Bölüm fazlahuysuz ' a geliyor.Keyifli okumalar dilerim...
🍁🍁🍁🍁🍁🍁🍁🍁🍁🍁🍁🍁🍁🍁🍁🍁
Kulağıma dolan alkış seslerini ben değil aşka yenildikleri halde unutulmayan zamana sığmayan yürekler hakediyordu. Öksüz Elif ve Yeşilçam Aşığı Mehmet'in tatlı atışması ile başlayan bu film Meczup Hamza ve Mahçup Emine ile devam etmişti. Deliler Delisi ve Güzeller Güzeli'nin ölümün gölgesinde yeşeren sevdası ise Hasan ve Hüseyin'in zihnimizde can bulduğu buruk sahnelerdi. Deve tabanı ve Bilye Göz de vardı bu yolculukta bize eşlik eden. En zor rol ise Botan Yıldızı ile Çoban'ındı. En mutlu olmaları gereken günde biri canından biri aklından vazgeçmişti.
Sultan, Safiye, Hacer, Nedim, Şenol, Cihan ve Cemil'in ilmek ilmek ördükleri kanlı urganın hayatlarına zehirli bir yılan gibi dolandığı kalplerdi onlar. Hep sordum kendime ve yine her daim sordum benimle birlikte oturduğu koltuktan ayaklanan, attığım her adımda yanımda olan can yoldaşıma, ayrı uyuduğumuz günleri telafi etmek için bir gece bile ayrı odalarda uyumadığım ikizime. Ben Hasan Baran, annesinin kokusunu sadece bir kez soluyup, hırs ve nefret topraklarına sürgün edilen Öksüz Elif'in kayıp oğlu. Hemen yanımda yürüyen ise benden daha yakışıklı diye genlerini transferi ettirmek istediğim ikizim Ahmet Karan. Namı diğer sinema dünyasının Miran Kardeşleri. Yönetmen koltuklarımızın arkasındaki yazıda dahi ayıramazlar bizi...
Parlayan rugan ayakkabılarımın ucuna düşen sahne ışıklarından gözlerimi çekip tam karşıma bakıyorum, "Melek misin peri mi be Meczubun kızı..."
Dudaklarımdan firar eden fısıltı dev ekrana yansıyan bir çehrenin sahibine. Hürrem Teyze'nin bir eşi olan yeşil gözlerinde aşk, umut, gurur, hayranlık ve masumiyet yakalayabildiğim duygulardan bazıları. Ben nasıl o yeşillere vurgunsam, o yeşillerin sahibinin kalbi de benim avuçlarımda. Daha dokuz yaşında boğazıma erik durmuş gibi canımı acıtan bu güzel varlık benim vurulduğum ve açtığı gönül yarasına merhem dahi istemediğim Bade...
Filmin çekimleri sırasında basına yansıyan birlikteliğimiz Hamza Amcamın canını hayli sıksa da hala hayattayım. Yanımda ki şanslı hergele ve Acı Kahvesi'ne gelirsek henüz yakalanmadılar. Yağmur Hanım'ın susmayı pek seven anası Su teyzeye yatıp kalksın dua etsinler. Reşat Amca'yı dakikada 61 kelime türetmek suretiyle oyun dışı bırakıyor, bizim pastane kuşları da rahat rahat yaşıyorlar aşklarını.
Bade'nin güzel yüzü ekranda belirmeye devam ederken alkış sesleri kesilmiş saçlarına beyazların misafir olmasına rağmen Meczupluğundan hiçbir şey kaybetmeden baba yarımın ciğerlerini sökmek pahasına attığı öksürük sesleri yükselmişti. Biraz daha Bade'ye bakarsam biricik kayınbaba namzetime ciğer nakli gerekecekti. Bakışlarım kürsünün yanında abartılı bir şıklık içinde olan sunucu Merve Çakır'ı bulurken bunun bana kötek arası trip olarak döneceğinden emindim. Badem birazcık, çok azıcık, mini minnacıcık kıskançtı da.
Merve Hanım'ın uzattığı mikrofonu can yoldaşım ile birlikle tutup kürsüye yanaştığım da kalbim Bade'yi ilk kez gördüğüm gün gibi acımaya başladı. Tam karşımda protokol koltuklarında oturan koca çınar Bedirhan Seydan ve yanındaki Halil Hancı'ydı bu acının nedeni. Ahmet Karan'ın öz kardeşim olmadığını öğrendiğim gün dağılmıştım. Hemde ne dağılma küçük bir çocuk gibi ikizime sarılıp dakikalarca ağlamıştım, neden ağladımı söyleyecek gücü bulamadan. Yıllarca saygı ve sevgi beslediğim, baba bildiğim Cemil Hancı'nın kirli ruhundan dökülen bir itiraftı korkularıma can suyu döken. Son defa o gün gördüm baba dediğim adamı, Halil Amca ve Selvi Teyze'nin karşımda iki büklüm durmaları ise Cemil denen o adamdan daha fazla nefret etmemi sağlamıştı. Dedem, nenem yaşında insanlar neredeyse ayaklarıma kapanacaklardı, oğullarının kusurunu haya ile örtmek istercesine.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SANA YENİLDİM (KİTAP)
Genç Kız EdebiyatıSevdiğini incitmeden yüreğinde taşıyabilen merhametli Mehmet, Mahcup Emine'ye gördüğü ilk anda vurulup bir ömür gözüne başka göz değmeyen, damarlarındaki asi kanla dolup taşan meczup Hamza, Genlerinde var olan aşk ateşini sırça bir köşk gibi yüreğin...