Selam kitap dostları!
Gül sevilir ama dikeni can yakar. Her kolaylıkta bir zorluk gizlidir. Farkındalık yoksa sonunda hep bir hata vardır.
Bugün bizimkilerin evinde tatlı bir telaş vardı. Hazırlıklar bir gün önceden başlamıştı. Tepsiler dolusu börekler, çörek çeşitleri, kısır ve tatlının kadim dostluğu pekiştiriliyordu. Hemen hemen her şey hazırdı zira bugün kabul günü sırası Lale Hanım'da idi..
Kabul günü tüm ihtişamıyla devam ediyordu. Tekli koltuğa kurularak oturmuş kadının kolları dirseklerine kadar altın bileziklerle doluydu. Gerdanına en kalınından hasır örme gerdanlık takmış, saçlarını ise arkada toplayıp sıkıca topuz yapmıştı. Salık bırakarak başına taktığı ipek şal, kadının havasına hava katıyordu.
Havalı kadın, diğer koltukta oturan kadına gözlerini süzüp bir kez kapatıp açarak işaret verdi. İşareti aldıktan sonra kodaman kadının dibine kadar sokulan Özgür'ün annesi Sakine Hanım'dan başkası değildi. Kodaman kadın Sakine Hanım'ın kulağına eğilerek bir şeyler fısıldadı.
Talimatı alan Sakine, bir fırsatını bulup Lale Hanım'a kaş göz işareti yaparak mutfağı gösterdi. Sakine'nin mutfağa gitmek için zati bahanesi hazırdı. "Benim çayım bitmiş bir koşu mutfaktan alıp geleyim." Sözünü bitirdiğinde usulünce ayağa kalktı ve kırışarak yukarı toplanmış çan eteğinin yanlardan tutup aşağı doğru çekiştirdi.
Sakine'nin işaretinden çeşitli anlamlar çıkaran ev-sahibesi mutfağın yolunu çoktan tutmuş kadının peşinden adımlarken, "Sakine'ciğim sen zahmet etmeseydin ben doldururdum çayını!" demişti.
İki kadın mutfağın sakin bir köşesine çekilirken Sakine, konuşmadan önce etrafını kolaçan etti kendilerini duyabilecek herhangi birileri var mı diye. Kızlar getir götür işleriyle meşguldü. Nihan ise gereken hazırlıkları yapmış sonra da odasına çekilmişti.
Sakine Hanım, kendilerini rahatsız edecek kimsenin olmadığına kanaat getirince boğazını temizlemek ister gibi hafifçe yutkundu ve konunun asıl muhatabına doğru eğildi. "Lale'ciğim eğer müsaaden olursa seninle konuşmam gereken bir mesele var."
"Ne demek Sakine'ciğim tabii konuşabilirsin, izin istemek de neyin nesiymiş!"
Kadın sesinin tonunu kısarak bir kez daha etrafını kolaçan etti. "Şekerim, şu sizin ev sahibesi Nadire Hanım'ı tanıyorsun?"
"Bu da soru mu şimdi Sakine, kadın ev sahibem!"
"Biliyor musun, kadın Serap'ı çok beğenmiş. Oğlu Tayfun, zaten önceden görmüş Serap'ı. Senin anlayacağın ev sahibin Serap'a görücü gelmiş. Şekerim, başına talih kuşu kondu da haberin yok..." Kadın konuyu dillendirirken arkadaşının omzuna hevesle dürtmeyi de ihmal etmiyordu.
Güzel haberi alan Lale Hanım, kıkırtıyla gülümsedi. Bir an boş bulunduğunu farz edip gülüşü duyulur endişesi güderek elini dudaklarına götürüp ağzını kapattı.
"Nadire Hanım, eğer izin verirlerse Serap ile Tayfun bir kereliğine görüşsün. En azından birbirlerini daha iyi tanırlar, diyor."
İki kadın hararetli bir şekilde fısıldaşırken Nihan, mutfağa girdi ama onlar bunu görmedi. Sırf gösterişten ibaret olan onların dünyasına hiç dâhil olmak istemiyordu ama yine de mutfağa gelip eksik bir şeyler var mı diye kontrol etmek istemişti.
Gayet tabi olarak Nihan, iki kadın arasındaki konuşmaları da duymuştu. Garip olan şey ise ne zaman ev sahiplerinin adı geçse Nihan'ın zihni bulanıklaşıyor ve her şey karanlıklara gömülüyordu. Sakine Hanım, ev sahiplerinden söz ederken de kafasının içindeki sesler birbirine karışmıştı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Müdürün Peçeli Kızı
Ficção GeralEvrenin rüzgarına kapılmış dönüyordu Dünya. Ülkelerden bir ülkede, şehirlerden bir şehirde, bu döngüye kapılmış yaşayıp giden mutlu bir ailecik vardı. 20.1.2019