Selam değerli okurlar.
Yeni bir bölümle karşınızdayım, beğenirsiniz inşallah.
İyi okumalar.
Sema Hanım'ın alttan alarak konuşmak istemesi bizim Lale Hanım'ı sakinleştirmeye yetmemişti. Başını havalı bir şekilde yukarı kaldırıp çokbilmişliğin dibine vurarak konuşması tam da onun kalemiydi. "Orası öyle de şekerim bende iki kız annesiyim neyin ne olduğunu az çok bilebilirim."
Tekli koltukta bacak bacak üstüne atmış oturan Ayfer Hanım, ima yollu Sema Hanım'a göz kırpmıştı. Boş ver karışma sen gibilerinden, çünkü Lale Hanım, aynı mesele yüzünden onunla da tartışmış şimdilerde sırf bu sebepten dolayı mesafeli duruyordu.
Her şeye rağmen aynı camiada yer alıyorlardı küs kalmanın kendilerine hiçbir yararı yoktu bunu bilen Ayfer Hanım, bu kez biraz politik konuşup Lale Hanım'ın egosunu yükseltmek istemişti. Yani biraz pohpohlamak diyelim biz bunun adına. Kadın başka dilden anlamıyordu çünkü.
"Lale'ciğim Allah hayırlı olanını nasip etsin. Bütün samimiyetimle söylüyorum vallahi sana da yakışır bir erkek evlat. Ne diyelim her şey gönlünce olsun."
Lale Hanım, havalı başını hafif bir açıyla yukarı kaldırdıktan sonra 'hıh' diyerek omuz silkip burun kıvırmıştı. Bugünlerde herkese burun kıvırmak onda adet haline gelmişti. "Hepiniz beni kıskanıyorsunuz, ben bilmez miyim sizlerin iç yüzünü ayol!" dedi kendi söylediğine sadece kendisi inanarak çünkü hiç kimsenin kendisini kıskandığı falan yoktu.
Kabul günündeki kadınlar, öfkeli ses tonuyla hep bir ağızdan konuşmuş onun tezini çürütmek istemişlerdi. "Aaa, ayıp ediyorsun ama Lale Hanım, bizler senin neyini kıskanalım? Allayh şükür, bizim oğlumuz da var kızımızda."
Ayfer Hanım, nüfus memurunun eşi Sakine Hanım, ilkokul Müdürünün Sema Hanım ise sağlık ocağı doktorunun eşiydi. Kabul günündeki diğer kadınların, birkaçı müdüriyette çalışan kâtip eşleri, iki hanım emekli öğretmen, diğerleri ise şehrin kalburüstü zengin beylerinin eşleriydi.
"Hanımlar, vallahi bugün sizin hiç tadınız yok!" diyerek havalı bir zengin kalkışı yapan Lale Hanım, belli etmemeye çalışsa da iç dünyası karmakarışık korku ve kaygılar içindeydi. Ya tekrar bir kızı daha olursa? Kendi kendine sorduğu bu soruya yine kendisi öfkelendi; bu kez olmamalıydı eğer olursa kendisini hiç affetmeyecekti.
İşte Lale Hanım, öyle çok şartlanmıştı ki erkek evlat konusuna. Sırf bu yüzünden psikolojisi alt üst olmuş ruhu acı çekiyordu.
Günler geçip gidiyor doğum zamanı yaklaşıyordu. Lale Hanım ise doğum zamanı yaklaştıkça daha da agresifleşiyor 'kızın olacak' veya olabilir diyen her arkadaşına tavır alıyor alakayı kesiyor ve konuşmuyordu.
Lale Hanım, sizce kötü karakterli biri miydi? Esasında öyle biri değildi sadece elit tabakada olmanın verdiği öz güvenle egosu yüksekçeydi. Tabii bu durum onu ister istemez kibre itiyordu. Şimdilerde ise içindeki erkek evlat istek ve arzusu onun kişiliğini etkilemiş çekilmez bir insana dönüştürmüştü. Yani bu duygu zihnini bir türlü ele geçirmişti. Hani dünyada neyi çok isteyip seversen o şey senin dünya sınavın olurmuş ya? İşte Lale Hanım'ın istek ve arzusu bir çeşit hırsa dönüşmüş onun bu dünya sınavı olmuştu.
Günü gelip zaman eriştiğinde Lale Hanım'ın o çok istediği oğlu değil bir kızı daha olmuştu.
Onun şartlanmış ve yorgun zihni bir tek şeye odaklandığı için doğumdan hemen sonra ebe kadına sorduğu ilk soru; kız mı erkek mi sorusu olmuştu.
Ebe Kadın, çocuğu kucağına aldığında kalbi yerinden sökülecekmiş gibi küt küt atmaya başlamıştı, çünkü daha önce hiç böyle bir bebek yüzü görmemişti. Onun için Lale Hanım'a ne cevap vereceğini bilmiyordu. Üstelik soruyu soran kadının erkek çocuk istediğini çok iyi biliyordu, çünkü zamanında az mı aşındırmıştı kapısını.
Eğer kitabı beğendiysen arkadaşlarını etiketleyip kitaba davet edebilirsin♥️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Müdürün Peçeli Kızı
Ficción GeneralEvrenin rüzgarına kapılmış dönüyordu Dünya. Ülkelerden bir ülkede, şehirlerden bir şehirde, bu döngüye kapılmış yaşayıp giden mutlu bir ailecik vardı. 20.1.2019