19.Bölüm

4.6K 264 160
                                    

Tunç yerinden sıçradı. Kapı deli gibi çalınıyordu. Saate baktı. Çok geç olmuştu. Anlam veremedi. Hızlıca kapıyı açmaya gitti. Bağıra bağıra söyleniyordu

"Ulan gecenin körü kim bu ya?" Kapıyı açtı. Görmeyi en son beklediği kişi karşısındaydı. "Mert?"

"Tunç , konuşmamız lazım."

"Ya sabahı bekleyemedin mi? Yada önce bir mesaj atsaydın. Allah'tan annemler yok. Ne diyecektim onlara?"

"Hiç bir mesajıma bakmadığın için ve aramalarımı açmadığın için başka çarem kalmadı. Girebilir miyim?"

"Evi başıma yıktı. Hala 'Girebilir miyim?' diyor. Gir Allah'ın cezası gir."

Kerem bir şey demeden Tunç'un odasına yöneldi.

"Ne söyleyeceksen çabuk söyler misin?Umarım uykumdan kaldırıldığıma değecek bir şeydir."

"Tamam ama lütfen başından sonuna kadar dinle beni."

"Mert hadi içim şişti. Konuş artık."

"Tamam. O gece beni gördüğün halimi inan açıklayamam. Ne ara o kadar içtiğimi hatırlamıyorum. Hayatımda ilk defa bilincimi bu kadar kaybettim. Furkan eski sevgilimdi. Ben seni görene kadar bile ne yaptığımı bilmiyordum."

"Bana bunları neden anlatıyorsun?"

"Sen benimle neden konuşmuyorsan o yüzden anlatıyorum."

"Ne alakası var?"

"Alakası yok mu? Telefonunu getirip bakalım mı son bir hafta içinde kaç kere arayıp mesaj atmışım. Sen de kaç kere cevap vermişsin?"

"İşlerim vardı Kerem. Her dakika sana laf yetiştiremem."

"Kerem deyişinde bile soğukluk var."

"Off ! Şimdi yangın var diye bağıracağım."

"Ya lütfen sakince dinler misin? Ben artık içki içmiyorum. Alkol bana bunları yaptırıyorsa , hayatta elimi sürmem artık."

"Neden böyle bir karar aldın?"

"Çünkü içtiğim için çok değer verdiğim birini kaybettim."

"Çok değer verdiğin öyle mi?"

"Evet Tunç. Sana çok değer veriyorum. Sen benim için çok özelsin."

"Ben neyim mesela senin için ? Bu kadar özel olmak için bir sıfatım olması gerekmiyor mu?"

"Sen benim için..."

"Evet , ben senin için..."

"Tunç ben sana aşığım. Hem de deliler gibi. Tsunamilerin yıkımı gibi. Ölüyorum hasretinden. Günlerdir yüzünü göstermiyorsun. " Derin bir oh çekti. Tunç ise şaşkınlık ile yüzüne bakıyordu. Hiç beklemediği bir itiraf ile karşı karşıyaydı.

"Çık dışarı! Çık dışarı! Defol ! Çok aşıkmış. Deli gibi seviyormuş. Sen bu masalları git anaokulu çocuklarına anlat." Sinirden ağlıyordu. Bunca zaman bu hislerini neden sakladığına anlam veremiyordu? Sorun kız kardeşi ise halledilirdi. Sonuçta Tunç hiç bir zaman Simge'ye ümit vermedi.

"Ama Tunç ben-"

"Sen ne lan ? Sen ne ? Bana kafayı mı yedirteceksin. Bas git. Beni delirtme. Tuvalette eski sevgilin ile seks yaparken aklın neredeydi."

"Ya yemin ederim. Bilincim yerinde değildi. Çok sarhoştum. Ne olur bana bir şans ver."

"Şans istiyorsun öyle mi? Bana aşkını itiraf ediyorsun. Peki ben bir şey hissediyor muyum sana karşı? düşündün mü hiç? "

"Hissetmiyor musun?" Kerem gözyaşlarını tutamadı. Yaşadığı hayal kırıklığı kalbini paramparça etmişti. Resmen ruhunun solduğunu hissetti. Ağlamasını durduramıyordu. Daha fazla bir şey diyemedi. Hızlıca çıkıp gitti.

Tunç o kadar kırgındı ki. Mesele seks yapması ya da Kerem'i o şekilde görmesi değildi. Bu kadar aşık olduğunu söyleyen biri nasıl gidip eski sevgilisi ile yatabilirdi? Bu yüzden samimiyetine inanamıyordu. Kendini yatağa attı. Uykusu iyice kaçmıştı. Yanağında kuruyan gözyaşları ağlayacak hâli kalmadığını çok belli ediyordu.

***
Arabaya bindikten sonra direksiyona avcunun içi ile defalarca vurdu. Hüsranı öfkeye dönüyordu. Yaptığı hatayı telafi edemiyordu. Arabayı çalıştırıp sahile sürdü. Biraz temiz hava alıp bir yolunu bulmak için düşünmeye ihtiyacı vardı.

***
Simge o gece Tunç'u başka bir kızla gördüğünden beri sinirliydi. Tunç ile hiç bir ihtimali kalmadığını düşünüyordu. O yüzden etrafında sıraya girmiş olan bir sürü erkekten birine şans vermeye karar verdi. Başlarda hoşlanmıştı. Hatta belki aşık olduğunu düşünmüştü. Ama Tunç'u başka bir kız ile görmek onu kıskandırsa da bir yandan da Tunç'tan soğutmuştu. Sosyal medyadan uzun süredir konuştuğu ve her fırsatta çıkma teklifi eden bir çocuğa evet dedi. Bu gece onunla çıkacaktı.

***

Kerem sahile geldiğinde kimseler yoktu. Arabanın üstüne oturup düşünmeye başladı. Öyle bir şey yapmalıydı ki , Tunç'un en azından onu affetmesini sağlamalıydı. Affedilirse zamanla aralarının da düzeleceğini düşünüyordu. Bir yandan ise arabayı denize sürüp kurtulmak istiyordu. O kadar çaresizdi ki. İçinde iki farklı kişilik var gibiydi. Bazen kötümser tarafı herşeyden vazgeçiyor , bazen de iyimser tarafı her şeye sımsıkı sarılıyordu.

"Off ! Off ! Ne yapacağım ben? Şimdi klasik bir şekilde balıkçı dayının gelmesi gerekmiyor muydu ? Bir süre sessizce durdu. Sonra kendi kendine konuşmaya devam etti. " Yok gelmeyecek ? Şeytan diyor ki ,sür arabayı denize. Zaten Tunç beni affetmez."

***
Sabah olmuştu. Tunç alarmı çalmadan uyanmıştı. Annesi sabah haberlerini izliyordu. Bir yandan söyleniyordu.

"Vah vah! Gencecik çocuk. Bu yaşta intihar edilir mi ya?"

"Tunç salona geldi. " Anne ne oluyor? Ne izliyorsun? Hem siz halamda değil miydiniz?

"Geldik sabah. Oğlum baksana gencecik çocuk arabayı denize sürmüş. İntihar etmiş." Tunç'un aklına Kerem geldi. Tesadüf diye düşündü. Haberi daha dikkatli dinlemeye başladı.

" İstanbul'da dün gece saatlerinde yaşanan olayda 20li yaşlarında olduğu düşünülen bir ceset denizden çıkarıldı. Araba ile intihar ettiği düşünülen genç , özel bir hastanenin morguna kaldırıldı. İlk alınan bilgilere göre eşkali şöyle belirlendi.1.80 boylarında , kumral ve kahverengi saçlı bir bir gençti. Polis cesetin teşhisi için yakın zamanda kayıp ilanı verilen eşkallere uyan kişilerin yakınlarına durumu bildirecek."

Tunç donakalmıştı. Ya Kerem intihar ettiyse. Bu vicdan ile nasıl yaşardı? Sevgilisi değilken yaşadığı bir durum ile onu yargılayamazdı. Ama Kerem öldüyse hiç bir şeyin anlamı kalmamıştı. Artık bu vicdan azabını bir ömür taşıyacaktı. Kısık ve ağlamaklı bir sesle konuştu. " Ne olur ölmemiş ol. Lütfen..."

***
Biraz yorum yapsanız çok mutlu olacağım😇 gidişatı değerlendirmenizi isterim

SIRDAN ADAM (GAY) (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin