Merhaba, nasılsınız?
Sizlere keyifli okumalar diliyorum...
Benim için önemli... Her oy'unuz ve her yorumunuz.
Gerçekten kitap hakkındaki fikirlerinizi çok merak ediyorum. Bunu benimle paylaşırsanız çok sevinirim.
Sözü uzatmadan hadi bakalım satırlarda buluşalım...
Bölüm. 68. Katil Kim
Üç kafadar kahvaltı masasının başına oturmuş geçip giden günlerin şeceresini tahsil ediyorlardı.
Bugün Nihan'ın günüydü soru sorma hakkı da ondaydı. "Memiş amca, benim anlamadığım şey beni nasıl gördün de takip etmeye kalkıştın?"
Memiş, yumuşak bakışlı göz kapaklarını kırpıştırarak konuşmaya başladı: "Kızım, her şey bir tesadüften ibaretti. Evin içerisinde yalnız oturmaktan sıkılmıştım. Bahçeye çıkıp biraz hava almak istedim. Bir de baktım ki, sizin evden erkek kılığında biri çıkıyor. Oysa ben evde senden başka kimsenin olmadığını biliyordum. Üstelik o kişinin üzerinde Müdürümün kıyafetleri vardı. Bir ara acaba dedim Müdürüm olabilir mi?
Kafamdan geçen şeytani soruları anında bir yana bıraktım çünkü Müdürümü ben kendi gözlerimle görmüştüm..." dedi ve nemlenen gözlerini damarları belirgin buruşuk elinin tersiyle kuruladı. "Yani soğuk bedenini..."
Nihan'ın hayreti sözlerine yansırken küçük bir dalaş içindeydi. "Gerçekten size inanmakta zorluk çekiyorum. Hâlbuki evden ayrılırken olabildiğince temkinli davranmıştım." Kısa bir mola verir gibi nefeslendi ve akıl süzgecine takılan soruyu pas geçemedi. "Her şeyi anladım anlamasına da yine de sormadan edemeyeceğim. Beni neden takip etme ihtiyacı hissettiniz?"
Sinan'ın yüzü anında ciddileşti, "Bu da soru mu şimdi; gecenin bir yarısı sokaklarda tek başına gezeceksin biz de buna göz yumacağız? Küçük hanım, böyle bir şeyi isteme benden. Başına gelenleri hatırlamanı öneririm."
"Benden izinsiz beni takip etmenizi hiç tasvip etmiyorum haberiniz olsun. Kendimi aptal yerine konmuş gibi hissettim. Her neyse olan oldu artık biz önümüze bakalım." Sözlerini tamamlar tamamlamaz yönünü hafif bir açıyla Memiş'e doğru döndürdü. "Sonra ne oldu Memiş amca?"
Ne zaman Besim Müdür'den söz açılsa Memiş'in gözleri anında puslanır göz çeperleri halka halka kızarırdı. Nihan'a cevap vermeden önce ağlak gözlerini puslandıran ıslaklığı tekrardan silip kuruturken sesi biraz pürüzlü çıkmıştı. "Sonra kızım, sizin evden çıkan ve kim olduğunu bilmediğim kişinin peşine düştüm. Bir ara durdun ve sağını solunu kolaçan ettin. İşte o zaman yüzünün peçesini gördüm. Sen olduğunu hemen anladım. Sen olduğunu anladım anlamasına lakin gece gece neden dışarı çıktığını anlayamadım. Sen yürüdün ben peşinden yürüdüm, meramın neydi öğrenmek istiyordum. Hem sizler bana Müdürümün emanetisiniz başına bir şey gelecek diye korktum."
Sinan, çayından bir yudum içti ve bardağı yavaşça masaya bıraktı. "İşte tam o esnada Memiş Efendi'nin yolu benimle kesişti. Selamlaştıktan sonra nasıl olduğunu sordum. Bu saatte nereye gittiğini sordum. Tabii önce nereye gittiğini söylemek istemedi. Ben ısrar edince söylemek zorunda kaldı. O gece rastgele düştük peşine ama ondan sonra irtibatlı çalıştık..."
Nihan, hayretler içinde dinliyordu bütün olup bitenleri. O'nun asıl merakını celp-eden şey Eşref Tütüncü'yü kendisi öldürmediyse kimin öldürdüğüydü.
"İrtibatlı çalıştık derken?"
"Yani sürekli birbirimizle irtibat kurduk..."
Genç kızın iki eli birden havalandı sonra belli bir noktada durdu. "Pes doğrusu. Sizden korkulur. Peki, söyler misiniz bana kendi aranızda nasıl bir irtibat kurdunuz?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Müdürün Peçeli Kızı
General FictionEvrenin rüzgarına kapılmış dönüyordu Dünya. Ülkelerden bir ülkede, şehirlerden bir şehirde, bu döngüye kapılmış yaşayıp giden mutlu bir ailecik vardı. 20.1.2019