Selam kitap dostları!
Kendinize rahat bir köşe bulun ve okumaya başlayın.
Okumaya başladığınızda saati buraya yazarsanız sevinirim.
Oy verip yorumlar bırakmayı unutmayın lütfen
Kadın hüzünlüydü zira gecenin nasıl biteceğini kestiremiyordu. Hüznüne hüzün katan fikirlerden bir tanesi de ortanca kızının yuvadan uçacak olmasıydı. Üstelik kızının kalbi başkasına aitti ve onun kırık kalbi yeniden atmaya başlayacak yeniden bir başka kalpte hayat bulabilecek miydi? Özgür, geçmişi öğrendiğinde ne olacak, kızı onun gözünden düşecek miydi?
Kadın bir taraftan da kızını bunca zamandır umutsuzca bekleyen Özgür'e acıyordu zira bu gece hüsrana uğrayacak olması kaçınılmazdı. Bu gece genç adamın kalbinde derin izler bırakacak ruhunu hicranın kucağına atarak yıkıma sebep olacağı muhakkaktı. Bu gece karanlığıyla kadının zihnini ele geçirmiş yavaş yavaş boğuyordu...
Kadın karmakarışık duyguları zihninde beslerken dalıp gitmiş ikilinin kapıdan çıkmak üzere olduğunu fark edememişti. "Lale teyze, bize müsaade!"
Özgür, müsaade isteyip tek düğmeli ceketini kadının önünde saygıyla ilikledikten sonra hafifçe belini öne doğru kırıp reverans yapmış kapıdan Canan, önde kendisi arkada çıkıp merdivenlere doğru yönelmişlerdi. Onları arkalarından izleyip içinden olması muhtemel düşünceleri değerlendirmeye alırken sesli düşünmüştü.
Güzel kızım, inşallah kısmetini ellerinle geri çevirmezsin. Böyle fırsatı kaçırmanı hiç istemem doğrusu. Yoksa bir ömür çıra gibi yanarsın da aradığın aşkı bulamazsın.
&&&
Şehrin en nezih lokantası Eşref Tütüncü'ye ait olduğundan mütevellit Özgür, telefonla Tayfun'u arayarak şık bir masa hazırlatması için ricada bulunmuştu.
Zamanın en görkemli lokantasına geldiklerinde Özgür, sevdiği kızı memnun etmek adına elinden geleni yapıyordu. Kendilerine ayrılan masaya yerleştiklerinde siparişler verildi. İkisi de birbirine gayet nezaketli davranıp pek az konuşarak yemeklerini yemişler sıra tatlıya gelmişti. Özgür, tatlı siparişi vermek için Canan'a sorduğunda tatlıyı sevmediğini onun yerine kahve içmek istediğini söylemişti zira bir fincan kahve buhranlı ruhunu teskin edebilirdi.
Kahvelerini yudumlamaya başlamışlardı lakin ikili söze nasıl başlayacaklarını bilememenin verdiği durağanlığını yaşıyorlardı. Uzunca bir sessizliğin ardından ikisi birden aynı anda "ben" dedi birbirlerine bakıp gülüştüler.
Özgür, önceliği sevdiği kıza vererek yine bir centilmenlik örneği sergilemişti.
Canan, konuşmaya başlamak istiyordu lakin hem ezberlediği sözleri unutmuş hem de bakışlarını nereye gizleyeceğini bilemiyordu. Üstelik birazdan ağzından dökülecek olan sözcüklerin akıbetini bilememek deneyimsiz varlığını yoruyordu. Masa üzerinde boş bir alan bulunca önce fazlalıkmış gibi hissettiği ellerini birbirine kenetleyerek salık bıraktı sonra başını öne eğerek bakışlarını salık bıraktığı ellerine devirdi. Konuşmaya başlamak için hiç bu kadar hazır hissetmemişti kendisini; öyleyse vakti ziyan etmeden bir an önce eyleme geçmeliydi. "Özgür!" dedi nezaket yüklü kısık bir ses tonuyla.
Özgür'ün nazarı zaten sürekli Canan'ın üzerindeydi isminin zikredilmesi ile dikkat kesildi ve beklemeye başladı. "Beni yıllardır sevdiğini biliyorum."
Genç adamın çehresine samimi bir gülüş yayılırken dik oturuşunu bozdu ve vücudu öne doğru eğim kazandı. "Bilmene rağmen bir kez olsun dönüp bakmadın. Oysa ilkokulda dikkatini çekmek için az mı şaklabanlık yaptım..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Müdürün Peçeli Kızı
Ficción GeneralEvrenin rüzgarına kapılmış dönüyordu Dünya. Ülkelerden bir ülkede, şehirlerden bir şehirde, bu döngüye kapılmış yaşayıp giden mutlu bir ailecik vardı. 20.1.2019