Selâm, seveceğinizi düşündüğüm yeni bir bölümle biz geldik.
Buraya kendinizden bir iz bırakırsanız sevinirim>
Yıldızı sönük bırakmayın
Sokakları mesken edinmiş mezarlıkta yatıp kalkan tıpkı bir baykuş gibi geceye sinen insan müsveddeleri bir süredir uzaktan uzağa Nihan'ı izliyordu. Bu insanlar gecenin şerleriydi ve avının kokusunu çok uzaklardan bile alabilirlerdi.
Nihan, yanaklarını ıslatan gözyaşlarını kurutmak isterken babasının mezarının üzerine vuran iki gölgeyi fark etmişti. Körpe vücudu korkuyla kasılmış tüyleri diken diken olmuştu. Ürperti nöbetini savuşturduktan sonra bütün cesaretini toplayarak başını yavaşça arkasına doğru çevirmiş ve gölgelerin sahibiyle burun buruna gelmişti. Usulca yutkundu. Sağına soluna kaçış yolu arar gibi bakındı. Bunun imkânsız olduğunu ve bir kıskacın tam ortasında kaldığını anlaması uzun sürmedi.
"Siz de kimsiniz, rahat bırakın beni?" Kendisi yüksek sesle bağırdığını sanırken esasında sesi cılız çıkmıştı.
İki kişiydiler. İçlerinden biri küstahlık derecesinde lakayt tavırlar sergiliyordu. "Kim olacak güzelim, gecenin prensleri!"
Karşısında yalpalayarak ayakta durmaya çalışan şahıslar otuz iki dişileri ortada kendisine bakıp sırıtıyorlardı. Nihan, ayağa kalkmayı düşündü ama bunu gerçekleştiremedi çünkü serseriler tam dibinde bitmişlerdi. Evsizler önce kılığından dolayı Nihan'ı erkek sanmışlardı lakin genç kızı babasıyla dertleşirken ve akabinde kendilerine 'kimsiniz' diye sorduğunda onun bir erkek değil kadın olduğunu anlamışlardı.
Karşılarında kadın sesli bir erkek görünce daha da yaklaştılar zira bu onların iştahının kabarmasına neden olmuştu. Evsizlerin her halinden sarhoş oldukları belliydi. Nihan, tekrar ayağa kalkmayı denedi ama iki el aynı anda omuzlarına baskı uygulayarak buna mani oldu.
"Nereye be güzelim, yüzünü kapatmış erkek elbisesi giymişsin ama bizden kaçar mı?"
Kirli ve kaba bir ses tonuyla konuşmasına devam ediyordu avına milim milim yaklaşırken. "Burada yatan senin baban öyle mi? Bu da gösteriyor ki sen sahipsiz birisin? Yani bizim için bulunmaz bir avsın..."
Nihan, ayağa kalkmak için debelense de adamın ucuz içki kokulu nefesi ensesinde bitiyordu. Boğuk bir ses tonuyla kıstırdığı genç kızın umutlarını kırmak için konuştuğunda diğerinin kötü niyetli kahkahası çınladı kulaklarında. "Boşuna debelenme çünkü başaramazsın!"
Ne yapacağı konusunda hiçbir fikir üretemezken varlığı tekrar tekrar kapana kısılmışlığı yaşıyordu. Son anda zihnine düşen damlalar onu cesaretlendirmişti. Şimdiye kadar neden aklına gelmemişti ki? Belinde tabancası vardı, boşu boşuna yanına almamıştı. Şimdi kullanmanın tam zamanıydı. Kıvrak bir hamleyle ayağa kalktı ve birkaç adım da onlardan uzaklaştı. Tam sağ elini beline atacaktı ki, nasıl olduğunu anlayamadan başka bir el tarafından engellendi.
"Olmaz güzelim, şiddet olmaz. Böyle yaramazlıklar yapma, çok ayıp. Şimdi sessiz oluyorsun ve bizimle geliyorsun."
Karalı ve seri konuşan adam henüz sözünü bitirmemişti fakat o esnada arka taraftan itiş kakış sesleri gelmeye başlamıştı. Nihan, neler olduğuna anlama maksadıyla omzunun üzerinden başını arkaya doğru çevirmek isterken saldırgan adamları ayakları dibinde yatıyor buldu. Titreyen eli tabancasına gitmiş düşürmemek adına kabzasından sıkıca tutmuştu. "Kim var orada?" Genç kızın çığlığı andıran sesi mezarlığın ıssız duvarlarına çarparak yankılanıyor fakat hiçbir cevap alamıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Müdürün Peçeli Kızı
General FictionEvrenin rüzgarına kapılmış dönüyordu Dünya. Ülkelerden bir ülkede, şehirlerden bir şehirde, bu döngüye kapılmış yaşayıp giden mutlu bir ailecik vardı. 20.1.2019