Bölüm 39 - Rüya Bitti

574 31 56
                                    


Hilal yerde otururken arkadaşının yardımıyla biraz dikleşti. Gözyaşları istemsizce akmaya devam ediyordu.
"Ben... ben hatırlıyorum." dedi sadece.

"Hatırlıyorsun tamam." dedi Fatma biraz rahatlayarak. Hilal'e kötü bir şey oldu sanmıştı zira. Fakat arkadaşının dediklerini ancak biraz sonra algılayabildi. Bu sefer yaşadığı farkındalığın heyecanıyla bağırmaya başladı.
"Hatırlıyorsun!" diye çıkıştı, sanki daha çok kendisini inandırmak ister gibi. "Hilal, sen hatırlıyorsun! Her şeyi hatırlıyorsun, öyle mi?!" deyip Hilal'e sıkıca sarıldı.
"Ah canım benim! Çok ama çok sevdim, güzel arkadaşım!"

Hilal ise o anlarda kayıtsızca duruyordu, zira zihni karman çormandı. Hafızasını kaybettiği o gecenin öncesini ve sonrasında olanları düşünüp duruyordu istemsizce.
İlk aklına takılan babası oldu. Gazetede okuduğu o katliam haberinin sonunda babasından da bahsediliyordu. Üstelik lanet edilerek. Babası da o katliamın bir parçası mı olmuştu yani? Bu kadarını da mı yapmıştı? Peki ya hafızasını kaybettiğinde kendisine olan davranışlarını neye yorulmalıydı? Tekrar Selanik günlerinde çocukken onunla oynayan adam olmamış mıydı babası?
İçinde kocaman bir acı vardı Hilal'in. Oysa hatırladığında çok mutlu olmayacak mıydı? Neyin nesiydi bu hüzün? Bu acı? Zihni bölünmüştü adeta. Bir yanda hafızasını kaybettiği günlerde kendisine çocukluğundaki gibi şefkatli davranan babası, öte yanda Yunan'larla beraber masum köylüleri öldürmekle itham edilen Albay Cevdet vardı. Neyi düşünmeliydi şimdi? İçindeki kız çocuğuna mı üzülmeli, yoksa vicdanlı bir genç kız olarak bu katliam için öfkeyle mi dolup taşmalıydı? Neydi öncelik? İlkin kendisi için mi üzülmeli, yoksa hayatın acı gerçeklerini mi sindirmeliydi? Hilal üzgündü, hem de çok.

"Allahım çok şükür! Bak bir anda hikmetini gösterdi." diye dualar eden arkadaşıyla düşüncelerinden sıyrıldı Hilal.

Sonra Fatma tamamen geri çekildi. Kıza sarılmak için o da yere oturmuştu. Ayağa kalktı hemen ve Hilal'e de kalkması için yardım etti.
"Pekâlâ, o vakit biz ne yapalım şimdi?" derken düşünceli hatta biraz da endişeliydi Fatma.
"Hastaneye dönmek mi gerek acaba? Hekimi bilgilendirmek gerekir tabii? Ama önce eve mi gitsek? Ay bilemedim Hilal. Ne yapalım?"

Hilal umursamazca omuz silkti. Aklını tam olarak Fatma'nın dediklerine veremiyordu.

"Ay asıl Leon'a sürpriz olacak." derken gülüyordu Fatma. Leon evde diğerleriyle beraber Hilal için doğum günü kutlaması için hazırlıklar yaparken asıl kendisi şaşıracaktı. Fatma bunları tebessümle düşünürken, Hilal işte o an Fatma'ya dikkat kesildi.

"Leon." dedi genç kız sessizce ama Fatma duymuştu.

"Evet, o da çok sevinecek." derken gülümsemeye devam ediyordu Fatma.

Hilal'in ifadesi daha da donuklaştı. Leon. Teğmen Leon. Daha birkaç saat öncesine kadar ona "sevgilim" mi diyordu yani? Ablasının izdivaç hayalleri kurduğu adamdı Leon. Yunan generalinin biricik asker oğlu, işgalci Yunan Teğmen'iydi.
"Hasan abimin katili." diye mırıldandı gözleri tekrar dolarken. Neyin içine düşmüştü böyle? Kalbini titreten, içini aşkla dolup taşıran sadece Leon değildi, Teğmen Leon'du. Ve bu çok büyük bir farktı.

Fatma kızın mırıldanmışını bu sefer anlayamamıştı, ama gözleri dolan arkadaşını görünce şaşırdı. Fakat bunu hemen fazla mutluluğa yordu.
"Duygulandın tabii." derken Hilal'in gözyaşlarını sildi Fatma.

Hilal'in aklı hafızasını kaybettiği o geceye gitti yine. Anlatıldığı üzere Leon o gece peşindeydi. Bizzat Leon da dahil herkes böyle anlatmıştı. O gece vurulmuştu, o yüzden de düşüp başını çarpmış ve hafızasını kaybetmişti. Sonra oraya gitmeden önce ablasının faytondaki saçmalıklarını hatırladı genç kız.
"Bugün yarın Leon'la nikahım kıyılınca kız kardeşimin siyaset martavallarından başım ağrısın istemiyorum."
Kulaklarında ablasının Leon için söyledikleri yankılanıyor, gözünün önüne ikisinin samimi halleri geliyordu. Zihninde bunlar gezinirken kaşlarını çattı. Her an içini daha fazla öfke kaplıyordu. Kendini yere atıp bağırıp ağlayarak isyan etmekle, öfkeyle ortalığı yıkıp yakmak arasında kalmıştı. Düşündükleriyle daha da artmış olan gözyaşlarını bu sefer kendisi sildi, ama sertçe ve hırsla. Akıttığı yaşlar için, acıyan kalbi için kendisine kızıyordu şimdi. Lakin güçlü kalmalıydı. Her şeye rağmen. Kendisini biraz toparlayıp arkadaşına döndü.
"Eve gidelim, Fatma." dedi Hilal, güçlü durmaya çalışarak. Ardından Fatma'nın heyecandan yere düşürdüğü gazeteyi çantasına tıkıştırdı.

Mazi ile İstikbalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin