30

387 38 125
                                    

Merhaba! 

Uzun sayılabilecek bir bölüm oldu. Umarım keyifle okursunuz.

Yorum yapmayı ihmal etmeyin.

Sevgiler.

Jeju'da geçirdiğim yirmi günün ardından kendimi daha iyi hissediyordum. Bu nedenle artık Jeju'dan ayrılma vaktim gelmişti. Önce Seul'e sonra da Namgu'ya gitme kararı almıştım. 

Teyzemin arkadaşı olan ve kafesinde görev verip beni evinde de misafir eden Unnie'ye minnettardım. Kafamı boşaltmam için bana gerekli yeri ve aktiviteyi ve aynı zamanda yeterli zamanı sağlamıştı. 

Geçen yirmi gün boyunca hem Jimin ile hem de Taehyung'la sürekli mesajlaşmıştım. 

Jimin hala nerede olduğumu bilmiyordu. Tıpkı Taehyung'un dediği gibi, iyi olduğumu ve döneceğimi söylediğimde daha fazla ısrarcı olmamış ve konuyu kapatmıştı. 

Taehyung ise, onun burada Jeju'da olmasını istemememi hoş görüyle karşılamış ve Seul'e dönmüştü. 

Jeju'ya geldiğimde kafam allak bullaktı. İçinde bulunduğum durum tam anlamıyla iki ucu pis değnekti. Jimin ile olursam Taehyung'u kaybedecektim, Taehyung ile olursam Jimin'i. 

Oysa ki hiçbirini kaybetmeyi göze alamıyordum. Hayatımdaki önemli insanlardı. Onlardan öylece vazgeçemezdim. 

İkisi de çılgınlar gibi mutlu olsunlar istiyordum. Çünkü her ikisi de mutluluğu fazlasıyla hak ediyordu. 

Haklarında konuşulanın aksine her ikisi de kalpleri harika insanlardı, en azından bana karşı öylelerdi. Başıma gelen en güzel şeydi onlarla arkadaş olmak. 

Jeju'da kaldığım sürece aklımdakiler netleşmişti, neredeyse. Seul'e dönerken içim hiç rahat olmasa da kararımda kalbimin sesini dinlemiş olmam bir nebze beni teselli ediyordu. 

*

Valizimi kapatır kapatmaz Jimin'in hediyesi yüzüğümü tekrar sağ yüzük parmağıma taktım. Kaldığım odadan çıktığımda teyzemin arkadaşı unnie salonda beni bekliyordu. 

"Her şey için çok teşekkür ederim Unnie. Umarım yine görüşürüz. Seul'e geldiğinde mutlaka bizi ziyarete gel." 

Unnie, karşılaması gibi sıcak vedasıyla havaalanına gideceğim taksiye kadar eşlik etmişti. Takside havaalanına doğru ilerlerken heyecanım doruklara çıkmıştı bile. 

Yaklaşık bir buçuk saat sonra Seul'de olacaktım ve Namgu'ya dönmeden önce orada geçireceğim birkaç gün hayatımın sonuna kadar nasıl yaşayacağımı gösterecekti; mutlu mu, pişmanlık içinde mi?

*

Seul'e vardığımda yaklaşık yarım saat kadar da havaalanı transferini bekledim. Döndüğümden ne Jimin'in ne de Taehyung'un haberi yoktu. Teyzeme dahi söylememiştim döneceğimi. Kafe sahibi unnieden de rica etmiştim haber vermemesini. Bu nedenle de havaalanından eve kendi imkanlarımla dönmem gerekiyordu. 

Seul'de haziran ayı akşamına göre hava fazlaca nemliydi. Havaalanı transferi sonrası bindiğim otobüs tıklım tıkıştı ve ter kokusu nedeniyle bayılmak üzereydim ki nihayet inmem gereken durağa varmıştım.

Durakta indikten sonra yürümem gereken on dakikalık yokuş yolu normal şartlarda hızlıca çıkabiliyorken peşimde sürüdüğüm valizim nedeniyle şu an bir kaplumbağadan farksızdım. Nefes nefese kalmıştım. 

On His PillowHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin