Sevdiğini incitmeden yüreğinde taşıyabilen merhametli Mehmet,
Mahcup Emine'ye gördüğü ilk anda vurulup bir ömür gözüne başka göz değmeyen, damarlarındaki asi kanla dolup taşan meczup Hamza,
Genlerinde var olan aşk ateşini sırça bir köşk gibi yüreğin...
Bölüm ablasının canı MssEmka' ya geliyor. Kendisinin birbirinden şahane beş kurgusu var . Beni yazmaya yönelttiği ve sizlerle yolumun kesişmesine vesile olduğu için bir kez de hepinizin huzurunda teşekkür ederim. İyi ki varsın...
İYİ OKUMALAR...
🍁🍁🍁🍁🍁🍁🍁🍁🍁🍁🍁🍁🍁🍁🍁🍁🍁
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Bahçedekilerin gülmekten gözünden yaş gelirken Bedirhan Ağa ve Halil Kâhya'nın keyfine diyecek yoktu. İki eski çınar sevdiği kadınları paylaşmak zorunda kaldıkları evlatlarına çocukça bir kıskançlık besliyor ve düştükleri zor durumlarda hayli eğleniyorlardı.
Berber Osman, Hamza ile işi bittikten sonra ortadaki sandalye de oturan Mehmet'e yaklaşırken elindeki usturayı adamın yüzünde dikkatle gezdirmeye başladı ve liseden sonra ilk kez kesilen bıyıklarına yanan adam bakışlarını ailesinde gezdirdi. Elif, Zümra, Zühre ve oğulları yüzlerindeki koca tebessümle kendisine bakıyorlardı. "Değer, siz böyle gülecekseniz herşeye değer." dedi fısıltıyla.
Damat ve sağdıçların tıraşı bittiğinde Mehmet, Hamza ve Reşat namı diğer çiçaaamlar yolunmuş tavuk konseptinin vurgulandığı nikah için hazır hale getirilmiş ve sonunda eve girebilmişlerdi.
Yüzlerindeki sabun artıklarından kurtulmak için lavaboya gittiklerinde bir sonraki adımı merak ediyorlardı. Kısa süre sonra salona dönen üç adam Elif ve bitirim ikizlerin ortada gözükmemesi ile ceplerindeki tüm paraları çıkararak Bedirhan Ağa ve Halil Kâhya'nın ortasındaki boşluğa bıraktılar. İki ihtiyar delikanlı neşeyle paraları sayarken oğluna dönen Halil "Lan Reşat oğlumsun diye demiyorum ama hakikaten çok çirkinsin. Hele bıyıklar gidince burnun iyice ortaya çıktı. Burnundaki kemer belimi iki tur döner!" diyerek kahkaha attı. Vakit kaybetmeden can dostunu destekleyen Bedirhan Ağa "Katılıyorum sana Halil'im, bu sıfatına geceleri güneş kremi sürdüğüm tam bir tipsiz... " dediğinde tam karşısında oturan karısının sözleri ile derince yutkundu. "Şuana kadar tam sekiz kere oğullarıma laf soktun, özetle sekiz gece sonra görüşmek üzere!"
Hürrem'in hemen arkasından "Sizi ayırmak olmaz, en iyisi Halil de seninle kalsın Bedirhan abi.'' diyen Selvi ise iki adamın tansiyonlarını halaya davet etmişti.
Sekiz gecelik odadan men cezası ile geri adım atan Bedirhan Ağa'nın sözleri ile yavru kartallar anneleri ile birlikte salona dönmüşlerdi. Herkes Elif'in ne kadar güzel olduğuna dair sözler sarf ederken tek bir kişinin bakışları durgundu. Tüm aile bir aradayken kırgın peri kızının yeşilleri yalancı çobanını arıyordu.
Genç kızın buruk gülümsemesini fark eden Bedo, "Zühre abim, az gelsene!" diyerek seslendi. Hızla ayaklanan Zühre genç adamın yanına vardığında "Efendim abi, şimdi ne yapıyoruz?" diye sordu merakla. Yıllar süren kabusun ardından güzel anılar biriktirmek için can atıyordu.
"Ben şimdi herkesi toplayıp arka bahçeye geçeceğim, sen de burada kal nikah memuru gelirse duymayız sesten, ayıp olur ."
"Tamam abi, merak etme sen."diyen genç kız başına geleceklerden habersiz salonda kalırken Bedo geride kalan herkesi arka bahcedeki süslenmiş olan alana götürürdü. Yaklaşık on dakika sonra çalan zil ile ayaklanan Zühre kapıya doğru ilerleyip, araladığında karşısındaki adamın elindeki dev çelenkten , kim olduğunu göremezken, "Buyrun kime bakmıştınız?" diye sordu nazikçe.
