Kitaptaki Notlar B.46.

3.3K 221 54
                                    

Selam kitap dostları!

"Benim de dileğim bu yönde. İnşallah iyi bir evdir kızım, hoş iyi olmasa bile tutmamak gibi bir şansımızın olduğunu sanmıyorum. Bu şehirde yaşadığımız ev gibi bir evi bulabilmek çok zor. Görüyor musun beni lafa tuttun adam bir saattir kapıda bekliyor."

"Ortalığı telaşa vermene gerek yok anne, siz hazırlanana kadar ben Memiş amcaya bir merhaba diyeyim." Nihan, hem annesine zaman kazandırmak hem de hatır sormak için salondan çıkıp evin dış kapısına doğru yöneldi. 

Genç kız, babasının yegâne dostunu görünce gözleri buğulandı, tıpkı yağmur olup yağmaya hazır bir bulut yumağı gibi. "Hoş geldin Memiş amca, görmeyeli nasılsın?"

Memiş, yaşamının sıradanlığından sıkılmış gibi konuşmuştu. "Nasıl olayım kızım, her zaman olduğu gibi çalışıyorum işte, malum getir götür işleri."

"Çalışmak iyidir Memiş amca, yeter ki sağlığın sıhhatin yerinde olsun. Üstelik çalışmakta ibadettir.” Nihan, yaşından büyük laflar ediyordu, zira acıları onu zamanından önce büyütmüştü. 

Memiş, "Haklısın, hanım kızım, dediğin gibi önce sağlık ama keşke..." dedi ve bakışlarını önüne devirip sustu. Sözünün devamını getiremedi çünkü kızarıp yaşaran gözlerini genç kızdan gizlemekti niyeti. Yeterince üzüntüleri vardı zaten bir de kendisi için üzülmesini istemezdi.

Memiş, duygularını gizlemek istiyordu lakin Nihan, karşısında sus pus duran adamın ruh halinden acı çektiğini çıplak gözle bile görebiliyordu. "Sen üzülme Memiş amca, ben ne demek istediğini anladım. Biliyorum, keşke baban da yaşasaydı diyeceksin ama senin gibi bende bu konuda acizim, yani elimden bir şey gelmiyor. Babam bizi bırakıp gitti, onun yapacağı şey değildi böyle ansızın çekip gitmek ama gitti. Bir bilebilsem ansızın çekip gitme nedenini fakat bilmiyordum işte." 

Konuştukça acısı tazeleniyor konuştukça tazelenen acıları gözyaşı olarak ırmak ırmak çağlayarak akıyordu. Yanaklarını ıslatan yaşlarını peçesi perdeliyordu ama hıçkırık sesini hiçbir perde engelleyemiyordu. 

Teselli etme sırası bu kez Memiş'e gelmişti. "Hanım kızım, nolur ağlama, doğmak gibi ölüm de Allah'ın takdiridir. İnsanlar ve bütün canlılar zamanı geldiğinde mutlaka ölümü tadacaktır; hadi sil gözyaşlarını."

Memiş, bir taraftan Nihan’a teselli vereyim derken bir taraftan da kendi gözyaşlarına mukayyet olamıyordu. İki ağlak birbirini ağırlayıp dertlene dursun Lale Hanım, çoktan kapı önüne gelmiş onları dinliyordu. 

Esasında onları dinlerken kendisi de duygulanmıştı ama şimdi onlara katılmanın sırası değildi zira vakur durup hemen işleri hızlandırmalı ve konuyu değiştirmeliydi. Kadın dikkatleri üzerine çekmek maksadıyla genzini temizleri gibi yaparak hafifçe öksürdü. "Memiş Efendi, biz hazırız hadi bir an önce gidip görelim şu evi."

Memiş, avuç içleriyle gözlerindeki ıslaklığı sildi duruşunu dikleştirdi ve üç kadına yol vermek için bir adım geriye çekildi. "Buyurun hanımım, gidelim!"

Üç kadın ev bakmaya gitmiş Nihan, koca evde kendisiyle baş başa kalmıştı. Memiş Efendi ile konuşmak tekrardan acısını tazelemişti. Hoş zaten kalbindeki yangın hiçbir zaman soğuyup küllenmemiş taptaze duruyordu. Özlüyordu babasını ve şu dünyadaki tek dostunu. Bütün cesaretin toplayıp babasının çalışma odasının kapı önüne geldi durdu. Babasının ölümüyle birlikte o kapı kapatılmış ve bir daha hiç açılmamıştı. Nihan, oda kapısının kulpuna dokunmak için uzandı fakat kapı kulpuna dokunduğu an içi ürperdi. Sanki kapı kulpuna değil de babasının eline dokunuyormuş gibi hissetti ve elini anında geri çekti. 

Müdürün Peçeli Kızı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin