Sevgili kitap dostları!
Yeni bir bölümle daha karşınızdayım. İyi okumalar diliyorum. Nihan'ı sevdiniz mi? O, sizleri çok sevdi . Sizlerin desteğini her zaman görmek isteyecek. Umarım desteğinizi Nihan'dan esirgemezsiniz.
Nihan'ın korku ve panik nöbeti yerini sükunete bırakmaya başlayınca usulca yerinden kalktı lakin arada bir hıçkırığa benzer iç çekişler yaşıyordu. Önce kendisine sevgi dolu kucağını açmış beklemekte olan babasının yüzüne baktı. "Baba!" dedi ürkek bir ceylan yavrusu gibi. Sonra etrafına bakınmaya başladı; konacak dal arayan minik bir çalı kuşu ürkekliğinde. Bakışları etrafta geziniyordu ama kendisi hâlâ ayakta durmaya devam ediyordu. Kafasının karışık olduğu düşünceli halinden beli oluyordu. Bekledi. Bekledi. Bir süre sonra ne yapacağına karar vermiş olmalı ki, doğruca babasının kucağına giderek ona sımsıkı sarıldı; sarıldı çünkü Nihan'ın en güvenli limanıydı babasının kucağı.
Nihan, ondan sonraki günler tekrara düşerek yerli yersiz hep ağladı. Her ağlayışında babasının şefkatli kollarına sığındı. Hırçın karakterli olmamasına rağmen o günden sonra iyice hırçınlaştı. Her söylenene kayıtsız kalıyor yeri geldiğinde omuz silkiyor yeri geldiğinde burun kıvırıyordu.
Müdür Bey, küçük kızının şımarık ve lakayt hareketlerine karşın içten içe üzülüyordu ama çaresiz sineye çekiyordu; üstelik kızının gözlerinin önünde eriyip gitmesine tahammül edemezken...
İşler bu raddeye gelmezden önce Nihan'a özel ders verecek birkaç öğretmenle çoktan anlaşma yapmıştı Müdür Bey. Hal böyleyken artık küçük kızının ders almayı kabul edeceğinden bile emin değildi. Tedbir amacıyla önceden ders verecek öğretmenlerle bir istişare yapmış kızının farklılığını izah etmişti ve bu konuda içi rahattı. Gel görelim ki, şimdi her şey tam tersine dönmüş filim başa sarmıştı.
Müdür Bey, akıllı adamdı ve insan psikolojisinden biraz anlardı. Buna binaen Nihan'ın kendi gerçeğini kabullenmesinin biraz zaman alacağını düşünüyordu çünkü kendileri de bizzat benzer bir dönemden geçmiş her şeyi zaman içinde kabullenmişlerdi. Böyle sıradışı gelişmeleri kabullenmek sanıldığı kadar kolay değildi çünkü. Nihan'a gelince yaş olarak çok küçüktü isyan edip hırçınlaşması gayet tabii bir davranıştı. Takdir edersiniz ki bırakın küçücük bir çocuğu bazen büyüklerin bile baş edemediği problemlere tanıklık ediyoruz. Bunun üzerine geriye söylenebilecek tek söz kalıyor. Bu işi zamana bırakmak. Bazen en iyi çözüm yolu zamandır. En iyi ilacın zaman olduğu gibi... Gerekli olan sadece zamandır, başka bir şey değil...
Bir gerçek daha vardır ki; adı sevgi. Sevgi insan psikolojisi üzerinde hep etkili olmuştur. Eğer yaşamınızda sevgi ve hoşgörü varsa hem şanslı hem de güçlü sayılırsınız çünkü sevginin gücüyle aşamayacağınız engel yoktur. Sevgi yoksa... İşte o zaman yitik bir kimlik olarak kaybolup gidersiniz.
Müdür Bey, insan ruhundan biraz anlıyordu dedik ya; kızına zaman tanıması ve onu sevgiyle sarıp sarmalaması bu bilgeliğinden ileri geliyordu. Babasının sevgi dolu güvenli kucağı her zaman olduğu gibi Nihan'ın ruhuna yine iyi geliyor onu rahatlatıyordu. Biraz da küçük kızın çocuk ruhunun verdiği acemilik kendi gerçeğini çabuk unuturmuş ve olağan saydırmıştı. Yalnız bir şartla; artık kendi evlerinin içinde bile yüzüne peçe takmak istiyor hatta takıyordu da...
Önceleri hastalık masalına inanıp sadece dışarı çıkarken güya cildini koruma amacıyla peçe takarken şimdi koşulsuz takıyordu. Sizin anlayacağınız sınırlarını kendisinin belirlediği kendine yeni bir ütopya kurmuştu Nihan. Kimseyle ilgilenmiyor kimseyle konuşmuyor kendi kabuğuna çekilmiş kendi ütopyasında yaşıyordu.
&&&
Saatin tik takları durmaksızın vurdu her saat başı guguk kuşu kafesinden çıkıp öttü. Böylece günler haftaları haftalar ayları kovaladı. Tıpkı 'tavşan kaç tazı tut' oyunundaki gibi... Kaçan kovalandı kovalayan yoruldu. Kozasında büyüyüp gelişen tırtıl kelebeğe dönüşmek için bir adım attı ve zaman döngüsü sürekli kendini yeniledi. Sonunda küçük kız ipek böceği misali kelebeğe dönüşerek kozasından çıkmayı başarmıştı. Nihayet aylar sonra bir sabah koşarak gelip babasının bacaklarına sarıldı.
Müdür Bey, kızının normale dönmesine hem şaşırmış hem de çok sevinmişti. Onun saçlarının kokusunu bile özlemişti çünkü. Eğildi bacaklarına dolanan güçsüz kolları sıkıca kavradı ve minik bedeni havaya kaldırarak kucağına aldı. Öptü kokladı ipek saçlarını.
Nihan, bir diyeceği varmış gibi başını babasının boyun girintisinden kaldırıp yüzüne yönlendirdi. "Babacığım artık öğretmenler ders vermek için gelebilir ama yüzümde peçem olursa."
Müdür Bey, kızının masum isteğini hiç geri çevirir miydi, çevirmezdi elbette. "Sen nasıl istersen küçük hanımefendi, zira sen her halinle güzelsin!"
Yeni kararların ışığında Nihan, özel hocalardan ders alarak kendi ütopyasında büyümeye başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Müdürün Peçeli Kızı
Ficción GeneralEvrenin rüzgarına kapılmış dönüyordu Dünya. Ülkelerden bir ülkede, şehirlerden bir şehirde, bu döngüye kapılmış yaşayıp giden mutlu bir ailecik vardı. 20.1.2019