84.BÖLÜM

3.6K 477 341
                                    

Şükür kavuşturana Çiçaam Ailesi, Ayazın Çiçeği kitap oluyor bildiğiniz üzere. O yüzden düzenleme yapmak ve eksik bölümleri tamamlamak zorundaydım. Çok şükür teslim ettim dosyayı.

İYİ OKUMALAR...

🍁🍁🍁🍁🍁🍁🍁🍁🍁🍁🍁🍁🍁🍁🍁🍁

Zılgıtlar, davul zurna ve meraklı kalabalığın alkış sesleri mümkünmüş gibi dahada heyecanlanan genç çift duran araçla derin bir nefes saldılar dudaklarında aynı anda. Araçtan çıkarak diğer yolcu kapısına doğru ilerleyen Botan, Zühre'nin inmesi için yardımcı olurken yıldızlarla dileği peri kızının ellerini tutarak gerçekliğini hissetmenin verdiği heyecan ve mutluluk ile başetmeye çalışıyordu.

Konağın asırlık ahşap kapısından el ele girdiklerinde sesler iyice yükselirken yavaş adımlarla ilerleyip kendileri için hazırlanan masaya oturdukların da genç adamın hemen yanında ki sandalyeye sağdıcı Ümit oturdu. Herkes onu damadın arkadaşı ve sağdıcı olarak bilse de aslında sivil polisti.

Düğün usulüne uygun olarak devam ederken nikah memurunun gelmesi ile herkes sessizliğe büründüğünde dakikalar sonra verilen sözlerin ardından alkışlar yükselmişti. Nikah memurunun ayağa kalkması ile Zühre, Botan ve şahitler de ayaklandığında gözler Necati Bey'in elindeki nikah cüzdanına çevrilmişti.

Genç kız heyecandan titreyen eliyle uzandığı defteri aldığında ise dudakları tarifsiz bir mutlulukla kıvrıldı. Avuçlarındaki mutluluğu ne pahasına olursa olsun kaybetmeyecekti, yenilmeyecekti. Az evvel kıvrılan dudakları ince bir çizgi halinde gerildiğinde kolun hissettiği hafif baskı ile yavaşça Çoban'ına çevirdi yönünü.

Genç adamda en az kendisi kadar karmaşık duygular içindeydi, nasıl olmazdı? Aşık olduğunu kadını hayatına buyur ettiğini gün onu kaybetme korkusuyla baş etmeye çalışıyordu. Uzun parmakları gelininin güzel yüzünü ortaya çıkarmak için sabırsızlanıyor içindeki kıskançlık hissi ise onun güzelliğini kimseler görmesin istiyordu. Peri kızı bir ona görünsün bir Çoban'ın sesini duysun istiyordu.

Uzun duvak Çoban'ın ellerinde havalanıp genç kızın sırtına döküldüğünde Botan'ın heybetli bedeni tutunacak bir dal aradı kendine. Genç kızın saklı yeşilleri örtülerinden kurtulmuş, esaret bitmişti. Bu ne güzel bir vuslattı gece karanlığında renkleri dilenen aşığa. Gözlerini bir an olsun peri kızının yeşillerinden ayırmak istemiyordu. "Haksızlık bu peri kızı! Efsanedeki Venüs'e haksızlık, masallarda ki prenseslere haksızlık, en çokta karşında her saniye yenilen gözlerime haksızlık, bu kadar güzel affedilir mi?" diye mırıldanan Çobanın dudakları sevdiğinin alnına ateşe kanat çırpan bir pervane gibi yaklaştı. Herkes ve herşey silinmişti, yer yüzünde, gökyüzünde hatta efsanelerde bile yalnızca iki aşık kalmıştı.

Dudakları sevdiğinin teninde vuslatını ilan ederken genç kızın sesi ilişti kulaklarına. Her sözü, her cümlesi, hatta aldığı her bir nefes sihirliydi. Çobanın kalbini göğsünden ayırıp gökyüzünün bilinmez kuytularına savuruyordu.

"Asıl haksızlık saçlarıma ettiğin Çoban, onlara bir hoş geldin yok mu? Saçlarımı gözlerime düşman etme, onu da buyur et gecene..."diyen Zühre'nin kelimeleri sarı saçlarının da sevdiği adamı affettiğini haykırıyordu.

Çoban duyduğu sözleri idrak ettiğinde bakışları telaşla peri kızının saçlarını buldu. Onlarda geri dönmüştü küskünlük diyarından, yanlarında bir de çiçeklerin kokusunu yıldızların ışığını getirmişlerdi. Suskundu Botan, susmayı bilir, susarak severdi. Kelimeleri olmadığında değil elbet peri kızının güzelliği diline kilit vururdu çoğu zaman. Henüz küçük bir çocukken esir düşmüştü hayalleri. Duyduğu bir efsaneye inanmış ve tüm dualarını bir peri kızına adamıştı. Gelecekti biliyordu, gelmiştide. Okuduğu ve dinlediği tüm masallardakilerden çok daha güzeldi üstelik.

SANA YENİLDİM (KİTAP)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin