Merhabalar!
Arkadaşlar, okuyup kaçanlar, yıldıza dokunmayı unutmayın🌟
Göz görmediğine katlanır ama gördüğü acı gerçeğe katlanır mı orası koca bir muamma. Nihan'ın gözünün gördüğü dayanılması zor bir gerçekti. Canan ablası sırtını Sinan'a yaslamış mutlu mutlu cam kenarında yağan karı izlemekteydi.
Nihan, bir taraftan ablasının ayağa kakılmış ve de mutlu mesut olmasına sevinmişti ama diğer taraftan da Sinan'ı kendi eliyle ablasına teslim etmiş olmanın acı gerçeğiyle yüz yüze gelmişti. Sinan'ı ablasına bu kadar yakın olarak görmenin kalbinde kesiklere neden olacağını hiç hesaba katmamıştı. Şu anda canı bedeninden çıkacakmış gibi ruhu acı çekiyordu.
Kapının açıldığını fark eden Sinan, ani bir refleksle arkasına dönüp bakmış bakmasıyla da Nihan ile karşı karşıya gelmişti.
Genç kız, boş bulunup kapıyı çalmadan odaya girdiği için tedirgin olmuştu lakin bir an geri adım atmak istediyse de bu mümkün olmamıştı. "Ihım" diyerek belirgin bir ses tonlamasıyla genzini temizledikten sonra, "Ben bir şeye ihtiyacınız olup olmadığını sormak için gelmiştim ama..." dedi. Nihan, konuşuyordu ama konuşurken kelimeler dudakları arasından zorlukla dökülüyordu.
Tamam, her şeyi birlikte planlamışlardı fakat kapı önünde duran genç kızı bozguna uğramış olarak görünce ister istemez suçluluk duygusuyla sarsıldı benliği, buna binaen suç işlemiş yaramaz bir çocuk gibi yüzü kızarmıştı Sinan'ın. Konuşmak ve kendini ifade etmek istiyordu fakat bir türlü kelimeler dilinin üstünden yuvarlanıp ervahından çıkmak bilmiyordu. Olmuyordu. Nihan'ın karşısında kendini ifade edecek cümle kuramıyordu. Sinan'ın tek derdi genç kızı rahatlatmak yanlış anlaşılmayı bertaraf etmekti, zira Nihan'ın sesindeki yoğun duygusallığı hissetmişti. "Şey, yataktan çıkmanın Canan Hanım'a iyi geleceğini düşünmüştüm. Bilirsiniz, karın yağışını seyretmek her insana mutluluk verir."
Canan'ın ikilinin neden birbirlerine açıklamalar yaptıklarına dair hiçbir fikri yoktu. Konu üzerinde ne düşünmek ne de fikir yürütmek istedi. Kendini yeterince mutlu hissediyordu ve bu mutluluğu bozmak niyetinde değildi.
Tıpkı bir sevgiliye bakar gibi başını hafif bir açıyla yukarıya doğru meyillendirdi ve Sinan'ın gözlerinin içine bakarak konuştu: "Hocam ben yoruldum, daha fazla ayakta kalamayacağım. Beni yatağıma götürür müsünüz?"
Sinan, genç kızın güçsüz bedenini belinden kavrayarak küçük adımlarla yatağına kadar götürdü ve Nihan'ın yardımıyla yatağına yatırdılar. Tabii ki Sinan'ın genç kıza dokunuşları bir sevgiliye dokunur gibi değil de daha çok yakın bir arkadaşa dokunur gibiydi. İlgiye dayalı gösterdiği şefkati daha çok bir babanın kızına olan şefkati gibiydi.
Canan’ı yatağına yatırmışlardı lakin ikili henüz başucundan ayrılmamıştı. Canan, minnettar bir ifadeyle bakışlarını önce Sinan'a sonra Nihan'a çevirdi. "Hocam, çok teşekkür ederim, inanın bugün sizin sayenizde yaşadığımı hissettim. Biliyorum, her gün buraya kadar gelerek zahmet ediyorsunuz ama varlığınız bana iyi geliyor." Tam sözlerini bitilmişti ki uzanıp Sinan'ın ellerini sıkıca tuttu. "Her şey için tekrardan teşekkür ederim!"
Canan’ın ellerini tutmasıyla Sinan'ın bütün vücudu alev aldı zira bu tür hareketlerin Nihan'ın canın yaktığını hissedebiliyordu. Bakışları kendiliğinden önüne düşerken, "Siz bunu kendinize dert etmeyin, önemli olan sizin tekrar aramıza dönebilmeniz," dedi ve Nihan'a doğru dönerek sözlerini onaylatmak ister gibi "Nihan Hanım, sizce de öyle değil mi?" diye sordu.
Nihan, kendi eliyle kendisine bir cehennem çukuru yaratmıştı şimdi içine düştüğü kor çukurundan çıkmaya çalışıyordu fakat bu hiç de kolay olmayacağa benziyordu. Boğazına dizilen yumruları gerisin geri yollamak için zorlukla yutkundu. "Öyle tabii hocam, her şeyden önce sağlık gelir. Sonrasında hallolmayacak mesele yoktur."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Müdürün Peçeli Kızı
General FictionEvrenin rüzgarına kapılmış dönüyordu Dünya. Ülkelerden bir ülkede, şehirlerden bir şehirde, bu döngüye kapılmış yaşayıp giden mutlu bir ailecik vardı. 20.1.2019