Keyifli okumalar :)
Taehyung'un çirkin teklifinin şokunu atlatmam en az yarım saatimi almıştı. Yemek saati bitmeden restorana inmem gerektiği gerçeği kafama dank ettiğinde telefonumu alıp Jungkook'a mesaj attım. Neyse ki hala, yardıma en çok ihtiyaç duyduğum şu zamanda benim için koşturan biri vardı yanımda.
Bir kolumu omzuna attım, daha az sekmek için Jungkook'tan destek alacaktım. O ise bir kolunu belime dolamış sıkı sıkıya bedenimi kavramış, eliyle de omzundan aşırdığım sol elimi tutuyordu. Kesinlikle daha az sekiyordum bu şekilde ve yürümek beni daha az yoruyordu.
İçinde ilaçların olduğu minik el çantasını da alarak odamdan çıkıp asansöre bindik. Zemin kata geldiğimizde, çıktığımız asansörün tam karşısına kalan restorana doğru yöneldik.
Kalabalık restoranın sık dizilmiş masalarının aralarında ilerleyerek bizimkilerin yanına ulaşmıştık. Bizimkiler iki masayı birleştirmiş, bir arada yemek yiyorlardı. Masaya çokça gürültü ve kahkaha hakimdi.
Jungkook beni boş olan iki sandalyeden birine oturtup ne yemek istediğimi sordu. "Hiç fark etmez. Kendine ne alacaksan bana da aynından alabilirsin." diyerek onu açık büfeye uğurladım.
Az sonra yanımdaki boş sandalyeye SeokJin oturmuştu. Gerçekten endişeli görünüyordu. "SeYoung nasıl oldun? Ağrın var mı?"
İyi olduğumu söyleyip onu rahatlatmaya çalışmıştım. "Benim yüzümden oldu. Seni çok zorladım kayman için. Özür dilerim."
Nasıl böyle düşünebilirdi? "Kendini suçlama lütfen, tamamen benim dikkatsizliğimden oldu. Hem sadece bir burkulma, sen de biliyorsun ki birkaç güne iyileşecek." Her ne kadar onun bir suçu olmadığını söylesem de ısrarla özür dileyip vicdanını rahatlatmaya çalışıyordu.
Bu arada Jungkook elinde tabaklarla geri dönmüştü. SeokJin ise yanımda oturduğu sandalyeden kalkarak yemeğini yemesi için ona yer verip kendi sandalyesine geçti.
Biz yemeğe başladığımız sırada YoonGi, Hoseok ve Namjoon çoktan tatlılarını yemiş arka bahçedeki çardağa gitmek üzere yerlerinden kalkmışlardı.
"O halde gitarı getiriyorum?" Yoongi'nin sorusu masadakiler hatta etraftaki masadakiler tarafından olumlu yanıtlanmıştı. Jungkook ise koluyla dürtüyordu beni dedikodusu gelmiş mahalle teyzeleri gibi. "İzle birazdan ortamı. Gece, kar, kamp ateşi, gitar sesi; YoonGi hyung için şov zamanı. İddiaya girelim mi?"
"Ne iddiası?" Jungkook iyice eğilmiş fısıldayarak konuşuyordu. "Bu gitarlı kamp ateşli şovdan sonra YoonGi hyung kaç hatun düşürür dersin?"
"İğrençleşme Jungkook! Sunbae öyle bir şey yapacak biri değil. Yani sanırım değil. Değildir değil mi? Olmasın ya!" YoonGi ile ilgili güzel duygularımın katili olmuştu yanımdaki densiz.
"SeYoung gerçekten saf mısın, saf taklidi mi yapıyorsun güzelim? Sence şu etrafımızdaki insanlar ki öğrencilerden bahsediyorum; kar, kayak tutkunu olduğu için mi buradalar? Tabii ki hayır. Büyük bir çoğunluğu bu romantik ortamı değerlendirip bir ilişkiye başlama çabasındalar. Aşk meşk yani anlatabildim mi?..." Lafını bitirir bitirmez göz kırpıp elindeki ekmekten kocaman bir lokma ısırdı.
"O zaman sen de bu yüzden buradasın?" Çiğnemeye devam ettiği lokmasını yutmadan cevap veriyordu. "Yoo, ben YoonGi hyunga ayıp olmasın diye buradayım."
Yüzümü buruşturmuştum. "Ne kadar da düşüncelisin."
Jimin'in göz ucuyla bizi izlediğini görebiliyordum. Normalde böyle sohbetleri üçümüz birlikte yapardık. Ne zaman fikir ayrılığına düşsek Jimin ile aynı tarafta olur Jungkook'u yalnız bırakırdık. Şu an böyle ayrı gayrı oturmamalıydık, onun da bize katılması gerekiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
On His Pillow
FanfictionKim TaeHyung bir anlığına, doğru olduğunu düşündüğü bir karar verdi. Bu kararın sonuçlarını hiç düşünmemişti. Şimdiyse hiç bir şey eskisi gibi değildi. * * * Yayımlanma Tarihi: 23.12.2020 Bitiş Tarihi: 10.05.2021 #OnHisPillow #3 (#kth)