Güzellikler yine biz geldik. Görüşmeyeli nasılsınız bakalım? Her şey yolundaysa hadi o zaman bölüme geçelim. Oy verip yorumlar bırakmayı unutmayın.
Unutmadan bir şey daha söyleyeyim, okuyup satır arası yorum yapmayanın üstüne Sinan Hocayı salarım; edebiyat dersinden sıfır versin ;)))
Bölüm. 69. Korku Sarmalı
Genç kadın ve eşi bahçe kapısından geçip bahçenin içlerine doğru adımlarken kadının bakışları kamelyada oturan kişiye odaklıydı. Gözleri arzu edilene takılı kalınca kalbindeki küllenen ateş tekrar harlandı. Yutkundu geçmişin izleri benliğinde alev alırken.
Üzerine çevrilen bakışlar Sinan Hoca'nın bocalamasına neden olmuştu; anlık olarak orada bulunma nedenini sorguladı kendi içinde. Birazdan kamelyaya doğru gelenlere ne cevap verecek, nasıl bir bahanenin arkasına sığınacaktı. Bu işe acilen bir çözüm yolu bulması gerekiyordu.
Sinan, ne yapacağını düşünürken genç kadın ve eşi çoktan diplerine kadar gelmişlerdi. Sürpriz konukları karşılamak amacıyla ikisi birden ayağa kalktı. Bu arada Nihan'ın rengi atmış buna mukabil olarak da avuç içleri terlemeye başlamıştı zira Canan'ın sorgulayıcı bakışları üzerlerine çevriliydi.
Özgür, hiçbir şeyden habersiz gayet dostane bir üslupla, "İyi günler hocam, afiyet olsun," diyerek öne doğru bir adım atmış ve merhabalaşmak için elini Sinan'a uzatmıştı.
"Hoş geldiniz. Keşke geleceğinizden önceden haberimiz olsaydı birliktelik kahvaltı yapma şansımız olurdu. Benimki de şans işte, kahvaltının üzerine düştüm sayılır."
Sinan, kalktığı yere tekrar otururken Canan'a karşı olabildiğince resmi davranmıştı.
Genç kadın gördüğü soğuk muamele karşısında bakışlarını boşluğa sabitleyip bir zamanlar tutkulu bir aşkla sevdiği adama aynı soğukla karşılık verdi. "Hoş bulduk Sinan Hocam!" Sesine sinen yapay soğukluk kalbinde buzdan kütleler oluşturmuş olsa da ruhundaki yangınlarla baş etme çabasıydı her şey; belki de onun için en doğrusu buydu.
Mecburiyet...
Mecburiyetler karşısında görünen görünmeyeni gizlerken genç kadının aşka tutkun ruhu çoktan vazgeçmişti aşk adına hayal kurmaktan; amma velakin küllenen aşkın ateşi zaman zaman alev alıyordu muhatabını görünce; istemese de bu onun elinde değildi.
Özgür, desen eşinin bir dediğini iki etmiyor sevgisiyle onu çocuklar gibi şımartıyor bir başka deyişle Canan'a yetmeye çalışıyordu. Elbette Canan'da her şeyin farkındaydı; hiçbir zaman da bunu göz ardı etmiyordu. Şimdilik kalbine söz geçiremese de biliyordu ki gün gelecek aşkın külleri arasından kocaman bir sevgi ağacı filizlenecekti. Buna yürekten inanıyordu, çünkü o sevginin tohumları çoktan ekilmişti kalbine. Bedeninde taşıdığı minicik can ise bunun kanıtıydı ve ona umut ışığı oluyordu.
Özgür, kamelyanın altına karşılıklı konumlanmış sedirlerden birinin üzerine oturmak isterken ofladı. Yorgun olduğu her halinden belli oluyordu. Kasılmış ve gergin yüz hatları, çatılmış kaşları ve alnında oluşan derin çizgiler onu ele veriyordu.
Üzerindeki yorgunluğu atmak için olsa gerek derin bir soluk alarak ciğerlerine oksijen takviyesi yaptıktan sonra akabinde konuşmak adına eyleme geçti. "Eşref Beylerden geliyoruz. Başsağlığı için gitmiştik."
Cümle içinde Eşref Tütüncü’nün adı zikredilince Nihan ve Sinan'ın bakışları istemsizce birbirini buldu. Nihan içinden lanetler okurken Eşref Tütüncü belasına, hiçbir şey yokmuş gibi yaparak konuya müdahil olmuştu. "Sinan Hocam da annemin evde olduğunu düşünerek bize başsağlığı dilemek için gelmiş..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Müdürün Peçeli Kızı
General FictionEvrenin rüzgarına kapılmış dönüyordu Dünya. Ülkelerden bir ülkede, şehirlerden bir şehirde, bu döngüye kapılmış yaşayıp giden mutlu bir ailecik vardı. 20.1.2019