Selam kitap dostları! Nasılsınız? Oy verip yorumlar bırakmayı unutmayın lütfen
Müdür Bey, istediği cevabı alamamış olmanın verdiği huzursuz yüz ifadesiyle başını omzunun sağ tarafına doğru hafiften yatırarak Nihan'ın söylediklerine ilk defa inanmamış görünüyordu. "Pekala, senin dediğin gibi olsun." İçindeki olumsuzluğu yenebilmek adına oturduğu sandalyeden kalkan Müdür Bey, düşünceli bir hareketle sağ eliyle yüzünü sıvazladı ve çenesinin bitimin yerinde bıraktı. "Ben şimdi gidiyorum fakat Serap ablana çorba yapmasını söylemiştim getirince hemen bir kase içiyorsun ve kendine geliyorsun." Besim Müdür, tam oda kapısını açmak için uzanmıştı ki duraksadı. İşaret parmağını Nihan'a doğru sallayarak, "Sakın mızmızlanıp içmemezlik yapayım deme. Birazdan gelip içip içmediğini kontrol edeceğim eğer içmediğini görürsem külahları değişiriz, ona göre..."
Kızına ültimatomu veren baba odadan çıkıp giderken yürekleri sımsıcak ısıtacak içten bir gülücük attı. Genç kız, babasının içini ısıtan gülücüğünü alıp koynuna hapsederken içinden; iyi ki varsın babacığım iyi ki varsın. Sen yanımda olmasaydın hayatın sırtıma yüklediği bu amansız yükü nasıl taşırdım, diye geçirdi.
Nihan'ı fazla bekletmeden Serap, tavuk suyuna çorbayı yapıp getirmişti. Nihan, babasının tembihi sonucu bir kâse çorbayı itiraz etmeden içti. Her kaşıkta içi ısındı ve vücuduna tatlı bir uyuşukluk yayıldı. İçinden geçtiği sürecin güdümünde beynini ele geçirmiş olan düşünce yumağı bütün vücudunu zapt etmiş körpe bedeni gerildikçe gerilmişti. Biraz rahatlayıp gevşemeye ihtiyacı vardı. Midesini besleyen sıcak çorba buna vesile olmuştu. Nihan'ın gevşeyip mayışan bedeni sonunda kendini uykunun kollarına teslim etmişti.
Ertesi sabah Müdür Bey, işe gitmeden önce Sinan Hoca'yı ev telefonundan arayarak Nihan'ın rahatsız olduğunu haber vermişti. Endişelenen Sinan, okul çıkışı soluğu hemen Müdür Bey'in evinde almıştı.
Nihan, o gün kendini fiziki olarak iyi hissetse de ruhen çöküntü içindeydi ve yataktan hiç çıkmak istemiyordu canı. Sinan Hoca'ya evin dış kapısını tesadüfen Serap, açmıştı. Hocanın geliş saati akşamüstüne yakın ikindi üzeri olunca genç kız pek bir şaşırmıştı.
"Bir terslik mi var hocam, siz bu saatte hiç gelmezdiniz?"
Serap'cığım hocayı önce bir içeriye buyur etseydin keşke. Kapı eşiğinden geçmeden adamı sorguya çekiyorsun, biraz ayıp olmuyor mu?
"Şey," diye bahane arayan bir sözcük döküldü Sinan'ın dudakları arasından. Kapı önünde sorguya çekileceğini hesaba katmamış olacak ki hazırlıksız yakalanmıştı. "Babanız beni arayarak Nihan Hanım'ın hasta olduğunu söylemişti de onun için gelip bir geçmiş olsun demek istedim."
Serap'ın keman yayına benzer şekilli kaşları şaşkınlık belirtisi göstererek hafifçe yukarı doğru kalkarken buna müteakip ela gözleri haddinden fazla büyümüştü. "Kusura bakmayın hocam. Bu saatte hiç gelmediğiniz için halliyle şaşardım, lütfen şaşkınlığıma verin. Bide kalkmış dakikalardır kapı önünde bekletip sorguya çekiyorum sizi."
Sesleri mutfaktan duyan Canan, yayından fırlamış ok hızında gelip dikildi hocanın karşısına. Olanca sevimliliğini çehresine yerleştirerek, "Aa, Sinan Hocam gelmiş. Hoş geldiniz hocam!" derken genç kızın kendisi heyecanını saklamak isteyip sakin görünmeye çalışsa da kalbi inadına yüzüne kırmızı kan hücresi pompalıyordu; yanaklarına oturan kızarıklık bunu ayan beyan ortaya koyuyordu.
Canan'ın aşk ateşinden kızaran yüzünü görmezden gelen Sinan, "Hoş bulduk Canan Hanım," dedi. Üstelik suretine yerleştirdiği ifade pek bir ciddiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Müdürün Peçeli Kızı
General FictionEvrenin rüzgarına kapılmış dönüyordu Dünya. Ülkelerden bir ülkede, şehirlerden bir şehirde, bu döngüye kapılmış yaşayıp giden mutlu bir ailecik vardı. 20.1.2019