Tunç
Gözümü açtığımda ilk olarak aklıma gelen bugün babaannem ile yapacağımız görüşme oldu. Yavuz yanımda yoktu. Yerimden doğrulup elim yüzümü yıkamak için banyoya yöneldiğimde mutfaktan gelen kokular burnuma doldu. Banyodan çıkar çıkmaz mutfağa girdim. Mutfak girişine sırtımı dayadım. Tezgahta bir şeylerle uğraşan sevgilimi izlemeye başladım. Beni farketmedi. Bir süre onu izledim. Sonunda kafasını çevirdi. Beni görünce yüzünde güller açtı. Çok güzel gülüyordu. "Aşkım , ne zamandır oradasın?" dedi.
"Seni izliyordum. Dalıp gitmişim. Beş on dakikadır buradayım." Yanına gittim. Dudaklarımız birleşti. Ellerimi de beline sardım.
Boynuma kondurduğu öpücükten sonra geri çekildi. Masayı gösterdi. "Sana kahvaltı hazırladım."
"Ellerine sağlık hayatım." Masaya geçtik. Hala yurt dışına gitmek ile alakalı kararımızı konuşmamıştık. Bana kalsa gitmek isterdim. Her şey daha kolay olurdu. Düşüncelerimden sıyrılıp kafamı Yavuza çevirdim. "Hayatım, biliyorsun bugün babaannem ile görüşeceğiz. Hiç konuşmadık ama sen ne düşünüyorsun?"
Çatalını bıraktı. Dikkatini bana verdi. "Aşkım aslında..." Duraksadı. " Çok kararsızım. Bilmiyorum. Sen nasıl istersin?" diye sordu.
"Hayatım bu kararı ortak vereceğiz. Ama bana kalsa gidelim derdim. Yurt dışında imkanlar geniş. Yaşam standartları yüksek. Hem sokakta rahatça el ele gezebileceğiz. Ne bileyim. Kimse bize ucube gibi bakmayacak." Düşüncelerimi açıkça söylemiştim. Benim için yer farketmiyordu. Önemli olan Yavuz ile birlikte olmaktı.
Masanın üzerinden elini uzattı. Ben de elimi ona uzattım. Ellerimiz birleşti. "O zaman gidelim hayatım. Benim için önemli olan senin yanında olmak." Gülümsedi. Son dediğinde samimi olduğuna emindim. Ama burayı bırakıp gitmek onun için bu kadar kolay olmamalıydı. Sırf benim için kendinden ödün vermesini istemiyordum. Kliniği ve buradaki işini sevdiğini biliyordum.
Kahvaltı bittikten sonra kahve keyfi yaptık. Biraz tembellik yaptıktan sonra saate baktığımda öğlen olduğunu gördüm. Babaannemin aramasını bekliyordum.
***
Telefonum çaldığında yerimden sıçradım. Kafamı kaldırdığımda Yavuz saçımı okşuyordu. "Dizimde uyudun. Uyandırmaya kıyamadım." Eğilip saçımdan öptü.
Uzanıp dudaklarından öptükten sonra telefonu açtım. Arayan babaannemdi. "Alo babaanne... İyiyim sen nasılsın?.. Tamam... Görüşürüz." Meraklı bakışlarla gözlerime bakan sevgilime döndüm. Aşkım bir kaç saate şoförü gönderecekmiş. Hazırlanalım mı?"
Yavuz ayağa kalktı. Elimden tuttu. Beni sürükledi. "O zaman cicilerimizi giyelim." dedi.
Hazırlanıp beklerken iyice düşüncelere dalmıştım. Ne karar vereceğimizi hala bilmiyordum. Yavuz oldukça rahat gibiydi. Bir kaç defa saati kontrol ettikten sonra kapı çalınca hızlıca yerimizden kalktık.
Şoför gelmişti. Arka koltuğa binip yola koyulduk. Yola çıkalı çok olmamasına rağmen gerilmiştim. Vereceğimiz karar hayatımızı etkileyecekti. Bir yandan dışarıyı izliyordum. Arada Yavuz ile kısa sohbetler yapıyorduk.
Yola devam ederken sürekli camdan baktığım için ileride dikkatimi bir şeyler oluyordu. Kucağında bir çocuk ile bir kadın telaşla arabalara yaklaşıyordu. Sanırım bir derdi vardı. Camı açtım. Kadına yaklaştıkça gelen çığlık sesleri kulağımı doldurdu.
"Yardım edin! Çocuğum ölüyor! Allah rızası için!"
Sesi net duyar duymaz şoföre seslendim. "İleride arabayı durdurur musunuz?"
Şoför durmak istemedi. "Ama efendim. Nihal Hanım bekliyor. Geç kalırsak çok kızar."
Kadına iyice yaklaşmıştık. "Durdur şunu! Kadın yardım istiyor. Yoksa atlarım. O zaman Nihal Hanım'a ne hesap vereceksin?" Tehdit etmem ile birlikte arabayı durdurdu. Hızlıca indik. Kadına doğru koştum. Kucağında küçük bir kız çocuğu vardı. Başından kan akıyordu. Küçük kız baygın gibiydi. Kadına yaklaştım. "Ablacım iyi misiniz?"
"Ne olur yardım edin? Kızıma çarpıp kaçtılar. Ölüyor yavrum. Ambulans gelmedi hala."
"Gel abla. Bin arabaya çabuk. Kızı sarsma." Kadını arabaya yönlendirdim.
Şoför yine itiraz etti. Arabanın yanında dikilerek bana doğru konuştu. "Efendim Nihal Hanım'a haber verseydik. Kızacak bize. Ambulans gelir birazdan. Biz yolumuza devam etsek?"
"Kadın çaresiz. Çocuk ölsün mü?" diye çıkıştım. Kadın arabada bekliyordu. Yavuz'a yanlarına oturmasını söyleyip şoförün yanındaki koltuğa oturdum. Şoför hala dikiliyordu. Telefonunu çıkarıp bir şeyler yapmaya çalıştı. Telefonu kulağına götürüp arama yaptı. Kadın arka koltukta ağlamaktan perişan olmuştu. Daha fazla bekleyemezdik. Şoför koltuğuna kaydım. Kapıyı çektim. Arabayı çalıştırdım. Dikiz aynasında elini kaldırıp arkamızdan koştuğunu gördüm. Yavuz'un ise şaşkın gözlerle bana baktığını dikiz aynasından görebiliyordum.
***
Hastaneye vardığımızda acil kapısında arabayı durdurdum. İnip içeri koşturdum. Sağlık görevlileri hızlıca sedye ile gelip küçük kızı aldılar. Kadın hala ağlıyordu. "Allah sizden razı olsun. Ama keşke devlet hastanesine gitseydik. Bizim zaten sigortamız yok." Kadına içim parçalandı. Kızı bu durumdayken düşündüğü şey beni daha da üzdü. "Ablacım sen düşünme parayı. Kızın iyi olsun bakalım."Küçük kıza acilen müdahale edilmişti. Doktorun çıkmasını bekliyorduk. Kadın yere bakarak dalıp gitmişti. Yavuz kadının elini tuttu. "Ablacım iyi misin? Üzülme artık. Kızın iyi olacak. Nasıl oldu bu kaza?"
Kadın iç çekerek kafasını kaldırdı. "Ben trafik ışıklarında bir şeyler satarak geçiniyorum kardeşim. Kızım da mecburen yanımda geziyor. Bakacak kimsem yok. Yine ışıklarda beklerken aniden yola fırladı. Arabanın biri çarptı. Beklemedi. Öylece yavrum kanlar içinde yere savruldu."
Anlattığı hikaye yüreğimi yaktı. Kadının yanına gidip önünde eğildim. Gözlerimi ona diktim. "Kızın iyi olacak. Merak etme. Tüm sıkıntılarını çözeceğiz. Bizim bir yardım vakfımız var. Şimdi hiç bir şey düşünme."
O sırada doktor çıktı. Hep birlikte ayağa fırladık. " Doktor bey kızım nasıl?" Kadın ağlamaya başladı.
"Şu an iyi. Bir kaç gün misafirimiz olacak. Beyin sarsıntısı geçirmiş. İç kanama riski var. O yüzden gözetim altında tutacağız.Bir kaç saate uyanır. Görebilirsiniz. Geçmiş olsun." Doktorun verdiği haber hepimizi sevindirdi.
Kadın bu sefer sevinçten ağlıyordu. Boynuma atladı. Sıkıca sarıldı. "Allah sizden razı olsun. Siz olmasaydınız belki de yavrum ölecekti." Sonra da Yavuz'a sarıldı.
"Ne demek ablacım. İnsanlık görevimiz."
O sırada telefonum çaldı. Arayan babaannemdi. Yavuz'a ekranı gösterdim. Eyvah der gibi bakıyordu. "Alo babaanne." Telefonu tereddütle açtım.
"Tunç. Oğlum benim arabayı kaçırmışsın. Bilseydim bu kadar beğendiğini diğer arabayı gönderirdim."
"Anlamadım babaanne." Gülmüştüm. Babaannem kızmamıştı.
"Diğeri spor arabaydı. Tam senlik. Genç işi yani." Gülüştükten sonra akşam yemeğinde buluşmak üzere anlaşıp telefonu kapattık. Konuşmamızı Yavuz'a anlattım. O da babaanneme çoktan ısınmıştı. Yurt dışına gitmek ya da burada kalmak arasında karar vermem iyice zorlaşıyordu.
***
Hikayemizin bitmesine az kala günlük bölümler devam edecek canlarım. Yorum ve oylarınızı esirgemeyin lütfen ❤️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIRDAN ADAM (GAY) (Tamamlandı)
Teen FictionOdaya girdi.Oda rengarenk dizayn edilmişti ama genel havası hoşuna gitmişti.Kapının hemen yanındaki kıyafet dolabına yöneldi.Oda bu kadar geniş olmasına rağmen dolap neden kapının dibinde diye düşündü.Üstündeki gömleği çıkardı.Karşısındaki aynaya ba...