Bölüm 14 - Bir Saat

596 33 59
                                    

İyi okumalar.

Hilal bu sabah zor da olsa erken uyanmayı başarmıştı. Dünkü temizliğin yorgunluğu, gece de Leon'u düşünmekten hemen uyku tutmaması derken erken kalkabilmesine bir hayli şaşırmıştı.
Genç kız uyandığı vakit önce bir anlığına nerede olduğunu algılayamasa da, hemen yeni evlerinde olduklarını hatırlaması uzun sürmedi. Başta odası olmak üzere yeni evlerini çok beğenmişti. İzmir'de kalan ailesinin de yanlarında olmasını istiyordu. Başta babası olmak üzere hepsini özlemişti genç kız. Kendine hayret de ediyordu Hilal. Hem kardeşlerini ve babaannesini tam benimseyemediğini düşünüyor, hem de onları daha şu beş günde özlüyordu.

Hilal yatağından kalkıp odasının penceresine doğru yürüdü. Gecelikle olmasaydı balkonuna çıkmak isterdi ama böyle uygun olmaz diye düşündü. Perdeyi açıp önce pırıl pırıl havaya ardından da evlerinin sokağına baktı. Bir kaç kişi geçip gidiyordu. Tam perdeyi kapatacakken karşı evin açık penceresinden örtü silkeleyen şu meraklı komşularını gördü. Kadın abartı bir heyecanla Hilal'e el sallayıp selamladı. Genç kız başta kadının heyecanlı halini garipsese de saygılı bir gülümsemeyle bir baş selamı verip pencereden ayrıldı.

Hilal yatağını topladıktan sonra odasından çıktı. Annesinin odasının aralık kapısından kadının daha uyanmadığını gördü. Yüzünü yıkamak ve diğer işlerini halletmek için alt kata indi. Bir vakit sonra hastalandığını gördü genç kız. Yatağını toplarken kan lekesi görmemişti oysa. Yine de yeni yatağına bulaşmadığına sevindi. Ancak Hilal hastalanacağını akıl edip yanında bir şey getirmemişti. Annesinde bir şeyler olmasını umut edip yukarı çıktı ve uyuyan kadını ürkütmeden uyandırmaya çalıştı.

"Anne. Anne uyan." dedi çok sesli de olmadan.

Azize biraz kıpırdayıp gözlerini açtı. Hilal'i başında görünce korktu. "Hayırdır kızım, bir şey mi oldu?" derken sesi de telaşlı çıkmıştı.

"Çok önemli değil korkma. Sadece hasta olmuşum. Sen de bez gibi bir şey var mı?" diye sordu.

Azize anlayışla başını salladı. Şu son yaşadıkları yüzünden artık kendini sürekli diken üstünde hissediyordu. Her an başlarına yeni bir felaket gelecekmiş gibi.
"Tamam, şu çekmeceye koymuştum. Ordan alıver." deyip parmağıyla aynalı şifonyeri gösterdi.

Hilal başını sallayıp annesinin dediğini yaparken Azize en son ne zaman hastalandığını hatırlamaya çalışıyordu. Yolculuğa denk gelecek diye özellikle kolay ulaşacağı yere bezleri koymuştu. İçine bir an korku düştü, ancak birkaç gün gecikmeden bir şey olmaz diye kendisini telkin ediyordu. Ama yine de aklına Cevdet'le beraber oldukları o gece geldi. Meğer Hilal'inin vurulduğu geceymiş. Aradan ne kadar vakit geçtiğini hesaplamaya çalıştı Azize. İki haftadan fazla zaman geçmişti. Olabilir miydi? Karnında yine Cevdet'ten bir parça taşıyor olabilir miydi?

********************************

Hilal, Doktor Arthur'un sekreteri tarafından ayrı bir odaya alınmıştı. Şimdi Hilal, Azize ve Leon hekimin gelmesini bekliyorlardı.
Leon, Hilal'lerin evine biraz erken gitmiş ve beraber kahvaltı ettikten sonra hastaneye gelmişlerdi. Bu ayrılık genç adamı tahmin ettiğinden fazla üzmüştü. Gece balkon buluşmaları hariç Hilal'i yine aynı zamanlarda görüyordu ancak yine de Hilal'in hemen yan odasında değil de birkaç mahalle uzağında olması Leon'a dokunmuştu. Meğer Hilal'in varlığı bile Leon'a huzur veriyormuş, onu mutlu ediyormuş. Ayrıca Leon biraz da Hilal için endişeleniyor. Olur da kötü bir hadise yaşanırsa yanında olamamaktan ve onu koruyamamaktan korkuyordu.

Doktor Arthur yanında beş genç hekimle beraber odaya girdi. Hilal ve diğerleriyle selamlaştıktan sonra Azize'ye döndü.

"Azize Hanım, bugün öğrencilerimle küçük hanımı muayene edeceğiz. Bu muayene iki üç saat kadar sürebilir ve maalesef bazı cihazlar kullanacağımız için kızınızın yanında olmanız mümkün değil. Kaideler böyle. Hastanede beklemenizin bir lüzumu yok. Hatta siz isterseniz evinize dönün, eminim bu delikanlı gelip Hilal'i evinize bırakmaktan mutluluk duyacaktır. Değil mi, mister?"

Mazi ile İstikbalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin