10

512 53 26
                                    

Hadi keyifli okumalar.

"Akşam yedi nasıl peki SeYoung?" 

Jimin telefonda, beni otobüs terminaline bırakacağı saat için pazarlık yapıyordu. Okulumuz ara tatile girdiği için ailemi ziyaret etmeye memleketime gidecektim bu akşam. 

"Jimin yedide buradan çıkarsak yedi buçuktaki sefere nasıl yetişebilirim sence?"  

"O zaman şimdi yurttan alayım seni. Teyzene gidene kadar beraber olalım. Oradan da terminale geçeriz. Zaten seni Namgu'ya götürmeme izin vermiyorsun. Bari bir iki saat daha fazla birlikte zaman geçirelim."  Israrla birlikte geçireceğimiz süreyi uzatmak için yeni teklifler sunuyordu.
İlişkimiz iki buçuk aylık olmuştu ama Jimin hala ilk günkü gibi hevesliydi, başbaşa geçirecek olduğumuz her bir saat için.

"Vazgeçmeyeceksin değil mi?" Sorduğum soruya gülerek hayır cevabını vermişti.

"O halde bana 15-20 dakika ver, valizimi toparlayayım. Olur mu hayatım?" Karşılıklı onaylaşarak telefonu kapatmıştık. 

Ufak tefek eksiklerini tamamladığım valizimi kapatmış, yurdun kapısına inmiş Jimin'i bekliyordum. 15-20 dakika demiştik ama hala görünürde yoktu. 

Neyse ki çok bekletmeden gelmişti. "Özür dilerim hayatım. Trafiğe takıldım." 

Yüzünü avuçlarım içine alıp, sağ yanağına minik bir öpücük bıraktıktan sonra kaşlarımı çatarak yüzüne baktım. "Bir de yedi nasıl diye soruyordun." 

"Normal bir trafik değildi sevgilim. Kavşakta kaza vardı." Valizimi almış bagaja yerleştiriyordu ama lafından da geri kalmıyordu. 

Bagajı kapattıktan sonra dönüp kollarını belime doladı. "SeYoung, on gün sence de çok uzun değil mi? Erken dönsen sevgilim?"

"Ama ailemi çok özledim. Tam dört aydır onları görmedim. İlk defa onlardan bu kadar uzak kalıyorum." Başını aşağı yukarı sallayarak dinliyordu Jimin. 

"On minik güncük hem. Göreceksin çok çabuk geçecek. Döndüğümde 'ah ben bu kızı dün terminale bırakmıştım.' diyeceksin." Arabaya yerleşirken saçma da olsa kendimce şirinlik yapmaya çalışıyordum. 

Ama kendisi kanmıyordu tabii ki.  "Hı hı SeYoung, hı,hı!" 

***

(1 hafta sonra)

Taehyung'un Anlatımından

Jungkook ile video oyunu kapışmamız devam ederken masanın üzerine koyduğu kafasını kaldırmayan Jimin küçük bir çocuk gibi sızlanıyordu. "Sevgilimi özledim." 

Ağlamaklı çıkan sesi artık bizim içi sıradan olmuştu. Son bir haftadır aynı şeyi söyleyip depresif takılıyordu. "SeYoung'u özledim. Koskoca bir hafta oldu. Dönsün artık." 

Bu nasıl bir takıntıdır diye düşünmeden edemiyordum. İtiraf etmek gerekirse eski hovarda Jimin'i özlemeye başlamıştım. Bir kaç ay öncesinin vahşi aslanı, SeYoung'la birlikte minik kediciğe dönmüştü. 

"Madem bu kadar özledin, gidip görsene SeYoung'u. Hepi topu üç saatlik yol."  Jimin'in şu kötü ruh halinden çıkması için her şeyi yapardım. 

"SeYoung'a gitmeyeceğime dair söz verdim. 'Namgu küçük yer, biri görür, dedikodumuzu yapar kötü konuşurlar, bu ailemin kulağına giderse çok üzülürler.' dedi, sıkı sıkı tembihledi gitmemem için. Hayır insanlar konuşsa ne olacak ki? Anlamıyorum." Jimin büyük şehir çocuğuydu, küçük kasabalar hakkında en ufak fikri yoktu. 

On His PillowHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin