Yine Ruhsuz Bakışlar. B.49.

3.3K 211 45
                                    

Yine Ruhsuz Bakışlar. B.49.

Taşınma işi sonuca bağlanmış Sinan, gitmek için ayaklanmıştı. Tam o esnada duyduğu sesle duraksadı. "Hocam!"

Gizem'in naif sesi genç adamın hücrelerine işlemişti. Başını usulca çevirdi ve gözlerini belirlediği alana sabitledi. "Evet, Gizem Hanım, bana söylemek istediğiniz bir şey mi vardı?"

"Şey," derken hafifçe sesi kısılmış ve peçenin altındaki yüzü kızarmıştı. "Benim sizden bir ricam vardı. Kabul ederseniz tabii..."

Gizem, kendisinden istekte bulunduğu için genç adamın sevinçten kalbinde kelebekler uçuşuyordu ama yine duygularını baskıladı ve içinden dışına taşmasına izin vermedi. Konuşmaya başlamadan önce hafifçe yutkundu. Boğazının kuruluğunu gidermek için yutkunurken âdemelması yukarı aşağı hareketlendi. İçinde fırtınalar koparken mecburen araya resmiyet koyma ihtiyacı hissetmişti. "Benden isteğiniz nedir?"

Canan ise küçük kız kardeşinin ağzından çıkacak kelimelere odaklanmıştı. "Babam!" dedi ve boğazını tıkayan yumruyu gerisin geri yutkundu. Talan olmuş duygularını savuşturduktan sonra konuşmak için dudakları tekrardan aralandı. "Babamın kitapları. Onları toparlarken bana yardımcı olabilir misiniz? Ben düşündüm de belki sizin de işinize yarayacak kitaplar olabilir. Benim için birer hazine değerinde babamın kitapları ama sizin onlara gözünüz gibi bakacağınızı biliyorum..."

Sinan bu teklife gerçekten ama gerçekten çok sevinmişti. "Benim için babanızın kitaplarına sahip olmak paha biçilmez bir ölçüt. Siz ne zaman uygun görürseniz bana bildirin ben o zaman gelir yardım ederim."

Gizem, öncesine nazaran peçesinin boyunu biraz kısaltmıştı. Peçesinin boyu kısalınca biçimli dudaklarını açıkta bırakıyordu. Sinan'ın cevabı karşısında alt dudağını içe doğru kıvırıp istem dışı dişlemeye başlamıştı. Büyük bir ihtimalle ya kafası karışıktı ya da bir şeyler onun dikkatini dağıtıyordu...

Kayıp saniyeler içinde kendini toparlayıp konuşmaya karar verdiğinde isteğinin aciliyet arz ettiği anlaşılıyordu. Bu arada düşünceleri de ivme kazanmıştı. "Hocam, bizim mümkün olduğunca erken evi boşaltmamız gerekiyor. Yani siz ne zaman müsait olursanız o zaman başlayalım. Bana kalsa bugünden başlayalım derim zira babamın toparlanması gereken çok fazla kitabı var!" Gizem'in sesindeki tını bu sefer istekten çok ricacıydı.

İşlerin ucundan birinin tutacak olması Lale Hanımı sevindirmişti doğrusu.

Sinan Hoca, sol kolundaki saate baktı yüzü düşünceli bir hal alınca, "Gizem Hanım, baksanıza vakit bir hayli ilerlemiş, neredeyse akşam olmak üzere. Bugün işe başlamak mümkün olmayabilir ama yarın okuldan izin alır sabah erkenden gelirim. Olmazsa işleri çabuklaştırmak için yanımda birkaç öğrenci de getiririm olmaz mı?" diye sordu.

Canan'ın içine yine kıskançlık tohumları serpilmişti. İşte tam da bundan sebep ağız boşluğundan çıkan her sözcük feveran içinde can çekişiyordu.

"Sen ne diyorsun Gizem? Neden Sinan Hocama zahmet veriyorsun? Biz toplarız babamın kitaplarını!" Genç kız hem konuşuyor hem de ela gözleri Sinan'ın gözlerine kenetlenmiş orada kendisini arıyordu.

Yine boş... Yine ruhsuz... Yine sönmüş bir yıldızın parlaklığında bakıyordu o gözler...

Kahretti aşksız bakışlara. Kahretti yokluğuna. Kahretti doğduğu güne... Bu ne amansız bir acıydı, varlığıyla da yokluğuyla da yaşanmıyordu. Gel dese gelmiyor git dese gitmiyordu. Ömründen ömür çalıyordu aşksız saatler...

Müdürün Peçeli Kızı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin