Algıda Güçlük 4.B.

14.5K 798 459
                                    

Merhabalar efendim.

Hikayemiz hız kesmeden devam ediyor.

Beğeni ve görüşlerinizi bekliyorum. Aşkla kalın;)

Lale Hanım, ebe kadından bir cevap alamayınca sinirlenmiş ve kızgın bir şekilde tekrar sormuştu; "Sana diyorum kadın, beni duymuyor musun? Sağır mısın? Bebeğim kız mı erkek mi?"

Ebe kadın, cevap vermek yerine susmayı tercih etmişti çünkü karşısındaki kadının akıbetinden korkuyordu. Hem ilk defa karşılaştığı bu durumu izah edecek kelime henüz lügatinde yoktu. Yeni doğan kız bebeği sarıp sarmaladı ve yüzünü ince bir örtüyle peçeleyerek getirip annesinin kucağına bıraktı. Lakin kadının hal ve hareketleri gayet tabii olarak çekingendi. Bebeği annesinin kucağına bırakıp birkaç adım geriye çekilerek bakışlarını yerden kaldırmadan beklemeye başladı.

"Kız mı?"

Ebe kadın, başını evet anlamında aşağı yukarı salladı.

Lale Hanım, bebeğinin kız olduğunu öğrenince yüzüne bakma zahmetine bile girişmedi. Ela gözlerine yerleşen hüzün kaderine sitem eder gibiydi. "Götür beşiğine yatır."

Kız bebeği annesinin kucağından alıp tekrar beşiğine götürüp yatırdı ebe kadın. "Başka bir isteğiniz yoksa ben gideyim hanımım." Ortam o kadar gergindi ki, ebe kadın bu gergin ortamdan bir an önce uzaklaşmak istiyordu.

Lale Hanım, halsiz ama sinirli bir ses tonuyla, "Yok, gidebilirsin!" dedi.

Ebe tam gitmek için hazırlanıp odanın kapısını açtığı sırada kapı önünde beklemekte olan Müdür Bey'le burun buruna geldi.

Müdür Bey, ebe kadının gözlerinin içine bakarak sorusunu sormuştu. Bazen dil susar gözler konuşur, çünkü bu konuşmaktan daha etkilidir.

Kadın bakışlarını muhatabından kaçırırken dudakları aralandı ve fısıltıyla konuştu; ağız boşluğundan dökülen tek kelimelik bir cevaptı. "Üzgünüm!"

Müdür Bey'in anında yüzüne hüznün gölgesi düşmüştü ve kızaran göz çeperleri ne kadar üzgün olduğunun bir göstergesiydi. Kendilerini bundan sonraki yaşamlarında nelerin beklediğini geçirdi hayalinden. Eşi içinden geçtiği bu durumu nasıl kabullenecekti? Üstelik bütün benliği ile bir erkek evlada odaklanmış beklerken, srzu yüklü kalbini nasıl susturacaktı? Onu üzen aldığı haber değil eşinin ruh sağlığıydı.

Ebe kadın Müdür Bey'e "Bana müsaade beyim, benlik bir şey kalmadı zaten," deyip dış kapıya doğru başı önde üzgün bir ifadeyle yollanırken, arkasından gelen sesle duraksadı. "Bir dakika!" Müdür, birkaç adımda ebe kadına yaklaştı. Cebinden bir tomar para çıkarıp kadının avucuna sıkıştırdı. "Yardımlarınız için teşekkür ederim. Size de zahmet verdik!"

"Ne zahmeti beyim, hayırlı uğurlu olsun. Allah her ikinize de sabırlar versin."

Ebe kadın, evden çıkıp gittikten sonra yeni doğan bebeği görmek için sabırsızlanan kızlar ve Müdür Bey, hemen Lale Hanım'ın odasına geçtiler.

Kızların en büyüğü olan Serap, odaya girer girmez annesine bile bakmadan yeni doğan kardeşini görmek için sevinçle bebeğin beşiğinin oraya yöneldi. Bebeğin yüzünü kapatan örtüyü, sabırsız elleri bir hamlede çekip aldı. Karşılaşmayı hiç beklemediği bir manzarayla yüz yüze gelen Serap, "Anne!" diye bir çığlık attı. Üstelik bebeğin yüzünü görmemek için elleriyle kendi yüzünü kapatıyordu.

Serap'ın attığı çığlık annesinin yattığı yataktan fırlayarak kalkmasına sebep olurken bir çırpıda bebeğin beşiğinin oraya getirdi. Yeni bebeğinin yüzüne baktı ve olduğu yere yığıldı kaldı. Yere yığılmadan önce tek kelimelik bir ses döküldü kurumuş dudakları arasından. "B-bebeğim!"

Müdür Bey, yeni doğum yapmış yorgun ve güçsüz olan eşinin bedenini kucaklayıp kaldırdı ve yatağına götürüp yatırdı. Küçük kızlar şaşkındı çünkü daha çocuk ruhları, her şeyden bihaberdi.

Kızlar, açıklama bekler gibi bir annelerine bakıyorlardı bir babalarına. Bu arada biraz kendine gelen Lale Hanım'ı sakinleştirmeye gayret eden Müdür Bey'in kendisi de en az eşi kadar kederliydi.

Kızların şaşkın bakışları altında babaları bir süre sonra yeni doğmuş kızını kucağına aldı. Kucağına aldığı bebeği uzun uzun seyrettikten sonra kulağına eğilip üç kere ezan okudu. Kadının feri sönük gözlerine hapsolan duygu dünyaya küsmüş izlenimi veriyordu; bakışları soğuk ve ruhsuzdu. Kızların ürkek halleri korkudan ziyade yabancısı oldukları kardeşlerinin farklı oluşunaydı. Küçük kardeşleri kendilerinden farklıydı ama anneleri neden onu kucağına almıyordu. Minicik beyinleri henüz algıda güçlük yaşıyordu.

Babanın sesi çınladı kulaklarında. "Kızımızın adı ne olsun?" Hiçbirinden ses çıkmayınca kızının gizemli yüzüne bakıp, "Sen bize yüzüne nakşedilmiş bir gizemle geldin. Senin adın Nihan, olsun." Üç defa tekrar etti ve kucağında mışıl mışıl uyuyan kızına gülümseyerek baktı.

Müdürün Peçeli Kızı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin