Kabul Günü 2.B.

24.2K 858 743
                                    

Bölüm.1. Kabul Günü
Merhaba...

Yeni bir bölümle biz geldik.

"Evrenin rüzgârına kapılmış dönüyordu dünya."

Ülkelerden bir ülkede, şehirlerden bir şehirde bu döngüye kapılmış yaşayıp giden mutlu bir aile vardı. Baba, o ülkenin unutulmaya yüz tutmuş üvey şehrinin ücra bir köşesinde müdürlük yapıyordu.

Müdür Bey'e tahsis edilmiş devlete ait lojmanın etrafı yüksekçe duvarlarla çevriliydi. Bu lojman bahçe içinde birçok odadan oluşan tek katlı bir evdi.

Bunun yanı sıra müdürün emrine addedilmiş bir hizmetli vardı. Hizmetli Memiş. Memiş, hem müdüriyetteki işlere bakıyor hem de Müdür Bey'in evi ile müdüriyet arasındaki getir götür işlerine bakıyordu.

Şehirde hükümet adına çalışan memur sayısına gelecek olursak eğer yirmi-otuz kişiyi geçmezdi. Nahiye Müdürü ve müdürlüğe bağlı çalışan kâtipler. Nüfus memuru. İlkokul Müdürü. Bir elin beş parmağını geçmeyecek kadar az sayıda olan öğretmenler. Sağlık görevlisi olarak çalışan eleman sayısı da toplam üç kişiden ibaretti; sağlık ocağı doktoru hemşire ve ebe. Tabii bu sayının üzerine bir de şehrin kalburüstü zengin ailelerini katmak lazım, çünkü kamu personeli ve zengin aileler bir araya gelerek şehirde üst düzey bir tabaka oluşturuyorlardı. Kısacası biz bunun adına şehrin elit kesimi de diyebiliriz.

Bizim Müdür Bey'in iki kız evladı vardı su perisi kadar güzel; anneleri desen kızlarından da güzel... Orta boylu ve balık etliydi. Kadife yumuşaklığında hassas teni, insanın ruhunu okşayan bakışları vardı. Ee, insanı böylesine sarhoş eden bir güzelliğe sahip olunca bizim Lale Hanım, doğal olarak egosu pek yüksekçeydi.

Bütün güzellikler bir araya gelerek adeta bir bütünün parçalarını oluşturmuştu amma velakin bu kadının öyle bir derdi vardı ki; birçok güzelliğe sahip olmasına rağmen dağlar kadar yüce deryalar kadar derindi.

Baştan bu yana söylüyorum ya mutlu olması için her şeye sahipti diye. Gel görelim ki, insanoğlu dünyalara sahip olsa da illa olmayandadır gözü. Lale Hanım'ın bu baş edilemeyen istek ve arzusu bir erkek evlada sahip olamamış olmasıydı.

Müdür Bey'de bir erkek evladı olsun isterdi ve bu istek yüreğinin bir köşesinde daimdi ama isteğini hiçbir zaman dile getirmezdi, zira bunun istemekle olmayacağını bilirdi. Lale Hanım, bir kadın hassasiyetiyle eşi hiçbir zaman dile getirmemiş olsa da içten içe bir erkek evlat sahibi olmak istediğini anlar ve üzüntüsü ikiye katlanırdı. İşte sırf bu sebepten eşinden çok kendisi bir erkek evlat sahibi olmak istiyordu hem de bütün kalbiyle istiyordu.

Kocası efendilikte eşi menendi olmayan bir adamdı. Üstelik yaşadıkları şehrin müdürüydü. Kendisi de müdür eşi, dolayısıyla şehrin en üst düzey ailesi oluyorlardı. Güzeller güzeli iki kız evlatları vardı ama bu ona yetmiyordu; çünkü ortamlarda havasını atamıyordu. Oysa bulunduğu camiada erkek çocuk doğurup havasını atanlar vardı. Onlardan neyi eksikti? Fazlası var eksiği yoktu...

Kendisinin de bir erkek evladı olmalıydı. Ne kadar güzel olurlarsa olsunlar kız evladıyla hiç de hava atılmıyordu.

Bir erkek çocuğa sahip olmak elzemdi. Şehrin en üst düzey insanları kendileriydi. Bunu en çok hak eden de kendisiydi. En havalı, en kibirli, en önde kendisi olmalıydı başka türlüsü olmazdı.

Kadın kafasına koymuştu bir erkek çocuk istiyordu. Gel zaman git zaman arzusu gerçekleşmiş nihayet istediği olmuştu. Hamileydi ve bu kez erkek çocuk doğuracaktı; başka yolu yoktu çünkü kadın tüm benliğiyle bu konuya odaklanmıştı.

&&&

Yaşadıkları şehirde kabul günleri çok yapılırdı. Genelde şehrin üst düzey kadınları kendi aralarında yaparlardı bu kabul günlerini. Kabul günlerinde kadınlar en güzel elbiselerini giyer takıp takıştırırdı. Bol keseden para harcanır çeşit çeşit yiyecekler hazırlanırdı. Hele evlilik çağına gelmiş kızı olanlar muhakkak bu kabul günlerine katılırdı. Eğer elit kesime dâhilsen elit kesimden biriyle evlenmek yakışırdı onların çocuklarına. Onun içindir ki, genç kızlar kendini erkek annelerine beğendirmek için ikrama yardım etmek bahanesiyle ortalıkta salına salına dolanırdı. Üvey şehrin sayılı aileleri izdivaç meselelerini genellikle bu düzen içinde yürütülüyordu.

Lale Hanım hamileydi ya, kabul gününden kabul gününe katılıyor basıyordu havasını. Gerekli gereksiz şen şakrak kahkahalar atıyor, kendisi bile zaman zaman şüpheye düşüyor fakat gönlündekini dillendirmekten geri durmuyordu.

"Ay, Sema Hanım, vallahi bu kez erkek olacak. İnan bana bunu bütün kalbimle hissediyorum."

Sema Hanım, olanca bilmişliğiyle devrik bakışlarını hamile kadının üzerinde gezdirerek, "Lale'ciğim vücut hatlarına bakılacak olursa kız gibi duruyor. Baksana basenlerin genişlemiş. Bence erkek değil."

İnandığının aksini söyleyen kadına delici bir bakış attı. "Ay, deme öyle Sema'cığım vallahi darılırım sonra, baksana ayol neresi kız bunun?"

Söylenenin aksini kanıtlamak ister gibi Lale Hanım, bir çırpıda ayağa kalktı ve kendi ekseni üzerinde bir tur dönerek ellerini vücudu üzerinde gezdirerek karnını okşadı. "Bak bak, vallahi hissediyorum erkek ayol bu erkek!"

Kadın kendi fikrini gün arkadaşlarına dayatmak isterken yüksek sesli kahkahalar atmayı ihmal etmiyordu ama onların kendisiyle aynı fikirde olmayışı içten içe yaralıyordu.

Sema Hanım, arkadaşının bozulduğunu anlayınca, "Lale'ciğim gayet tabii olarak ben yanılmış olabilirim. Cinsiyetinin ne olduğunu ancak Allah bilir, öyle değil mi ama?"

Müdürün Peçeli Kızı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin