Merhabalar.
Uzun bir ayrılıktan sonra yine biz geldik.
Unutmayın yol arkadaşlığınızı seviyorum.
Birlikte aynı yolda yürümek harika bir duygu.
Oy verip yorumlar bırakmayı alışkanlık hâline getirisek mutlu olurum.
Kapı art arda acil vuruşlarla çalmaya başladı. Yumruk olmuş elin darbeleri her vuruşta kapıyı sarsıyordu. Genç kızın zaten havada asılı duran ürkek kalbi, kapı sarsıldıkça körpe bedenine sıcak kan pompalıyordu. Kimdi kapıyı kıracak gibi yumruklayan?
Yatağından kalkıp doğrulduğunda gözleri komodinin üzerindeki çalar saate kaydı. Komodinin üzerindeki çalar saat zaman olarak sabah dokuzu gösteriyordu. Zaten kendisi de her sabah bu saatlere doğru kalkıyordu. Bu saatlerde kapısını çalan tek kişi genelde Memiş, olurdu. O da sabah kahvaltısı için ekmek getirirdi, ama Memiş de bu kadar güçlü vurarak çalmazdı kapıyı...
Korkunun tarifsiz tadı hücrelerinde kol gezerken, beyaz tenli bacaklarını yataktan aşağıya doğru sarkıttı. Hemen yatağın önünde duran otuz yedi numara terliği ayaklarına geçirdi ve dizinden yukarıya doğru toplanmış balköpüğü rengindeki volan kollu geceliğini aşağıya doğru çekiştirerek düzeltti.
Küçük adımlar atarak salona geldi oradan da dış kapıya doğru yöneldi. Kapı hâlâ aynı tempoda çalmaya devam ediyordu. Kapıya inen her yumruk darbesi genç kızın kalbinde depremlere yol açarken son anda aklına gelen şeyle dudaklarına minicik bir tebessüm yayıldı. Öyle ya, kapıyı kimin çaldığını önce pencereden bakarak pekâlâ görebilirdi. Tamamen göremese de kısmen görebilirdi...
Bedenini pencere kenarına saklayarak narin parmak uçları pencere tülünün bir kenarından tutup hafifçe araladı. Ee, gelen Memiş amcasıydı. İyi hoş da neden bu kadar sabırsız görünüyordu? Neden bu kadar hızlı yumrukluyordu kapıyı? Engelsiz zihninin kıyılarına doluşan yığınla soru midesinin kasılıp bulanmasına neden oldu.
Yoksa annesine veya kız kardeşlerine bir şey mi olmuştu? "Olamaz!" diye kendi kendine bir çığlık attı ve kocaman adımlar atarak kapıyı açtı. Endişe dolu kalbi o kadar hızlı çarpıyordu ki, kapıyı açtığında hâlâ nefes nefeseydi çünkü zihninden geçenler belini bükmüştü. Beli iki büklüm elini göğsüne bastırarak konuşabilmek için nefes almaya çalıştı. Peş peşe aldığı nefesler kalbinin ritmini biraz düzene soksa da hala sık ve kesik nefes alıyordu. "Memiş amca, ne oldu? Sen hiçbir zaman kapıyı kıracak gibi çalmazdın?"
Memiş 'in gözlerinde hüzün vardı. Onun gözlerine yuva kurmuş hüzün canının çok yandığının bir göstergesiydi. Pörsümüş dudaklarından dökülecek olan kelimelerin karşısında duran nadide varlığın canını yakacağını çok iyi biliyordu. "Konuşsana Memiş amca, birine bir şey mi oldu?"
Memiş, her şeye rağmen görevini ihmal etmemiş yine Nihan'ın kahvaltılık ekmeğini alıp öyle gelmişti. Elindeki ekmeği Nihan'a uzatırken, "Kızım önce metin olmalısın. Biliyorum vereceğim haber seni çok üzecek!" dedi.
"Memiş amca, kime ne oldu? Yoksa anneme mi bir şey oldu?" diye sorarken Nihan'ın gözlerine yağmur bulutları toplanmış bir tek şimşeğin çakmasıyla sel olup taşmaya hazırdı.
Memiş, "Kızım Sinan Hoca..." dedi.
Hizmetli Memiş, "Sinan Hoca" dediği anda genç kızın dizlerinin bağı çözülmüştü. Hiç beklemediği bu ani haber onu can evinden vurmuştu. Bir elini kalbine bastırırken diğer eliyle duvardan destek aldı. Oysa daha Memiş, sözünü tamamlamamıştı.
![](https://img.wattpad.com/cover/176018975-288-k709293.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Müdürün Peçeli Kızı
General FictionEvrenin rüzgarına kapılmış dönüyordu Dünya. Ülkelerden bir ülkede, şehirlerden bir şehirde, bu döngüye kapılmış yaşayıp giden mutlu bir ailecik vardı. 20.1.2019