Leon ve Hilal yemeklerini yemeye devam ediyorlardı.
"Annen sana ne yazmış? Bir göz atabilmiş miydin mektubuna?" diye sordu genç kız.
"Yok, henüz bakamadım. Otele gidince bakarım." derken yemeğine de devam ediyordu Leon.
"Sen annene bir armağan almak istiyordun, belki yarın onu da alırız. Ne almak istediğini düşünebildin mi? Çok kararsızdın."
"Maalesef, hâlâ bir fikrim yok." diye cevapladı Leon. Aslında Hilal hatırlatmasa çoktan unutmuştu bile hediyeyi, bu yüzden içinden kıza teşekkür etti. Zaten aklı Hilal'le doluyken, son günlerde yaşanan olaylarla daha da onunla meşgul olmuştu. Annesi bu aklı havada haliyle onu ihmal ettiğini öğrenseydi, kim bilir ne kadar bozulurdu diye düşündü.
"O vakit yarın ona da bir şeyler bakalım." dedi, fakat sonra bir an düşündü genç kız. "Aslında..." diye lafa girdi. "Sen de bir fotoğrafını yollasana annene. Ona en güzel hediye yine sen olacaksın. Başka türlü armağanları da daha sonra alır yollarsın." diye bir öneri sundu.
Leon Hilal'in söylediklerini düşündü. Kızın hakkı vardı. "Doğru söylüyorsun. Bunu mitera beğenir."
Hilal Leon'u gülümseyerek onayladı. Sonra düşündü, keşke o da Leon'un bir fotoğrafını alabilseydi. Mesela gece uyumadan önce uzun uzun bakardı. Zira genç adamın yanındayken mesela yüzünü, saçlarını, omuzlarını rahat rahat inceleyemiyordu. Anca bugünkü gibi gizli gizli gözetlerse yapabilirdi bunu. Ama sonunda neler olduğunu da görmüştü Hilal. Ne kadar utanmıştı. Ya ilk baktığında alt tarafı çıplak olsaydı?
"Tövbe tövbe..." diye telaşla mırıldandı. Bunu hayal dahi edemezdi, kabil değildi.Leon da tam o sırada yarın kızın fotoğrafını nasıl gizliden alabilirim diye hesaplar yapıyordu ki, Hilal'in anlayamadığı mırıldanmalarını işitti.
"Bir şey mi söyledin?" diye araya girdi. Fakat kız kocaman açılmış gözleri ve al ala olmuş yanaklarıyla sadece ona şaşkınca bakıyordu.
"Hilal?""Yok!" diye hemen atıldı Hilal. Ah kendini hep böyle ele veriyordu işte. Neden hep Leon'a karşı böyle savunmasız hissediyordu kendisini? Sonra hemen düzeltti kendini. Çünkü hep Leon onu bu akla sığmayan hüylalara sürüklüyordu.
"Şey... ben..." diye gevelemeye devam etti genç kız. Ne diyeceğini de bilemiyordu. Zihni durmuştu adeta. "Mercimek köftesi biraz acıymış, onu diyordum." diye aklına gelen bahaneyi uydurdu.Leon inanmasa da üstelemedi ve başını hafif aşağı yukarı sallayarak anlayışla onayladı kızı.
Genç adam son lokmasını da bitirince cep saatini çıkarıp baktı. Saat üçe yaklaşıyordu. Hilal'in daha temizlenip dinlenmesi gerektiğini hatırladı.
"Azize Hanım'a yemeklerin çok güzel olduğunu iletirsin Hilal, fakat ben şimdi gideyim. Sen de dinlenirsin güzelce. Hem Doktor Arthur'a gidip senin serbest kaldığını da haber vereyim."Hilal Leon'un gitmesine üzülse de mani de olmadı. Kendisini yorgun hissetmiyordu ama bir an önce temizlenmeliydi. Bir de baş ağrısı yine yavaştan kendisini hissettirmeye başlıyordu. Ah tam şu ağrılardan kurtulmuşken yine başa dönmüştü. Hep o İngiliz askerlerinin suçuydu.
"Peki." diye razı geldi kız. "Akşam yemeğe gelirsin." diye de ekledi hemen."Tamam." diye gülerek cevapladı Leon. Kızın onu yine görmek istediğini böyle belli etmesi onu mutlu ediyordu.
Leon ayaklanınca Hilal de onu takip etti. Kapıya ulaşınca Leon terlikleri çıkarıp ayakkabılarını giydi. Hilal mahsunca onu izliyordu sadece. Genç adamın işi bitince kapıyı açtı. Evden çıkmadan kıza döndü tekrar.
"Akşama görüşürüz.""Görüşürüz." diye yanıtladı Hilal.
Genç kız Leon'u gözden kaybolana kadar kapıdan izledi. Leon başka bir sokağa sapınca kapıyı kapattı ve annesinin odasına çıktı.
Dikkatle kapıyı ses etmeden açtı. Eğer annesi uyursa onu rahatsız etmeyecek ve tek başına yıkanacaktı. Aslında annesi ısrar etmese kendisi yıkanmak isterdi, ama işte kadına karşı gelmek istemiyordu. Zaten kadıncağızı hastalığı ve şu son hadiseler derken istemeden üzüyordu, bari böyle sözünden çıkmayıp gönlünü yapsaydı. Fakat annesi gözlerini tavana dikmiş öylece yatağında uzanıyordu.
"Anne?" diye usulca seslendi Hilal annesine.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mazi ile İstikbal
FanficHilal'in yaşadığı bir kaza, onu ve Leon'u mazide bir yolculuğa çıkarırken istikballerinin de temelleri atılıyordu.