Tunç
Gözlerimi açtım. Yavuz yanımda mışıl mışıl uyuyordu. Ama erken kalkmamız gerektiği için onu da uyandırmak zorundaydım. Bebek gibiydi uyurken. Bir süre uyurken onu izledim. Uzanıp yanağına öpücük bıraktım. Elimi yanağına koyup fısıldadım. "Yavuz, hayatım." Tepki vermedi. "Yavuzcum. Hadi aşkım."
Yerinde kıpırdadı. Gülümsedi. "Ya yapma." dedi. Uykusunda konuşuyordu.
"Ne yapmayayım?" dedim.
"Oramdan huylanırım ama." dedi.
Pek anlam veremedim konuşmalara. Rüya görüyordu sonuçta. Bir kaç kere dürtükledim. Yine uyanmadı. "Yavuz! Hayatım geç kalacağız. Uyan artık."
"Evet işte orası. Ohh ! Böyle devam."
Sinirlendim. Aniden kalkıp mutfağa gittim. Sürahiyi alıp geldim. " Ne oluyoruz lan! Uyan eşşek herif. Sıçayım ağzına!"
Kafasına yediği bir sürahi suyun etkisi ile sıçradı. "Tunç aşkım ya! Lan şaka yapıyordum."
"Ne şakası?" dedim. Biraz sakinleşmiştim. Ama şaşırmıştım.
"İlk seslendiğinde uyandım zaten. Seni işletiyordum." dedi.
"Aşkım bana böyle şaka yapılır mı?" Sırıtışımı elimle saklamaya çalışıyordum.
"Bir sürahi suyu kafama geçirdikten sonra sana rahat vereceğimi düşünmedin herhalde." Yerinden kalktı. Üstüme doğru gelince refleks olarak kaçtım.
Beni kovaladı. Banyoya kaçtım. Kıkırdıyordum. Banyoya girip kapıyı kapattıktan sonra sırtımı kapıya dayadım. "Aşkım affet." dedim.
"Affedeceğim hayatım. Sen kapıyı aç." dedi.
"Nedense hiç inanasım gelmedi."
Kapıyı ittirmeye çalıştı. Kapı açılacak gibi olup geri kapandı. "Hadi ama daha fazla direnme." Gülüyordu.
Sonunda kapıyı bırakıp geri çekildim. Kapıya yüklendiği için kapıyı aniden bırakmam ile içeriye doğru sendeledi. "İşte buradasın." Sırıtarak yavaş adımlarla üzerime doğru yürümeye başladı.
Geri geri gittim. Arkamda duşakabin vardı. Gidecek yerim kalmayınca duşakabine girdim. Yavuz da yanıma geldi. Göz gözeydik. Sırtımı duvara yasladım. Yavuz aramızdaki mesafeyi kapattı. Tüm vücudu ile üstüme doğru kapandı. Elleriyle duvardan destek alıyordu. Ne yapacağını beklerken, yavaşça dudağıma uzandı. Gözlerimi kapatıp öpmesini beklerken aniden kafamı akan soğuk su ile irkildim. "Haksızlık ama bu." diye söylendim.
O sırada Yavuz gülerek duşa kabinden çıktı. "Ve intikam alındı." dedi.
"Bunu yanına bırakmam hayatım. Ama artık çıkmamız gerekiyor. Hadi hazırlanalım." dedim.
***
Dün gece yolda bulduğumuz yavru kediyi besleyip ona sıcak bir yer yapmıştık. Onu tekrardan besleyip bir kutuya koyduk. Yanına sıcak su torbasında bıraktık. İlk iş olarak bu ufaklığı kliniğe götürecektik. Yavuz onu etraflıca muayene edecekti.Yavuz'un arabasına bindik. Kedinin olduğu kutuyu iki elimle sağlam bir şekilde tutarak kucağıma yerleştirdim. Yola çıktık. Ara ara kutuyu açıp ufaklığa bakıyordum. Uyuyordu. Zaten bulduğumuzdan beri bizi hiç uğraştırmamıştı.
***
Kliniğe girdiğimizde herkese ile selamlaştıktan sonra yavru kediyi muayene odasına götürdük. Yavuz'un kolu neredeyse iyileşmişti. Zaten artık sargıları yoktu. Sadece daha dikkatli oluyordu. Yavuz kediyi muayene ettikten sonra herhangi bir sorununun olmadığını söyleyince ikimiz de sevinmiştik. Artık bu yavruya bir yuva bulmamız gerekiyordu. Yavruyu güzel bir kafese koyup diğerleri gibi klinikte onlarla ilgilenen görevlilere teslim ettik. Hepsi işini severek yapan insanlardı.Saate baktığımda öğleyi geçtiğini fark ettim. Ofiste Yavuz ile yeni ev için eşyalara bakıyorduk. Ama artık basın toplantısına gitmemiz gerekiyordu. Telefonumu alıp halamı aramak için numarasını çevirdim. Aramamı reddetti. Birkaç dakika sonra kapı çalındı.
"Girin lütfen." dedim. Onu görünce yüzümdeki gülümsemeye engel olamadım. "Hala."
Her zamanki tebessüm ederek yanıma yürüdü. Hızlıca ayağa kalkıp ben de onun yanına gittim. Sarıldık. Yavuz da halamı görür görmez ayağa kalkmıştı. Benim sarılmam bittikten sonra halamla tokalaştılar.
"Geçin çocuklar. Rahatsız olmayın. Şöyle oturalım. Basın toplantısında ne konuşacağımızı düşünelim." Halamın bu sözü ile bir süre fikir alışverişinde bulunduk.
Yaklaşık olarak ortak bir fikre varmıştık. Basın toplantısı vakıfta yapılacaktı. Halam hep beraber gitmeyi teklif etti. Arabasının burada olduğunu söyledi. Ofisten çıkıp vakfa gitmek için yürürken halam durdu. Yavuz'la ikimiz kafamızı çevirdiğimizde sahipsiz kedilerin olduğu odanın camına bakıyordu. "Aman yarabbim. Nasıl güzeller." dedi.
Gülümsedim. "Onlar sahiplerini bekleyen canlarımız." dedim.
Halam odaya girdi. Girer girmez bir kafese yöneldi. Dün bulduğumuz kediciğin kafesiydi. "Bu çok tatlı ama."
"Evet halacım. Dün Yavuz ile bulduk onu."
Gözlerini kediden alamıyordu. "Oğlum ben bu ufaklığı sahiplensem mi?" dedi.
Sorusu karşısında şaşırdım ama hoşuma gitti. Sahiplendirilecek daha güvenilir birini bulamazdık. "Hala ciddi misin?" diye sordum.
"Evet oğlum. Ben çok ciddiyim." dedi.
Yavuz ile göz göze geldik. "Bence harika olur." dedi tebessüm ile.
"Hem bana da yoldaş olur. Malum tek başıma yaşıyorum." dedi.
Öyle deyince içim burkuldu. "Hala deme öyle. Ben varım. Biz varız" dedim.
"Yavrum elbette siz varsınız. Ben onu demek istemedim. Sen dediğimi yanlış anlama. İşlerimizi hallettikten sonra ufaklığı sahiplenmek istiyorum."
"Tamamdır halacığım gidelim öyleyse." dedikten sonra klinikten ayrıldık.
***
Halam arabayı durdurduğunda gergin olduğumu fark ettim. Birazdan basın toplantısı yapıp belki de kendimizi herkese açacaktık. Ama bu toplantının amacı vakfın ve kliniğin adının kirletilmesini önlemekti.Vakfa girdiğimde girişteki büyük holün bir köşesine yan yana koyulmuş olan masalları gördüm. Toplantıyı burada yapacağımız belliydi. Saat yaklaşıyordu. Hep birlikte masaya geçip sandalyeleri oturduk. Gazeteciler yavaş yavaş gelmeye başlamıştı. Aralarından biri başlama saatini sorduğunda halam yarım saat sonra olacağını söyledi. Yavuz ile kendi aramızda biraz sohbet ettik.
"Hayatım gergin olmana gerek yok. Biz neysek oyuz. Amacımız kendimizi ispat etmek değil. İnsanlara doğruyu göstermek." dedi.
Sözleri beni bir nebze rahatlattı. Dişlerimi göstermeden gülümseyerek konuştum. "Sağ ol aşkım. Sen yanımda olduğun sürece ben her zaman güçlü ve mutluyum." dedim.
İşte başlıyorduk. Tüm gazeteciler hazırdı. Gazeteciler yerini aldığında toplantının başlama zamanı gelmişti. Bir gazeteci soru sormak için elini kaldırdığında halam buyrun diyerek soruyu istedi. O sırada başka bir gazetecinin şaşkınlıkla ve hayranlıkla , yüksek ses ile işaret ettiği yere hepimiz kafamızı çevirdik. "Şuraya bakın!"
Vakfın kapısından giren kişi herkesi kendisine hayran bırakacak derecede özgüven ve zerafet ile yürüyordu.
***
Yepyeni bir bölüm daha. 24 saat bile geçmeden 😂😂 oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin. ❤️ İyi okumalar
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIRDAN ADAM (GAY) (Tamamlandı)
Teen FictionOdaya girdi.Oda rengarenk dizayn edilmişti ama genel havası hoşuna gitmişti.Kapının hemen yanındaki kıyafet dolabına yöneldi.Oda bu kadar geniş olmasına rağmen dolap neden kapının dibinde diye düşündü.Üstündeki gömleği çıkardı.Karşısındaki aynaya ba...