16

447 51 11
                                    

Merhaba! 👋🏼

Keyifli okumalar diliyorum.

Büyükannem aramızdan ayrılalı, on gün geride kalmıştı. Kendimi zor da olsa toparlamıştım. Hayat devam ediyordu ve eminim ki büyükannem de kendimi salmayıp, sıkı sıkı hayata tutunmamı isterdi. O cennetteydi, yukarıdan beni izliyordu biliyordum. Beni üzgün görmemeliydi. Bu şekilde kendimi telkin ediyordum. 

Birkaç gün önce hepimizin yüreğini ağzına getiren bir olay yaşamıştık. Bakıcı kadının son tüketim tarihine dikkat etmeden pişirdiği konserveden ötürü minik JongGyu besin zehirlenmesi geçirmişti. Minik oğlanın başına gelenden sonra Taehyung hiç düşünmeden bakıcı kadının işine son verdi, haklı olarak. 

Onu hiç o kadar sinirli görmemiştim. Hastanede geçirdiğimiz süre boyunca Sekreter Yang ile tartışıp duvarları yumrukladı. JongGyu gözlerini açtığında ancak rahatlamış ve sakinleşmişti. 

Onu anlayabiliyordum. Kardeşleri bir nevi ona emanetti. Emanetine iyi bakamadığını düşünüyor kendini suçluyordu, halbuki onun hiç bir suçu yoktu. Gereksiz yere kendine yükleniyordu.

Anne ve babası, JongGyu'nun hastanede olduğunu öğrendiğinde apar topar gelmiş, JongGyu daha iyi olup ayağa kalkınca da aynı hızda tekrar iş seyahatlerine geri dönmüşlerdi. Neden bu kadar meşgullerdi ki? Minicik çocuğu öylece bırakıp gitmişlerdi. 

 Hem bakıcı kadının işine son verilmesi hem de ebeveynlerin evden ayrılmasıyla yalnız kalan TaeHyung'a yardım etmek amacıyla Jimin ile beraber bir süreliğine TaeHyunglara taşındık. Arkadaşlar bugünler için vardı çünkü.  

TaeHyung'un ev konusunda performansını gördükten sonra yalnız da idare edebileceğini düşünüyordum ama JongGyu o kadar ısrar etmişti ki; sırf evlerinde kalalım diye kıskandığı Jimin'in bacaklarına yapışmıştı. Nasıl kırabilirdik ki ufaklığı?

Benim için de iyi olmuştu kalabalık içinde geçirdiğimiz bu süre. Büyükannemin üzüntüsünü atlatmamda yardımcı olmuştu. 

Evde hemen her gece misafirimiz oluyordu. Kimi zaman Jungkook kalmaya geliyor, kimi zaman TaeHyung'un kuzenleri SeokJin ve Namjoon, kimi zaman da hepsi birlikte gelip keyifli vakit geçiriyorduk. 

***

"SeYoung konuşmamız gerek." Jimin'in yüzündeki bu soğuk ve ciddi ifade de neydi? Hiç hoşlanmamıştım. Kafeteryanın ucundaki boş masalardan birine yönelmiş kendisini takip etmemi istiyordu. 

Söyleyeceği şey her neyse duymak istemeyeceğim bir şey olmasından dolayı korkmaya başlamıştım. Malum, sırları olan bir insandım. Ve onların açığa çıkması demek hayatımın tepe taklak olması demekti. Daha doğrusu Jimin'in gitmesi demekti... 

"Jimin ne oldu? Sorun nedir?" Merakla yüzünü inceliyorum sandalyeyi çekmiş otururken. Neden bu kadar soğuktu? Korkuyordum. 

"Of SeYoung ya! Annem az önce arayıp haber verdi. Şirket yeni varisi tanıtımı gezimiz yarın başlıyor. Gitmem gerekiyor yani." Yüzünü buruşturmuş ağlamaklı ses tonuyla konuşuyordu. 

Tamam! Onun için pek hoş bir haber olmayabilirdi bu ama ben bu haberi duyduğum için sevinçten ayağa kalkıp dans edebilirdim.

O soğuk ve donuk yüz ifadesini görünce bir an TaeHyung'la aramızda olan sır, o çirkin teklif açığa çıktı zannetmiştim. Öyle olmadığı için rahatladığımı hissediyordum. 

"Jimin bunun çok yakında olacağını biliyorduk. Neden bu kadar büyük tepki veriyorsun ki?" Henüz geçenlerde bunu konuşmuştuk oysa ki.  Şimdi bunun için canını sıkıyor oluşu hoşuma gitmemişti. 

On His PillowHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin