İyi okumalar.Leon Hilal'i o halde gördükten sonra adeta donup kalmıştı. Zihni ona her ne kadar Hilal'e yardım etmesini ve onu hemen hastaneye yetiştirmesini söylese de, bedeni ve ruhu düşüncelerine bir türlü itaat edemiyordu. Bedeni taş kesilmiş, ruhu çekilmişti sanki. Öyle ya, Hilal hareketsizce yerde yatıyordu. Kabullenemiyordu belki de Leon kızın bu halini. Gözlerini sıkıca kapadı. Tam da o an fark etti gözlerinin yandığını. Derin bir nefes aldı. Gözlerini tekrar açtığında maalesef gördüğü şey hâlâ aynıydı. Yerde yatan Hilal'di işte. Gölün kenarında olduğu için feracesinin birazı sudan ıslanmıştı. Haziran ayındalardı ama ılık rüzgar ve ıslak kıyafet kızı üşütebilir diye düşündü Leon ve sarsmadan Hilal'i kucağına aldı.
Hilal'in başından gelen kan yüzden boynuna doğru yol almıştı bile. Durumu ciddi görünüyordu ama Leon o kadar çaresiz ve telaşlıydı ki, Hilal'in üşüme ihtimali başındaki kandan daha önemli gelmişti o an ona. İçten içe Leon da farkındaydı, saçmalıyordu. Beyni ona nefesine bak, yarası nerde, hemen hastaneye götür diye komutlar verse de işte lanet bedeni hiçbir şey yapamıyordu. Ama toparlanmalıydı. Hilal ölebilirdi. İşte beyninde yankılanan bu cümle Leon'un kitlenen bedenini harakete geçirmişti.
Leon hemen Hilal'in nabzına baktı. Şükürler olsun ki kız yaşıyordu. Bu sefer derin bir nefes verdi Leon. Bu lanet yere iki araçla gelmişlerdi. Leon araca doğru kucağında Hilal'le hızlı ama dikkatli adımlarla ilerlerken askerler de onun peşine düşmüştü. Bir de askerler vardı. Leon bir de onlarla uğraşmalıydı. Kendisine sürekli sorular soruyorlardı zaten farkındaydı ama onlara cevap verecek durumda değildi. Araca yaklaştıklarında bir askeri şoförlük yapması için kendi aracına aldı. Diğerleri ikinci araçla karargaha dönecek ve Albay Cevdet'e haber vereceklerdi. Yine ulaşamazlar ise iki asker konağa gidip Albay'a veya ailesine Hilal'in durumunu anlatacaktı.*************************
Leon hastaneye kucağında Hilal'le büyük bir telaşla girdi. Onları ilk gören Başhekim Mustafa Sami ve o gece nöbetçi olan Ayşe Hemşire'ydi. Hastaların gece kontrolünü bitirmiş, ilaç odasında da bir teftiş yapmak için oranın yolunu tutmuşlardı. Leon'un yolculuk sırasında Hilal'in tamamen kapanmış bilinci ve durmayan kanaması yüzünden endişesi katlandıkça katlanmıştı. Hastaneye girdiğinde farkında olmadan Yunanca yardım dilenmeye başlamıştı. Kısa süre önce hastane her ne kadar Albay Cevdet'in önerisiyle Yunan Ordusu'na geçse de, çalışanları halen Türk'tü. Mustafa Sami ve Ayşe Hemşire çoktan Hilal'in yüzündeki kendini açıkça belli eden kırmızı sıvıyı fark etmiş ve müdahale için işe koyulmuşlardı. Ayşe Hemşire bir hasta bakıcı ile beraber bir sedye bulup getirdi. Mustafa Sami Leon'un kucağından Hilal'i almaya ve sedyeye yatırmaya çalışıyordu. Leon endişesinden sıyrılıp başhekime yardım etmeye başladı nihayetinde ve Hilal'i sedyeye beraber dikkatlice yatırdılar. Neredeyse koşar adımlarla koridor boyu ilerlediler. Büyük bir kapıdan içeriye Hilal'in yattığı sedyeyle beraber Başhekim ve Ayşe Hemşire girdiler. Hasta bakıcı Leon'a gitmesi için izin vermedi ve buranın bir ameliyathane olduğunu belirtti. Çaresiz bekleyecekti Leon. İçeriye üç hemşire daha girdikten sonra Leon da kapının karşısında duran banka oturdu. En çileli kısım şimdi başlıyordu işte. Beklemek, sadece beklemek. Hiç bir şey yapamadan, biri çıkıp iyi bir şey desin diye çaresizce beklemek.
Beş dakika kadar gerçekten beklemeyi denedi Leon ama o beş dakika ona beş saat kadar uzun gelmişti. Ayağa kalktı hastanede turlasa vakit geçerdi belki diye düşündü, belki bahçeye de çıkardı. Temiz hava mutlaka ona iyi gelirdi. Ama ya o bahçedeyken biri çıkarsa ya da bir gelişme olursa? Vazgeçti Leon. Bu sefer koridorda turlamaya başladı. Aslında biri çıkıp "Hilal'in hayati bir tehlikesi yok, yaralarını sarıyoruz sadece" dese ne kadar rahatlayacaktı. Bir an durdu ve arkasında dönüp solunda kalan ameliyat kapına baktı. Acaba içeriye girse miydi? İşlerine engel olacak değildi ya, sadece Hilal'in durumunun iyi mi olduğunu soracaktı ve hemencecik de çıkacaktı, zira bu bilinmezlik bataklık gibiydi. Tüm bunlar ona çocukluk hatıralarını tekrar canlandırıyordu.
Leon bu hissi daha önce de yaşamıştı. O zamanlar daha yedi yaşına girmemişti bile. Miterasının intihar ettiği o yaz gününü hatırladı Leon.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mazi ile İstikbal
FanfictionHilal'in yaşadığı bir kaza, onu ve Leon'u mazide bir yolculuğa çıkarırken istikballerinin de temelleri atılıyordu.