını eğdi. Elini iç cebine attı. Aniden bir silah çıkardı. "Bitmedi! Bitmedi! Bitmedi! Defalarca söylememi ister misin Tunç?" diye ağlamaklı şekilde bağırdı. Sesi çatlıyordu.
Restorandakiler çığlıklar ve bağırışlar ile çıkış kapısına koşturmaya başladı. Kısa sürede içeride kimse kalmamıştı.
Tunç'un babaannesi silahı görünce boşta olan elini açtı. "Hepiniz arkamda kalın."
Buna bir son vermek gerekiyordu. Masadan fırladım. Herkesi geçip Mert'e yöneldim. Ona doğru gittiğimi anlayınca silahı bana çevirdi.
Tunç bağırdı. "Yavuz dur! Yapma!"
Mert silahı ile beni işaret ederek konuştu. "Yine kahramancılık mı oynayacaksın?"
"Sen iyi değilsin. Ruh hastasısın. Tedavi olmalısın." dedim. Üzerine bir adım attım.
"Yaklaşma vururum!" dedi.
"Mert hadi bırak o silahı. Düzgünce konuşalım. Halledebiliriz." dedim. Onu sakinleştirmeye ve ikna etmeye çalışıyordum.
"Her şey senin yüzünden oldu. O gece Tunç'un karşısına çıkmasaydın belki de ben onu ikna ederdim.
"Mert benim Tunç ile sevgili olmamın sizin ayrılmanız ile alakası yok."
"Tabiki var! Onun kafasını karıştırdın." dedi.
Anlık olarak kafamı çevirdiğimde Tunç'un halası fenalaşır gibi olup masaya oturdu. Babaannesi ise bastonuna dayanmış bizi izliyordu."Hayır Mert. Hiç bir şey sandığın gibi değil. Tunç seni uzun bir süre unutamadı. Biz uzun süre arkadaş kaldık."
"Gerçekten mi?" Sesi titriyordu.
"Evet. Doğruyu söylüyorum. Ama inan bana , seni Tunç'a ben unutturmadım. Seni unutmak istediği için unuttu."
"Hayır! O beni unutmaz. Unutamaz." dedi.
Konuşmaya devam ederken kapıda polisleri gördük. Güvenlikler çağırmış olmalıydı. Elinde megafon olan bir polis Mert'e seslendi. "Bırak silahı!Teslim ol!"
Mert silahı bana tutarak polislere konuştu. "Geri çekilin. Dışarı çıkın. Çıkmazsanız onu vururum!" diye bağırdı. Polislerde hareketlenme olmayınca tekrar bağırdı. "Çıkın dedim! Ateş ederim!" Polislerin yerinden kımıldamadığını görünce havaya iki el ateş etti. "Çıkın dışarı!"
Polisler çaresizce dışarı çıktı. Mert güvenliklerden birine işaret etti. "Git kapat şu kapıyı! Hadi! Kilitle!"
Az önce havaya sıktığı kurşunların verdiği korku ile güvenlik hızlıca kapıya yöneldi. Kapıyı kapatıp yerine geçti. Hala silahı bana tutuyordu. Az önce Mert'in havaya ateş etmesi nedeniyle Tunç'un halası daha da korkmuştu.
Tunç yine araya girdi. "Mert yapma! Geleceğini mahvetme! Sen hukukçu olacaksın. Bunlar sana yakışmıyor!"
Mert kafasını Tunç'a çevirdi. Silahı bana doğru tutuyordu. Bunu fırsat bilip bir kaç adım daha attım. Silahı elinden almayı deneyecektim.
Dikkati Tunç'taydı. "Sen hayatımda olmadıktan sonra bir şeyin önemi yok." dedi.
Silaha bir adım kaldı. Hızlıca elimi uzatmak isterken aniden kafasını bana döndü. Beni farketmişti. Silaha vuramadım. Refleks olarak elini tuttum.
O silaha ben de onun eline yapıştım. Yere düştük. Boğuşmaya başladık. Silah ikimizin arasında sıkıştı. İkimiz de silahı çekiştiriyorduk. O sırada Tunç bağırmaya başladı. "Durun ! Bir kaza çıkacak!"
Tunç'un babaannesi güvenliklere bağırdı. "Hala ne duruyorsunuz ! Yardım edin. Neden hiç birinizde silah yok?"
Güvenlikler Mert ile beni ayırmak için üstümeze geldi ve Mert'i tutmaya çalıştılar. Mert silahı bırakmamaya niyetliydi. Güvenlikler Mert'i çekiştirirken silah patladı.
***
İyi okumalar. Hiç uzatmayayım 😁♥️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIRDAN ADAM (GAY) (Tamamlandı)
Teen FictionOdaya girdi.Oda rengarenk dizayn edilmişti ama genel havası hoşuna gitmişti.Kapının hemen yanındaki kıyafet dolabına yöneldi.Oda bu kadar geniş olmasına rağmen dolap neden kapının dibinde diye düşündü.Üstündeki gömleği çıkardı.Karşısındaki aynaya ba...