Bölüm 16 - Açelya

515 34 37
                                    


Hilal sonunda kendisini odasına atabilmişti, zira evdeki misafirler akşam olunca anca kalkmışlardı.
Leon yemeğini yiyip salon kapısının önünden başta Azize ve Hilal olmak üzere kadınlara kısaca veda etmiş ve evden hemen ayrılmıştı. Öyle ki Melahat Hanım'ın genç adamı sorgulama planları da bu ani gidişle de bozulmuştu. Ancak Leon evden gitse de kadınlar daha saatlerce onlara misafir olmuştu. Melahat Hanım, Azize'leri tabiri caizse adeta sorguladıktan sonra diğer tüm mahallelilerin, hatta yanındaki Zehra ve Şaziye Hanımların bile dedikodusunu yapmıştı. Kadın o kadar çok konuşmuştu ki artık Hilal'in başına ağrı girmişti. İlk fırsatta kız kendisini mutfağa atmış ve yeni ilacını kullanmıştı. Hilal'in ardından Fatma da gelmişti mutfağa. Her ne kadar Fatma alışık olsa da o da bunlamıştı. İki genç kız bahçeye çıkıp biraz da orda oturup sohbet etmişlerdi. Hilal Fatma'nın arkadaşlığını gerçekten sevmişti ve iyi anlaşacaklarını umuyordu. Daha sonra Azize kızına akşam yemeğini hazırlamasını söyleyince müsaade istemişti kadınlar. Melahat Hanım daha sonra muhabbetlerine devam etme sözü verdikten sonra beraberce evden ayrılmışlardı. Azize, kadınlar evden sonunda gittiler diye Allah'a şükredip ardından da kızına erken uyumak istediğini söyleyip odasına çıkmıştı. Hilal de annesinin ardından hemen odasında yol almıştı.

Şimdi yatağına oturmuş koynundan çıkartıp elinde tuttuğu iki zarfa bakıyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Şimdi yatağına oturmuş koynundan çıkartıp elinde tuttuğu iki zarfa bakıyordu. Öyle heyecanlıydı ki genç kız, kalbinin çarpıntısı yine hızlanmıştı. Heyecandan elleri titremeye ve terlemeye başlamıştı. Yüzünde ise durduramadığı bir tebessüm vardı. Leon ne yazmış olabilirdi? Bugün öğle vakti ilan-ı aşk etmişti ona. Çok güzel şeyler söylemişti. Bu kağıtlara da nicesini mi yazmıştı diye düşündü. Biliyordu Hilal, düşüneceğine açıp okumalıydı bu mektupları ama nedense bir şey ona engel oluyordu. Korku muydu? Çekingenlik miydi? Yoksa utangaçlık mıydı? Neydi sebebi bilmiyordu. Belki de mektupları okuduğunu Leon'a söylerse, ona hemen cevap vermek zorunda olmaktan korkuyordu. Aklı ve duyguları hem berrak hem de çok karışıktı. Daha doğrusu kalbi ne diyeceğini şimdiden biliyordu ama aklı karmakarışıktı.

Hilal cesaretini toplayabildikten sonra derin bir nefes alıp ellerinde tuttuğu zarflardan birini açtı, lakin ellerinin titremesi ona bu esnada pek yardımcı olmamıştı. Sonunda katlanmış kağıdı açtı ve okumaya başladı.

"Bana seni sevmeyi öğret. Çünkü bunu nasıl yapacağımı bilmiyorum. Böyle anlarda koca bir tarifsizlikle baş başa kalıyorum. İşte bu yüzden yeni bir dünya kurmak istiyor ve bu dünyada yanımda yalnız sen ol istiyorum.
Bana sevmeyi öğret. Bütün mânâları yeniden yazalım. Yeni bir lisan icad edelim kendimize, ve başka kimsenin bilmediği o lisanda söyleyelim sevdamızı.
Sen bana seni sevmeyi öğret, ben de sana cesareti öğreteyim... Sevda uğruna vatanların, hudutların nasıl yıkılacağını...
Ve en acısını söylüyorum şimdi; sana hiç okuyamayacağın mektuplar yazıyor ve gün be gün bu satırlarda kendi hakikatimi yitiriyorum.
Benden geriye ne kalacak onu da bilmiyorum. Sen mi, ben mi, aşk mı, ayrılık mı, ölüm mü, yaşam mı?
Yalvarıyorum sana Hilal, bana seni nasıl seveceğimi öğret. Yalvarıyorum Hilal, bana birlikte yaşayıp birlikte öleceğimiz bir vatan vaat et...

Mazi ile İstikbalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin