33

331 35 125
                                    

Merhabaaa! 👋🏼

Finale az kaldı söylemiş miydim? 🤭

O halde başlayalım...

Keyifli okumalar.

*

Sabahın erken saatlerinde teyzemle birlikte Taehyung'un büyükbabasının evine doğru yola çıktık. Ona eşlik ediyordum çünkü bugün o büyük gündü, Jimin'in geleceği gün.

Heyecanlıydım. Jimin'i uzun bir aradan sonra göreceğim için mutluydum ama aynı zamanda tedirgindim de... Ondan ayrılır ayrılmaz Taehyung ile bir ilişkiye başlamıştım ve Jimin'in henüz bundan haberi yoktu. Bu habere nasıl bir tepki verecekti bilmiyordum.

Böyle düşününce de kendimden tiksiniyordum. Sanki birinden ayrılıp diğerine giden basit biri gibi görünüyordum dışarıdan bakınca. Ama öyle değildi kesinlikle...

Jimin'i mutlu edebilmek içindi onunla bir ilişkiye başlamam. Çabalamıştım. Onun gibi sevmeye çalışmıştım. Ama kendi duygularıma yenili vermiştim.

Hani derlerdi ya nefretle aşk birbirine çok yakındır. Kesinlikle öyleydi.

Taehyung'a olan olumsuz düşüncelerim ne zaman değişmişti, ne ara ona aşık olmuştum onu dahi anlamamıştım. Herşey bir anda oluvermişti. Kendimi onun kollarında, kalbimi deli gibi atarken bulmuştum.

Eve vardığımızda doğruca mutfağa gidip kahvaltı hazırlamaya başladık. Evde yatılı kalan kahyanın söylediğine göre büyükbaba yakınlardaki göle balık tutmaya gitmişti ve akşam üstünden önce dönmezdi.

"Oh oh! Bugün rahatça vakit geçirebiliriz." diyordu teyzem sesindeki alaycı tonlamayla. Büyükbabanın evde olmaması onun da işine geliyordu. Çünkü geçmişe dayanan problemleri nedeniyle birbirlerine tahammül edemeseler de teyzem de büyükbaba da Taehyung'un babasının hatırına buna katlanıyorlardı.

Üstelik teyzem mecbur kalmadıkça manevi çocuklarını asla yalnız bırakmazdı. Taehung, EunJin ve JongGyu onun bütün dünyası olmuştu.

Kahvaltı hazırdı; uykucuları uyandırıp kahvaltıya göndermekse benim işimdi.
Evin ahşap merdivenlerini hızlı hızlı çıkıp EunJin'in odasının kapısını açtım.

EunJin'in uykusu hafifti, açılan kapı ile gözleri de açılmıştı. "Tatlım kahvaltı hazır. Hadi aşağıya gel."

Anında yatağından çıkıp koşturmuştu. "Geliyorum unnie geliyorum. Banyoyu kimseye kaptırmayayım." Hışımla banyoya girip kapısını kilitlemişti.

JongGyu'nun odasına girdiğimde mışıl mışıl uyuyordu. Yatağının yanına gidip saçını okşamaya başladım. Tombiş yanaklarını öpüp kulağına fısıldıyordum. "JongGyu uyan bakalım. Sabah oldu. Kahvaltıya bekliyoruz seni."

Uyandığı halde gözlerini açmıyordu, fazlaca kıpırdayan kirpiklerinden anlıyordum. Bana oyun oynuyordu. İstediği oyunsa ben de oyununa katılacaktım. "Acaba şöyle yaparsam uyanır mı bu tatlı çocuk?" Ellerimi karnına götürdüm ve gıdıklamaya başladım. Debelene debelene üstündeki yorganı açmıştı. Kahkahalar atıyordu. Ne güzeldi sabaha çocuk sesiyle başlamak...

Sıra koca bebeğime gelmişti. Sessizce odasına girdim ve baş ucuna gidip dizlerimin üzerine çökerek yüzüne düşen saçlarıyla oynamaya başladım. Güzel yüzünü kapatıyordu saçları, oysa ki o yüzü sonsuza kadar izleyebilirdim.

Uzun sayılabilecek bir süre onu uyurken izledikten sonra kahvaltı için aşağıdan beklendiğimiz aklıma gelmişti. Artık onu uyandırmalıydım. Boyun kıvrımlına uzunca bir öpücük kondurarak uyanmasını bekledim. Gözleri minik de olsa açılmıştı.

On His PillowHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin