Selam, biz geldik.
Nasılsınız aşklar.
Kendinize rahat bir köşe bulun ve okumaya başlayın.
Okumaya başladığınızda saati buraya yazarsanız sevinirim.
Genç Müdür, nasırına basılmış gibi bangır bangır bağırırken Memiş, hiç istifini bozmamıştı. Yüzüne masum bir ifade yerleştirip üç maymunu oynayıp oyunculuk yeteneğini gözler önüne sermişti. "Müdürüm, sabah ilk sizin odanızı temizleyip çıktım. Ortalıkta kâğıt falan görmedim. Hem görsem bile ne olduğunu anlamam zira benim okumam yazmam yok. "
Öfkeden sağ gözü seğirmeye başlamış somurtuk yüz hatları yeni Müdürü olduğundan daha çirkef hale getirmişti. "Tamam, anladık. Sen hiçbir şey bilmiyorsun. Biriniz de bir şeyi bilin be kardeşim."
Memiş'in feri sönük gözlerinin soft bakışları karşı tarafa masum olduğunu ispatlama çabası içindeydi. "Kağıtta ne yazıyordu Müdürüm?"
Müdürün hâletiruhiyesi suçlu birinin çığırtkanlığını yapıyor sinir buhranından kaynaklı yanağının içini dişliyordu. "Seni ilgilendirmeyen işlere burnunu sokma Memiş Efendi..."
"Olur, Müdürüm sokmam. İzniniz olursa ben gideyim o zaman."
"Bir daha bu kadar müsamaha göstermemem haberin olsun. Kendini bilmezin biri aklınca bana ders verecek. Bende kuru gürültüye pabuç bırakacak göz var mı? Hadsiz, bak bir de ne yazmış," diye sorarken elindeki pusulayı şuursuzca Memiş'e doğru tuttu. Sanki biraz önce Memiş'i işlerime burnunu sokma diye uyaran başkasıymış gibi.
Sayın Müdürüm
Öncelikle şehrimize hoş geldiniz! Ben bir dost olarak sizi uyarmak istiyorum. Eşref Tütüncü'den uzak durun. Önceki Müdürün ölümüne sebep oldu. Bundan sonra da size musallat olabilir. Önceki Müdürden çok şey istediler lakin alamadılar. O'nun vermediğini siz vermezsiniz umarım. Bir dost...
Müdür, alt dudağını içe doğru katlayıp dişleriyle eziyor bir taraftan da kalın kaşlarını gölgeleyen kısık gözleriyle Memiş'e bakıyordu. "Sen, bahsi geçen Eşref Tütüncü’yü tanıyor musun? Yani onun hakkında bildiğin şeyler var mı?"
"Müdürüm, şahsen tanırım fakat yakinen pek tanımam. Kendisi bizzat bu şehrin kalburüstü zenginlerinden olur."
Yeni Müdürün çehresi aydınlanırken yana kayık dudaklarına keyifli bir tebessüm oturdu. Biraz önceki eserekli halinden iz kalmamıştı sanki. "Haklısın, şehrin ileri geleni olduğu su götürmez bir gerçek; sanırım bu konuda hemfikiriz."
"Pekâlâ. Eşref Bey, hakkında başka neler biliyorsun?"
Memiş, kendisini sorguya çeken Müdüre karşı masum olduğunu kanıtlama çabasına bir yenisini daha eklemişti. Başını sağ tarafa doğru öksüz bir çocuk gibi hafifçe yatırıp hem boynu bükükleri oynuyor hem de yeni Müdürün Eşref Tütüncü'ye olan merakından faydalanıp Nihan için bilgi topluyordu.
"Onların hakkında bildiklerim bu kadar Müdürüm. Ben kimsesiz cahil Memiş' im. Bana kimse bir şey anlatmaz. Yalnız Eşref Tütüncü için sonradan zengin oldu diyorlar. Ben onun bunun yalancısıyım. Bütün bunlar mesnetsiz dedikodular da olabilir."
Yaşlı adam, bilerek çift taraflı oynuyor böylelikle yeni Müdürün gözdesi olma yolunda adımlar atıyordu. "Memiş Efendi, bundan sonra gözünü dört açıyorsun. Benim odama benden izinsiz hiç kimseyi sokmuyorsun. Şimdi çıkabilirsin."
Memiş, Müdürün odasından çıktı ve kapıyı kapattıktan sonra etrafına bakındı. Koridorda kimsecikler yoktu. Eğilip Müdürün kapısını dinlemeye başladı.
![](https://img.wattpad.com/cover/176018975-288-k709293.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Müdürün Peçeli Kızı
General FictionEvrenin rüzgarına kapılmış dönüyordu Dünya. Ülkelerden bir ülkede, şehirlerden bir şehirde, bu döngüye kapılmış yaşayıp giden mutlu bir ailecik vardı. 20.1.2019