Bölüm 64 - Çaresiz Günler II

917 15 12
                                    


Yağmur yüzünden hafif çamurlanmış yolunda yürürken nihayet karargah binasına ulaştı Leon. Artık buraya gelmek ona eskisinden bile daha zul geliyordu. Ne bu binaya, ne de içindeki çoğu insana katlanamıyordu. Üstelik şimdi mesele sadece katlanmak da değildi. Korkuyordu Leon. Kumandan'la karşılaşmaktan ve yine ona Hilal üzerinden tehditler savunmasından ölesiye korkuyordu. Bir de bugün evlerinden çıkarken gördüğü yabancı adam onu daha da tedirgin etmişti. Büyük olasılıkla Kumandan, evini de gözlettiriyordu. İçi iyice endişeyle sıkışıyordu. İstemsizce eli üniformasını yakasına gitti ve nefes almak ister gibi çekiştirdi.
Tam o sırada bir el omzuna sertçe vurdu. Bu hamleyle olduğu yerde irkildi Leon.

"Teğmen, uykunuzu mu alamadınız? Hâlâ rüya görüyordunuz gibi. Öyle derin dalmışsınız ki." dedi Yüzbaşı Haris kendi dillerinde şakayla karışık.

"Yüzbaşı." deyip bir baş selamı verdi Leon, kendini toparladıktan sonra.
"Bugün biraz halsiz gibiyim. Sanırım karargahta dolaşan salgın hastalık beni de etkiledi." diye de yalan uydurdu.

"O halde kendinize çok iyi dikkat edin, Teğmen. Bildiğiniz gibi daha işimiz çok." derken ima ile gülümsedi adam. Bolşevik hareketi için yapacakları eylemleri kast ettiği çok açıktı.

Leon da kısaca aynı ima ile adamı onaylar gibi gülümsedi. Ardından birlikte karargaha girdiler. Leon kendi odasını yolunu tutarken Yüzbaşı'yla vedalaştı.
Karargahtaki odasına girdiğinde başka kimseyi göremedi. Genç adam ağır hareketlerle önce şapkasını çıkarıp masasına attı. Ardından siyah deri eldivenlerini çıkarıp koydu. Kabanını da çıkarıp askıya astıktan sonra yığılır gibi kendisini sandalyesine bıraktı. Düşünceler yine çoktan tüm zihnini ele geçirmişti. Kumandan, Hilal meselesinin peşini kolay kolay bırakmayacağı apaçık ortadaydı. O halde ne yapması gerekiyordu? Bunu düşünüp durdu. Öte yandan, eğer sabah evi gözetleyen adamı sahiden babası yolladıysa, bu da Leon'un yine konuşmak için odasına çağırılacağı anlamına geliyordu. Leon içindeki büyük bir korkuyla babasının onu çağırmaması için dua etti, zira hâlâ bir planı yoktu.

***********

İki saat kadar sonra birden karargah odasına Pavlos girdi. Leon bir an yine Kumandan'ın emir eri geldi diye korkmuştu. Lucas geldiği vakit de aynı korkuyu yaşamıştı. Fakat arkadaşını görünce rahatladı genç adam. Tekrar önündeki raporlara dönerken de Pavlos'u kendi dilinde selamladı.
"İyi sabahlar."

"Pavlos, bizi mi özledin?" diye zevzekçe gülen Lucas araya girdi.

"İyi sabahlar, Leon." diye kendi dillerinde önce Leon'u cevapladı Pavlos. Ardından Lucas'a kaş göz işaret yaparak konuştu.
"Lucas, benimle biraz gelir misin? Arşivde bir dosya aramam gerek. Yardım edersen çabuk bulurum."

"Offf Pavlos, çok sıkıcısın. Asla o toz yuvasına girmem. Çaylak erlerden birine emret işte. Bir işe yarasınlar."

Pavlos bu cevapla iyice sinir oldu.
"Lucas! Gel dediysem gel! Orada boş boş oturup durma." derken arkadaşını kalkması için kolundan çekiştirdi.

Leon bu dikkat geçen gürültülü tartışmaya bir bakış attı. Aslında ne aklını önündeki raporlara verebiliyordu, ne de önünde tartışan arkadaşlarına eğlenmek için katılacak ruh hali vardı. Sonunda arkadaşları apar topar odayı terk edince tek başına kaldı. Yine sessizlik ve bolca düşüncelerle baş başaydı. İçine çöken sıkıntıyla pencerenin önüne gitti. Pencereyi açıp soğuk havayı içine çekti. Odadan dışarıya çıkamıyordu, zira garip bir şekilde Kumandan'la karşılaşma ihtimalinden korkuyordu. Sanki odadan dışarıya adımını atsa hemen yakalanıp babasının huzuruna çıkartılacaktı. Kendini köşeye sıkışmış gibi hissediyordu. Derince iç çekerken birden kapı vuruldu. Leon yine korkuyla irkildi, kalbi boğazında atıyordu adeta. Dili damağı kurudu, bedeni titremeye başladı. Bir türlü ağzından "gir" komutu çıkamıyordu. Gerek de kalmadı, kapıyı vuran kişi odaya girdi.

Mazi ile İstikbalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin