Selâm kitap dostları!
Nihan, Canan ve Serap üçlüsü kızlarla baş başa bırakıyorum sizleri.
Keyifli okumalar.
Sinan, evden çıkıp gitmişti ama Canan, hâlâ olduğu yerde cansız bir heykel gibi duruyordu. Kız kardeşinin serdengeçti haline anlam yükleme gereği duymadan birkaç adımda kıyısına kadar gelip hafifçe omzuna dürttü Nihan.
Canan, omzunu sarsan elin hareketiyle kendine gelirken ela gözleri hınçla büyüdü. "Ne oluyor kızım ya, ne diye dürtüyorsun omzuma?"
Peçenin altındaki imali bakışları ve bariz öfkeyi görme ihtimali olmadığı için küçük kız kardeşinin neden omzuna dürttüğünü anlaması zaten olasılık dışıydı Canan'ın.
"Böyle olmaz ablacığım peşinden gitseydin bari. Neler oluyor abla resmen hocanın içine düştün. Sen yaptığından utanmıyor musun? İnanmıyorum ya alenen hocayı taciz ettin." dedi Nihan.
Canan, algılama sorunu yaşıyor olmalı ki, baygın bakışlarını Nihan'ın üzerinde gezdirmeye başladı. "Kızım sen ne diyorsun ya?"
Nihan, başını arkasına doğru çevirip çevresinde kendilerinden başka birilerinin olup olmadığını kontrol ettikten sonra her ihtimale karşı sesini biraz alçalttı. "Ne mi diyorum, bir de soruyor musun?" Belli ki Canan'ın hiçbir şey umurunda değildi. Umursamaz hareketleri bunun birebir kanıtıydı zaten. Gözleri kapalı ellerini göğüs kafesinin üzerinde birleştirip kendi etrafında turlar atarak dönüyor ve kendi kendine konuşuyordu: "Sonunda oldu. Nihayet ruhu ruhuma eş biri çıktı karşıma. Ömrümde görmedim böylesini, hele kara gözlerin alameti aklımı başımdan almaya yetti."
Nihan'ın kafası iyice karışmıştı çünkü ablasının şu an yaptığı hareketleri bir divane bile yapmazdı. Kendi kendine konuşuyor ve hoş olmayan sözler sarf ediyordu, daha fazla dayanamayarak bir 'semazen' gibi kendi etrafında dönüp duran ablasını kolundan tutup sarstı. "Abla kendine gelir misin?"
Sarsılmanın etkisiyle göz kapaklarını hafifçe kaldırdı Canan. Bakışlarına yerleşen süzgün ifade hislerine tercüman olmaya yeterliydi ama bunu ancak aşkı yaşayan bilirdi. Nihan'ın yabancısı olduğu bu duyguyu anlaması zaten beklenemezdi. Belki zamanla öğrenecekti hatta yaşamaya başlamış olabilirdi bile lakin henüz kendisi bunun bilincinde değildi.
"Kızım, anlamıyor musun, ben âşık oldum. Yıllardır beklediğim ve hayalini kurduğum adam çıkıp geldi karşıma. Görmüyor musun, ben bende değilim? Bak şu kapıdan çıkıp giderken beni ve kalbimi de aldı götürdü." Sözlerinin bitiminde sanki kalbi sıkışıyormuş gibi kocaman bir nefes aldı üfleyerek geri verdi.
Ne yani insan bu kadar çabuk mu âşık oluyordu? Hemen şıp diye. Yok, aşk denen olgu bu kadar kolay kazanılmazdı. Hayır, aşkı bu kadar hafife almak aşka ihanet olurdu... "Ben aşk oldum diyorsun, hem de birkaç saat içinde, öyle mi?"
Canan'ın dilinden dökülen sözcükler imza niteliğindeydi. "Sen anlamazsın kızım. İlk görüşte aşk bunun adı..."
Şapşala bağlayan ablasını uyarmak mahiyetinde iyice yanına sokuldu ve kulağına doğru eğilerek fısıltıyla konuştu: "Sen âşık oldun anladık ama bir an önce kendine gelsen iyi olur. Bir düşünsene ablacığım, söylediklerini eğer babam duyacak olursa, neler olur? Neler olabileceğini anlatmama gerek yok sanırım çünkü bunu benim kadar sende biliyorsun."
Küçük kız kardeşinin uyarıları işe yaramışa benziyordu çünkü Canan'ın dağılan zihnini toparlaması fazla zamanını almamıştı. Babası duyarsa nelerin olabileceğini de çok iyi biliyordu. İşte bu sebepten dolayı Canan'ın ruh hali anıda değişti. İki ellerini dua eder gibi iman tahtasının üzerine bastırarak Nihan'ın karşısına geçti ve yalvarmaya başladı. "Canım kardeşim benim, lütfen kimseye bir şey söyleme. Eğer söylersen ben mahvolurum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Müdürün Peçeli Kızı
Ficción GeneralEvrenin rüzgarına kapılmış dönüyordu Dünya. Ülkelerden bir ülkede, şehirlerden bir şehirde, bu döngüye kapılmış yaşayıp giden mutlu bir ailecik vardı. 20.1.2019