24

406 41 66
                                    

Merhaba! 👋🏼

Çanlar yeni bölüm için çalıyor! Hadi Koşun!

*

Gözlerimi aralamak için çabalıyordum. Bu lanet ses de neydi böyle? Başım çatlayacak gibi ağrıyordu. Sanırım dün gece alkolü fazla kaçırmıştım.

"Uyan Tae. Çocuklar uyanıp fark etmeden ana binaya geçelim. Hadi tatlım. Acele et!" Gece SeYoung 'la mı uyumuştuk? Ve geri zekalı ben şimdi mi bunun farkına varıyordum. Aptal Tae!

"Günaydın dünyanın en güzel kadını! Sana sarılmama izin ver önce." SeYoung'u bileğinden yakalamış kendime çekmiştim. Üzerime düştüğünde ise sıkı sıkı sarılmıştım, benden kurtulamazdı. Günaydın öpücüğümü alacaktım. 

"Ne zaman uyandın sen? Bu ses senin telefonundan mı geliyor SeYoung? Tanrı aşkına ne kadar sinir bozucu!" Sabahın köründe acı acı çalan alarm beynime giriyordu. 

"İzin vermiyorsun ki kapatayım" diyordu SeYoung, haklıydı. Sanırım onu biraz fazla sıkıştırmıştım, kıpırdayamıyordu kızcağız. "Şu kollarını gevşetsen de alarmı kapatsam, nasıl olur koca ahtapot?" 

Ahtapot mu? İşte bu beni güldürmüştü. "Ahtapot da neyin nesi SeYoung?" Bu kızın hayal gücü beni şaşırtıyordu.

"Ahtapot gibi bütün bedenimi kavradın, hareket edemiyorum." 

"Ah özür dilerim, canın acıdı mı?" Onun canını acıtmak, isteyeceğim son şey bile değildi. Kollarımı gevşettiğimde telefonunun sinir bozucu alarmını kapatmıştı. 

Kalkıp kahvaltı hazırlamamız gerektiğini söylüyor, ama bir yandan da beni yattığım kanepeye çivileyen öpücüklerini bırakıyordu dudaklarıma. Eğer böyle devam edecekse bütün günü bu kanepede geçirebilirdim.

*** 

Okulda son dersime girmek için amfiye doğru ilerlerken arka cebimde titreyen telefonumu elime aldım. Arayan SeokJin hyungdu. Akşam eğlenmeye kulübe gidelim diyordu. "Sen, ben, Namjoon. Kim ailesinin yakışıklı bekarları olarak gövde gösterisi yapalım, tıpkı eskisi gibi."  

"Hyung eve gitmem gerek. Ben gelemem. Siz takılın." SeYoung'u yalnız bırakamazdım. Üstelik baş başa geçireceğimiz yalnızca üç günümüz kalmışken. İmkansızdı benim için.

SeokJin hyung sanırım verdiğim cevaptan dolayı kızmıştı bana. "İyi öyle olsun." dedikten sonra telefonu yüzüme kapatmıştı.

*

Akşam SeYoung'u da alarak eve dönmüştüm. Okul kantininde ekstra bir saat onun için beklemiştim. Dersim bittiğinde onun hala girmesi gereken bir dersi daha vardı. 

Evde birlikte yediğimiz yemekten sonra ben bulaşıklarla ilgilenirken JongGyu yine SeYoung'u esir almıştı. Ondan ödevine yardımcı olmasını istiyordu. Mutfak masası üzerinde birlikte ödev yapıyorlardı. 

SeYoung'taki sabır da kimsede yoktu bu arada, JongGyu ile ilgilenirken tek bir bıkkınlık belirtisi göstermiyordu. 

Düşünmüştüm de, SeYoung ne de güzel anne olurdu. Çocuklarıyla, hatta çocuklarımızla ilgilenirken sevgi dolu gözleriyle onlara baktığını canlandırabiliyordum zihnimde. 

On His PillowHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin