Bölüm 38 - Hatırlamak

450 27 58
                                    


Hilal asık yüzüyle Doktor Arthur'un dediklerini dinliyordu. Daha doğrusu öyle yapmaya çalışıyordu, zira aklı Leon'daydı. Tıpkı iki gündür olduğu gibi Leon'u ve onun tavırlarını düşünüyor ve anlamaya çalışıyordu. İki gündür ya genç adamla görüşemiyordu ya da konuşamıyordu.
Leon, Lucas'la buluştuğu gün eve dönmemiş ve otelde kalmıştı. Ertesi gün Lucas'ı İzmir'e yolcu ettikten sonra hep beraber kısa bir İstanbul gezisi yapmışlardı. Fatma'dan çıkmıştı bu fikir de. Genç kız ortamdaki garip gerginliği ve anlamsız hüznü hissetmişti ve böyle bir fikir atmıştı ortaya. Azize de kabul etmişti. Belki herkesin geçirdiği kötü günleri biraz olsun unuttururdu diye. Fakat o gezi de son derece keyifsiz geçmişti. Her şeylerden habersiz olan Hilal ve Fatma tüm çabalarına rağmen Azize, Veronika ve Leon'dan sahte tebessümler dışında hiçbir karşılık alamamıştı.
Ertesi dün de farklı olmamıştı. Hilal annesiyle hastaneye tedaviye gidip gelmişti ve geri kalan tüm günü herkes evde geçirmişti. Hatta Leon odasından yemeklere katılmak dışında çıkmamıştı bile. Sadece bir aralık dolaşmaya diye çıkmıştı. Azize'nin odasında kalan Veronika da günün çoğunu odada ve bahçede geçirmişti. Azize de Hilal'i hiç yalnız bırakmıyordu. Böylece Hilal sevgilisinin yanına da gidemiyor, konuşamıyordu. Boş oda olmadığı için yanında uyumaya başlayan annesini de atlamıyordu ki gece Leon'un yanına kaçabilsindi. Saatlerce annesi uykuya dalsın diye beklerken sonunda kendisi uyuya kalıyordu. Annesinde de bir hal vardı ama sorsa bile cevap alamıyordu. Aslında kimseden cevap alamıyordu ve bu bilinmezlik Hilal'in zihnini yoruyordu artık.

Ama Hilal'i elbette en çok düşündüren Leon'du. Veronika Hanım döndüğünden beri Leon'daki değişikliği apaçık fark ediyordu genç kız. Veronika Hanım gelmeden önce de tuhaf davranmıştı ama şimdiki hali daha bir başkaydı. Sürekli dalgın ve düşünceliydi. Kimseyle mümkün olduğunca konuşmuyordu bile. Hilal zar zor göz göze geldikleri anlarda bakışlarıyla halini sorsa bile sevgilisinden karşılık alamıyordu. İşte Hilal'i artık kırmaya başlayan da bu olmuştu. Endişeli bakışlarını Leon resmen geçiştiriyordu. Genç kızın baş başa kalmak için yaratmaya çalıştığı fırsatları da geri çeviriyordu. Hilal kaç kere onu bahçeye ya da boş mutfağa çağırmıştı, fakat Leon her defasında onu duymazdan gelmişti.

Hilal'in düşünceleri yine Leon'a kalmışken derin bir iç çekti. Fakat bir anda Doktor Arthur'un seslenişini fark edip kendisini hızlıca toparladı.

"Hilal! Beni dinlemiyor musunuz?" dedi yaşlı hekim biraz yüksek sesle.

"N-ne? Ah evet dinliyorum tabii. Olur mu hiç öyle şey?" diye savunmaya geçti Hilal telaşla.

Bu sefer Doktor Arthur iç çekti. "Bugünlük bitirelim en iyisi." deyip ortalarında duran sehpanın üzerinden hafıza egzersizi için kullandıkları kağıtları alıp oturduğu yerden kalktı. Yaşlı hekim kendi masasına ilerlerken Hilal mahçup hissetti kendisini.

"Şey kusura bakmayın hekim bey, annemler İzmir'den döndüklerinden beri evde garip bir sessizlik ve dalgınlık var. Düşüncelerim hep oraya kayıyor. Size saygısızlık etmek istemedim. Affedin." dedi mahcubiyet taşıyan gözlerle.

Doktor Arthur başta kızmıştı Hilal'e. Bir şey hatırlamaya başladığı için tevadiyi boşladı diye düşünmüştü, fakat genç kız belli ki ailevi sorunlar yaşıyordu. Aslında bu çok da olağan bir şeydi bu dönemde, hele de bir Türk aile için. Ülkeleri zor bir dönemden geçiyordu. Hayatları tamamen değişmeye başlamıştı. Bu yüzden babacan bir tavırla gülümsedi kıza.
"Anlıyorum Hilal. Bu günlerde insanın başına kolayca çok can sıkıcı şeyler gelebiliyor. Ülkede her şeyi kökünden değiştiriyorlar. Bu sancılı süreç halkı da etkiliyor tabii." diye kızı anladığını söyledi. "Yine de bugünlük paydos verelim. Yarınki egzersizlerimizde daha sıkı çalışarak bugünü telafi edebiliriz. Ayrıca yarın bir hekim arkadaşımla da sizi tekrar muayene de etmek istiyoruz."

Mazi ile İstikbalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin