Selam, biz geldik.
Nasılsınız aşklar.
Kendinize rahat bir köşe bulun ve okumaya başlayın.
Okumaya başladığınızda saati buraya yazarsanız sevinirim.
Eşref Tütüncü, telefonun kapandığından bihaber hâlâ kendi kendine konuşuyordu. Karşıdan ses gelmediğini anlayınca mecburen telefonun ahizesini kapattı. Kendisine yönelen meraklı bakışlara dönerek, "Kendini bilmez hadsizin biri işte," diye açıklama yaptı.
Sonra da çalışanlara çevirdi keskin ve sert bakışlarını, "Bir daha beni telefona isteyen olursa çalışma odama yönlendirin!"
Ertesi gece yine aynı boğuk ses yine aynı şahsı telefona isteniyordu. Bu kez telefon çalışma odasındaki paralel telefona bağlandı. "Önlemeler alıyorsun bakıyorum. Telefon bu kadar geç düştüğüne göre mutlaka gözden uzak bir yerdesin."
"Sen kendini ne sanıyorsun da ikide bir evimi arayarak boşboğazlık ediyorsun. Eğer derdin paraysa benden zırnık koparamazsın; baştan söyleyeyim..."
Herkesi kendi gibi bilen şahıs karşı tarafı maddi değerle özdeş sandığından silahını o yönde kullanmıştı. "Eşref Tütüncü, boşboğazlık ettiğimi nereden biliyorsun? Yaptığın kanunsuz ve kirli işlere dair elimde deliller var benim..."
Orta yaşın eşiğinden geçen adamın gerilen sinirleri sesine yansıyordu. "Yine boş atıp dolu tutuyorsun. Benim hakkımda hiçbir şey bildiğin yok senin. Eğer bildiğin varsa karşılığında kaç para istiyorsun sen onu söyle? Madem aradın hadi çekinme söyle?"
Telefonun diğer ucundaki kendinden emin ses, "Öyle kolay kurtulamazsın elimden Eşrefoğlu. İlk önce seninle yüz yüze görüşmek isterim. Bakalım o zaman da karşımda böyle diklenebilecek misin?"
Eşref Tütüncü'nün kendinden emin çıkan sesi ahizede geçip karşı tarafın kulağında patlamıştı. "Uzatma, ben kimsenin ayağına falan gitmem. Sen kaç para istiyorsun onu söyle?"
Karşı taraf bu kendini beğenmiş ve sonradan görme adamın tavırlarından iyice sıkılmıştı. "Cesaretin varsa senin tabirinle ayağıma gelirsin. Baştan söyleyeyim kesinlikle bu senin yararına olur. Benim son sözüm budur, ayrıca her insanı parayla satın alamazsın."
Görüşme isteğini yenileyen kimliği belirsiz şahsın karşısında yüreğine evham ateşi çoktan düşmüş tedirginliği ses tellerine yansımıştı. "Benim kimseden korkum yok, nerede ve saat kaçta?"
Sonunda pes ettirmiş karşısında diz çöktürmüştü. İstediğini almış olmanın tarifsiz mutluluğunu yaşarken, "Mezarlığın karşısına düşen koruluğun girişine gel, gece saat tam 12'de" dedi.
Nihan, o gün yere yurda sığmıyordu. Tüm bildiklerini yazıp dosyaladı. Gece saat 12'yi vurduğunda hazırdı. Kendini bir yokladı. Her şey tamamdı. Beline sıkıştırdığı babasının beylik tabancasını kontrol etti o da tamamdı. Evden çıkarken son derece sessiz olmaya gayret etti, hatta ayakkabılarını bile çıkarıp eline aldı.
Şimdi serseri çığlıkların sığındığı sokaklarda başı dik kalbinde zerre korku olmadan yürüyordu. Mezarlığın tam olarak karşısına konumlanmış koruluğa ayrılan yolun başına geldiğinde durdu ve çevreyi kolaçan etti. İşte aradığı oradaydı. Gecenin karasından da kara sisler içinde siyah bir cip. Sahibi nasılda ödlek bakıyordu etrafına. Onlar heybetlerini ve gücünü paralarından alıyorlardı. İş para olayından çıkınca sudan çıkmış balık gibi nefessiz kalıyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Müdürün Peçeli Kızı
Ficción GeneralEvrenin rüzgarına kapılmış dönüyordu Dünya. Ülkelerden bir ülkede, şehirlerden bir şehirde, bu döngüye kapılmış yaşayıp giden mutlu bir ailecik vardı. 20.1.2019