Kırmızı Elbise B.40.

3.6K 238 88
                                    

Merhaba, kitap dostları...

Nasılsınız bakalım?
Okuma sayısı yükseldikçe mutlu oluyorum ama bir de yıldız ışıldasa daha da mutlu olacağım. Sizce Nihan bir yıldızı ve birkaç yorumu hak etmiyor mu?

Genelde evin günlük işlerinde anne hanıma Nihan, yardım ederdi. Serap, evin büyük kızı olduğundan bu durumdan faydalanarak annesi gibi o da sürekli Nihan'a iş buyurur dururdu. "Nihan, bunu yap. Nihan, şunu yap,” diyerek Nihan'ı annesinden çok ablası Serap, yoruyordu. Canan'a pek karışan yoktu. Malum ona hiç kimse kıyamıyordu yine bir şey olur kaygısıyla. 

Serap'ın ilgi alanı bambaşkaydı ona giyim kuşam de başka bir şey deme. Gezme saatleri dışında kalan zamanının neredeyse tamamını moda dergilerine bakarak geçiriyordu hanımefendi... 

Canan, "Serap abla!" diyerek bodoslama daldı odaya. Serap, bu ani girişten dolayı irkilerek başparmağını uç kısmıyla damağını kaldırdı. "Tövbe bismillah, kız ödümü kopardın. Ne oldu da öyle destursuz girdin odama?" 

Canan, sağa sola salınarak ablasına nazlanırken, "Bugün Sinan, gelecek abla ne giyeceğime bir türlü karar veremedim. Serap abla, bana bu konuda yardım eder misin?" diye sorduktan sonra boynunu büküp yalvarır pozisyona geçti.

Serap, umursamaz bir üslupla, "Ee, geliyorsa gelsin ne yapalım? Görende Sinan Hoca, ilk defa geliyor sanır." 

Canan, dudaklarını dışa doğru kıvırıp şımarık bir kız çocuğu edasıyla, "Yapma abla!" dedi. 

Serap, bir müddet bakışlarını kız kardeşinin üzerinde gezdirdi. Canan'ın bakışlarında aradığını bulamamış olacak ki yüzükoyun uzandığı yatağından kalkıp doğruldu Serap. Tek eliyle çenesini kavradı ve gözlerini kısarak düşünceli bir tavır takındı yüzüne. "Sinan Hoca'nın bizim eve bu kadar sık gelip gitmesine bir anlam veremedim ama neyse," dedi aldığı nefesi umarsızca geri bırakarak.

Canan, ablasının yatağının kenarına oturdu. Biraz orasını burasını gıdıkladı. Serap gevşeyip kendini salınca, “Bu evde moda deyince akla gelen tek kişi sensin. Lütfen ablaların ablası elbise seçmem için bana yardım et!" 

Ortanca kız kardeşin pohpohlaması genç kızın egosunu iyice kabartmıştı. "Şimdilik damardan girdin ve beni ikna ettin ama unutma gözüm üzerinde." 

İki kız kardeş fikir birliğiyle kırmızı bir elbise seçtiler. Seçtikleri elbise o günlerin son modasını yansıtıyordu. Üst kısmı bele sıkıca oturan etek kısmı bol ve kabarıktı. Elbisenin etek boyu diz altında bitiyordu. Kolun omuza takılan kısmı büzgülü ve kabarık olduğundan omuzları daha geniş gösteriyordu. Canan, elbiseyi üzerine giyince ellerini genişçe yanlara doğru açarak kendi etrafında bir tur döndü. "Nasıl oldu abla?" 

"Kızım bu da soru mu, sen zaten güzelsin. Baksana kırmız bir gelinciğe benzedin." 

Canan, durduk yere içten gelen bir ürperdi geçirdi ve dudakları titredi. "Üşüdüm abla!" 

Serap, tekrar gardıroba yöneldi ve gardıroptan pudra rengi triko bir hırka çıkardı. "Elbisenin kumaşı ince oluğu için üşüdün tabii, sanırım tam olarak iyileşmedin. Olmadı hırkayı omzuna atarsın." 

"Tamam abla!" Pudra rengi hırkayı omzuna atan Canan, gerçekten gelincik tarlasında açan kır çiçeğine benzemişti; zarif, hassas, kırılgan. 

Canan'ın fazla beklenmesine gerek kalmadan lojmanın kapısı "tak tak" diye iki kere vuruldu. Genç kızın aşka vurgun kalbine göğüs kafesi dar geldi. Göz bebekleri kapıya odaklandı. Küçük ve nazende adımlar atarak kapı kulpuna elini uzattı. Kapı açıldı saatlerdir beklediği tam karşısında duruyordu. Saatlerdir bu anı bekliyordu ama o hiç beklemiyormuş gibi yaptı. "Sinan Hocam, gelen siz miydiniz?"

Müdürün Peçeli Kızı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin