Selam, kitap dostları!
Kendinize rahat bir köşe bulun ve okumaya başlayın.
Okumaya başladığınızda saati buraya yazarsanız sevinirim.
Oy verip yorumlar bırakmayı unutmayın lütfen
Yaşlı adam nice aklı karalı günler görmüştü lakin Müdürünün peçeli kızını hiç bu halde ağlarken görmemişti zira Nihan, hiçbir zaman aciz bir kişilik olmamıştı. Her zaman hayattan kendine pay çıkarmasını bilen yaşına göre aklı başında ve sağduyuya sahip biri olmuştu. Onun bir tek zaafı vardı o da babasıydı.
Genç kız, şimdi zaafına yenik düşmüş öğrendikleri karşısına yenilgiye uğramıştı. Yaşlı adam, önünde diz çökmüş ağlamakta olan Nihan'a parmak boğumları nasır tutmuş iri ve kemikli ellerini uzattı çünkü daha fazla ağlamasına ve kendine eziyet etmesine tahammülü kalmamıştı. "Hadi kızım, bırakma kendini. Tut uzattığım ellerimi ayağa kalk. Sonra da sil gözyaşlarını. Sende bilirsin Müdürüm yaşıyor olsaydı ağlamana asla müsade etmezdi." Nihan, sesli ağlamıştı lakin Memiş, sessizce içine içine ağlamıştı işte bundan sebep ağlamaklı ve çatallıydı sesinin rengi.
Yaşlı adamın girişimi genç kızı içine çekildiği geçmişin anaforundan çekip çıkarmış yerini hıçkırığa bırakmıştı. Her nefeste dudakları arasından ağlak bir hıçkırık kopuyor yerini tekrar gözyaşına bırakıyordu. "Memiş amca özür dilerim, yılların birikimi sana denk geldi."
Sert bir yutkunuş göz çeperleri kızarık adamın boğazını yırtarak âdemelmasını harekete geçirmişti. "Hepimiz insanız kızım, yeri geldiğinde ağlar yeri geldiğinde güleriz. Sen bunun için hiç üzülme. Ben her şeyi unuttum gitti."
"Beni dinlediğin için teşekkür ederim, söz konusu babam olunca sanki gözüme perde iniyor ve ben kendimi unutuyorum."
"Bazı yaralar çabuk iyileşir ama bazıları insan kalbinde derin izler bırakır, bu biraz da karşı tarafa verdiğin değer ile ilintilidir. Müdürüm," derken yine sesi tarzlı çıkmıştı. "Müdürüm senin sırtını dayadığın ulu çınardı. Tek dayanağındı zira benim de öyleydi."
Nihan, yaşlı adamı üzdüğünün farkındaydı lakin elinden bir şey gelmiyordu. Bazen olaylar kendi mecrasında ilerlerdi ve tek dokunuş bile yapamazdın; şu an olduğu gibi. Eğer dağılan parçalarını toparlaması gerektiğini bilmese yüreğini köz olup yakan geçmişin gün yüzüne çıkan yansımalarına saatlerce oturup ağlayabilirdi lakin silkelenip kendine gelmesi gerekiyordu. "Memiş amca lavaboyu kullanabilir miyim?"
"Olur, kızım. Yolu zaten biliyorsun."
Nihan, yalpalayarak ayağa kalktı ve ayaklarını yerde sürüyerek lavaboya gitti. Suyun arındırıcı etkisini kullanıp elini yüzünü yıkamaktı niyeti.
Geri döndüğünde gözleri duvardaki saate kaydı. Memiş, işe gidecekti ve neredeyse geç kalmak üzereydi. Nihan ise hâlâ dokunsan ağlayacak durumdaydı. Burunun çeke çeke konuşurken bir çocuk kadar masumdu. "Memiş amca işe geç kalacaksın."
Memiş, başını kaldırıp duvarında asılı zamana meydan okuyan rakamları yer yer silinmiş guguklu saate baktı. "Önemi yok kızım. Ben, birazdan giderim de asıl sen nasılsın, şimdi daha iyice misin?"
"Memiş amca iyiyim ben. Merak etmene gerek yok. Yalnız biraz daha oyalanırsan işe gerçekten geç kalacaksın işte o zaman ben kendimi kötü hissedeceğim."
Kızarık göz çeperleri özenle yapılmış kızıl bir makyaj gibi suratına oturmuş buruşuk yüz hatlarına asil bir ifade katmıştı. Ciddiyetini ön plana çıkartan çatık kaşları genç kızın istediği hakikati vermek üzere şekillenmişti. "İşin canı cehenneme, bir gün gitmesem kıyamet kopmaz. Şimdi söyle bakalım hâlâ o gün neler olduğunu öğrenmek istiyor musun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Müdürün Peçeli Kızı
General FictionEvrenin rüzgarına kapılmış dönüyordu Dünya. Ülkelerden bir ülkede, şehirlerden bir şehirde, bu döngüye kapılmış yaşayıp giden mutlu bir ailecik vardı. 20.1.2019