İzmir, 24 Eylül 1922Gün henüz yeni ağarırken gürültüyle ilerleyen trenin kompartmanında heyecanla pencereden dışarıyı seyreden Hilal nihayet evine döndüğü için sevinçliydi. Çocukken bir tren yolculuğuyla ardında bıraktığı Selanik'ten sonra evi İzmir olmuştu. Orayı da başka bir acıyla terk etmek zorunda kalsa da, artık tüm acılar bitmişti. Selanik feda edilse de İzmir'i kurtarılmıştı. İzmir artık hürdü.
9 Eylül'de Mustafa Kemal komutasındaki Türk Ordusu nihayet İzmir'e kadar girip düşmanı denize dökmüştü. Şehirde asayişin sağlandığına emin olduktan sonra Cevdet de telgrafla ailesini evlerine dönebileceklerinin müjdesini vermişti. Azize hemen hazırlıklara başlayıp çocukları ve Yakup'un ailesiyle beraber yolca revan olmuştu.
"Son durak, İzmir! Son durak!" diye koridorda yüksek sesle bağıran kondüktör işitiliyordu.
Bu sesle herkes iyice heyecanlandı, fakat bu heyecanı ilk dile getiren uyku mahmuru Samet oldu.
"Nihayet geldik mi abla?""Geldik, Samet'im. Az kaldı, birazdan istasyona varırız." diye gülümseyerek cevapladı Havva kardeşini.
"Ohhh, şükür. İzmir'e nihayet dönebildik. İlk işim butiklere koşup hasret gidermek olacak." dedi Yıldız da keyifle.
Azize, kızını bu akıl havada haline göz devirse de Hilal ve Havva gibi güldü. Lakin sonra kucağında uyuklayan oğluna iyice sarılarak iç çekti.
"Keşke annem de görebilseydi bu günleri. Cenazesini buraya getirmek de nasip olmadı. Şimdi ondan uzakta kalacağız."Hilal gibi diğerleri de buruklaştı. Fakat genç kız annesinin omzuna destek verir gibi dokunarak konuşmaya başladı.
"Babaannem bu günlerin geleceğini çok iyi biliyordu, anne. Hem orda şehitlerimiz yanında vatanının toprağında gömülü. Yalnız değil. Orda yatan evlatlara ana oluyordur.""Öyledir tabii. O evlatlara göz kulak olur, haklısın." deyip dolan gözlerine rağmen gülümsedi Azize. Aylar evvel Hasibe Hanım artık yaşlılığa ve savaşın zorlu hayatına daha fazla dayanıp bu dünyadan göç etmişti. Ölümü başta Cevdet ve Azize olmak üzere tüm aileyi yıkmıştı.
Buruk bir gülümsemeyle pencereden dışarıya bakan Hilal içinde taşıdığı acı ve ölümleri göğsündeki ağırlıkla yeniden hatırladı. Savaşın büyük bir kısmı kazanılmıştı. Zaferlerin devamının geleceğinden ise artık hiç şüphe duyulmuyordu. Birkaç bir vakte kadar tüm vatan toprağı işgalcilerden tamamen kurtarılacaktı. Bunun için aylardır nice taaruzlar, harpler ve mübadeleler yaşanmış, nice şehitler verilmişti. Bunlardan biri de Mehmet olmuştu. Hilal, Mehmet'in şehit olduğu haberini Yakup abisinden öğrenmişti. Her ne kadar ona karşı son konuşmalarında hayal kırıklığı yaşasa da, genç kız dostunun şehit olduğu haberine elbette çok üzülmüştü. Çok ağlamıştı. Tek tesellisi, arkadaşının istediği gibi bir şehit olarak gözlerini yumması olmuştu.
Dakikalar sonra nihayet tren istasyona ulaşmıştı. Karşılamaya Yakup ve Hilal'in çalgıcı arkadaşları gelmişti. Hemen herkes neşeyle kavuşma telaşına düşüp sarılıp gülüşerek hasret giderdiler. Ardından Yakup ayarladığı arabalarla evin yolunu tuttu. Yakup kendi ailesiyle evine geçerken çalgıcılar da Hilal'leri onların evlerine götürdüler.
Azize evini pek de eskisi gibi bulamadı. Yokluklarında işgalci askerler ve işgal destekçileri Cevdet'in casusluğu ortaya çıkınca evini de taşlayıp, epey zarar vermişlerdi. Cevdet döndüğünde vakit bulunca evi kabaca tamir ettirmişti. Lakin az vakitte pek de fazla uğraşamamıştı, hele de İzmir'e girdikten sonra başlayan büyük yangınla şehir yine karışmışken.
Yangının bıraktığı hasarı yol boyunca Hilal'ler de görmüştü. Yangın yüzünden zaten bu zamana kadar dönmeyi ertelemişlerdi. Yine de bu kadar büyük bir hasar görmeyi beklemiyorlardı. Hürriyetin bedelini işgalciler illa ödetip gitmişlerdi. Hilal bunu üzüntüyle düşünmeden edemedi. Lakin umutluydu da, zira bir mucizeyi başarmışlardı. Ölmüş bir devleti diriltip, ölümü bekleyen bir millete hayat vermişti Mustafa Kemal. Yanında da tüm vatanseverler vardı. Bundan sonrası da güzel olacaktı, buna gönülden inanıyordu genç kız. Hem de artık Leon da olacaktı yanında. Bu yüzden umutla gülümsedi yarına.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mazi ile İstikbal
FanfictionHilal'in yaşadığı bir kaza, onu ve Leon'u mazide bir yolculuğa çıkarırken istikballerinin de temelleri atılıyordu.