Hilal, Azize ve Leon hastaneden ilaçları da aldıktan sonra yine faytonla otelin yolunu tutmuşlardı, ancak biraz yolu uzatarak kısa bir Beyoğlu gezi yapmaya da karar vermişlerdi. Sahile kadar indiklerinde Leon cep saatine baktı. Saat bire geliyordu. Biraz acıktığını da hissetti. Bu sabah gemide çok erken bir saatte Hilal'in getirdiği böreklerden yemişti sadece. Sahil yakınlarında güzel bir restoran dikkatini çekti."Azize Hanım, öğle yemeğini şurada yiyelim isterseniz?" diye biraz ilerideki mekanı işaret edip sordu Leon.
Azize biraz düşündü, zaten otele dönseler de otelin yemek salonunda yiyecekler ve para harcayacaklardı. Pek bir şey fark etmiyordu. Zaten Hilal'in de bir şey demese de gözlerinin parladığını fark etmişti. Hilal'i böyleydi hep. Bir şey istese yahut heves etse de söyleyemezdi. Hele Selanik'ten İzmir'e gelince iyice içine kapanmıştı küçük kızı.
"Münasiptir." diye cevapladı sadece.Leon arabacıya mekanın yakınında durmasını söyledikten bir süre sonra faytondan indiler. Leon yine hanımları önden yollayıp arabacıya parasını ödemişti. Azize fark ediyordu bunu, şimdilik bir şey demese de buna daha fazla izin veremezdi. Nasıl yapacağını bilemese de Leon'la en yakın vakitte bu meseleyi konuşmalıydı. Leon'u peşlerinden sürüklemişken bir de çocuğa maddi olarak da yük olamazlardı. Ayrıca onunla konuşması gereken başka mevzuları vardı Azize'nin ancak Hilal yanlarındayken olmazdı.
Mekana girdiklerinde bir garson hemen onları karşılayıp deniz gören bir köşeye oturttu.
Ancak Azize ve Hilal ellerine tutuşturulan kalın kağıtlardaki ecnebi isimleri anlayamıyorlardı bir türlü. Zaten hiçbiri de Arap harfleriyle yazılmamıştı.
Leon durumu anladı ve birkaç öneri yaparmış gibi hanımlara belli etmeden yardım etmeye çalıştı."Tavuk mu yoksa balık mı tercih edersiniz? Ben karar veremedim sanırım."
Hilal biraz düşündü. Hiç balık yemediği aklına geldi, bu yüzden denemek istiyordu. Tadını elbette biliyordu, bunu unutmamıştı ama ne zaman yediğini ve ne yediğini bilmiyordu.
"Sanırım ben balık alacağım." diye yanıtladı Hilal. Azize de kızını onayladı. İzmir'de balık epey pahalılaştığı için uzun zamandır alamıyordu kadın, zira şehir işgal edildiğinden beri balıkçılardan balıklar yabancı tüccarlara, onlardan da Avrupa ülkelerine satılıyordu.
"Ben de balık alırım." dedi Azize.Leon biraz düşünür gibi yaptı "O halde ben de size katılayım. Fransız usulü soslu bir balık yemeği var çok meşhurdur, onu tavsiye ederim." dedi Leon. Zaten yemeklerin hepsi Fransız mutfağındandı ve üstelik de isimleri Fransızca ve İngilizce yazılmıştı, yani Azize Hanım'la Hilal'in okuyabilmesi mümkün değildi. Belli ki birçok yer yeni şehir yöneticilerini çoktan sahiplenmiş ve Osmanlı'nın çöküşünü kabullenmişti.
Leon yemekleri sipariş ettikten sonra masada kısa bir sessizlik oluştu. Hilal deniz manzarasına dalmıştı. Leon, Azize Hanım'a yakalanmadan arada Hilal'in nasıl Konstantinopolis manzarasına hayranlıkla daldığını izliyordu. Azize ise biraz dolu mekanın içine göz atıyordu. Giyip kuşamdan gayrimüslim oldukları belli olanlar kadın ve erkekler karışık oturuyorlardı. Sadece fesli ve iyi kuşamlı erkeklerin aralarında hiç kadın yoktu. Hatta bir iki tanesinin kendi masalarına ters ters baktıklarını da yakalamıştı Azize. Sadece zengin ailelerin kadınları kocalarıyla yahut ailenin başka erkek üyeleriyle böyle yerlerde oturabilirlerdi. Belli ki Leon'la oturmalarını ayıplıyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mazi ile İstikbal
FanficHilal'in yaşadığı bir kaza, onu ve Leon'u mazide bir yolculuğa çıkarırken istikballerinin de temelleri atılıyordu.