Selâm, seveceğinizi düşündüğüm yeni bir bölümle biz geldik.
Buraya kendinizden bir iz bırakırsanız sevinirim>
Yıldızı sönük bırakmayın⭐
Bölüm.60. Tükeniş
Sabır denen olgu biraz mühlet ister. Eğer sen o mühleti vermez de sadece sonuca odaklanır isen aradaki evrelerin ince çizgisini hiçe saymış olur istediğin sonuca ulaşamazsın. Oysa sebat gösterip sabırla beklersen her aşamayı kolaylıkla bertaraf eder istediğin sonuca istediğin günden daha önce ulaşırsın.
Sakine Hanım, sabırsızlık edip gün aşırı bizimkileri arayarak Canan'ın cevabının ne olduğunu soruyor hiç pes etmiyordu. Sıkboğaz edilen kadın bu işe dünden razı olsa da kızının tepkisinden çekiniyordu; çünkü aşk denen illetten kızı az çekmemişti. Üstelik hâlâ gönlünün Sinan'da olduğunu biliyordu. Sinan Hoca, kalbinin boş olmamasına rağmen kızına iltimas geçmiş onun iyileşme sürecinde çok uğraş vermişti. Şimdi kalkıp bunu Canan'ın yüzüne karşı söyleyemezdi amma velakin Özgür'den gelen bu izdivaç teklifine da hayır diyemezdi. Kızının bir ömür boyu kalbi başkasına ait bir adamı beklemesine göz yumamazdı. Onun tükenişini izleyemezdi. Mutlaka bir yolunu bulmalı kızını bu izdivaca razı etmeliydi.
"Canan kızım, hadi şöyle bol köpüklü bir kahve yap da hep birlikte içelim!"
Canan, yine kendisini salmış düşünceler yumağının tam ortasında yuvarlanıp duruyordu. Annesinin "kahve yap" sesiyle kendisini toparladı isteksiz bir ses tonuyla, "Tamam, anne!" diyerek oturduğu yerden kalktı ve ayaklarını yerde sürür gibi adımlar atarak mutfağa gitmek için hareketlendi.
Melankolik hareketler sergilemesine rağmen çok geçmeden yine aynı yavaşlıkta üç fincan kahve yapıp getirdi Canan. Bir fincan kahveyi annesine uzatırken diğer kahve fincanının birini Nihan'a diğerini de kendisine ayırdı.
Üç kadın kahvelerinden birer yudum çekmişlerdi ki, anne hanım konuşmaya başladı: "Canan’ım güzel kızım, ben seni anlıyorum. Biliyorum senin hâlâ aklın da kalbin de Sinan'da. Sen bu yüzden karar vermekte zorlanıyorsun bunu da biliyorum. Güzel kızım, zorla güzellik olmaz ki... Hele konu aşk olunca, işte onu zorla hiç elde edemezsin. Gel sen beni dinle Özgür'e hayır cevabı verme. Sinan Hoca, sana âşık olur diye bekleyip durma. Ben senin annenim ve senin iyiliğini düşünüyorum."
Canan, oflayarak bir yudum daha kahve aldı. Kahvenin acı tadı annesinin sözleriyle birleşince dimağında kekre bir tat oluşturdu. Yüzünü buruşturarak ağız boşluğunda çalkaladığı kekre tadı zorlukla yutkundu. Göz kapakları perdesini gerçeklere aralamak isterken bir kere kapanıp açıldı.
"Biliyorum anne, biliyorum. Boş hayallerin peşinden koşmayacağım artık. Bana bitti demişti lakin anladığım kadarıyla biten bir şey yok, zira Sinan'ın gönlünde hâlâ bir başkası var çünkü bunu bariz bir şekilde onun gözlerinde görebiliyorum."
Genç kızın çehresine acı bir tebessüm otururken başını usulca göğsüne doğru düşürdü. İnce zarif dudakları konuşmak için tekrar aralandığında hüzünlü bakışlarını annesine çevirdi. "Her şeyin koca bir yalandan ibaret olduğunu şimdi daha iyi anlıyorum. Hiçbir zaman Sinan, tarafından sevilmemişim. Merak ettiğin buysa Özgür ile evlenmeyi kabul ediyorum."
Canan, kurulu bir saat gibi kendi gerçeğini annesinin yüzüne vururken esasında kalbinden geçenler bunlar değildi. Boşlukta kendine yer edinen sözcükler sadece gerçeğin aynadaki yansımasıydı. Kalbindeki yokluk ve izdiham çıkan fırtınada alabora olmuş bir yelkenliden farksız değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Müdürün Peçeli Kızı
Ficción GeneralEvrenin rüzgarına kapılmış dönüyordu Dünya. Ülkelerden bir ülkede, şehirlerden bir şehirde, bu döngüye kapılmış yaşayıp giden mutlu bir ailecik vardı. 20.1.2019