Upuzun bir bölümle iyi okumalar...
O gün Leon Hilal'i evine bırakmak mecburiyetinde kalmıştı. Her ne kadar Lucas'ın evi müsait diye oraya gitmek istese de Hilal rahat edemediği için kabul etmemişti. Böylece Leon Hilal'i o gün son kez görmüştü.
Ertesi gün ise sözleştikleri gibi Hilal ile beraber çalgıcılarla matbaada buluşmuşlar ve konuşmuşlardı. Adamlar Leon'dan hâlâ çekinseler de Mehmet gibi de karşı çıkmamışlardı. Hatta bir ara beraber koyu bir sohbet dahi etmişlerdi. Havadan sudan, müzikten ve İzmir'deki diğer eğlence mekanlarından konuşmuşlardı. Bu sohbet sayesinde de çalgıncılarla Leon'un arasındaki eskiye dayalı gerilim biraz olsun azalmıştı.
Elbette çalgıcılar yeni öğrendikleri Andreas mevzusunu da sordular Hilal'e. Genç kız o vakitler Leon'un da Andreas'ı kaçırmakta yardım ettiğini söylemiş ve maalesef genç askerin Mehmet yüzünden gerçekleşen son akibetini de bildiği kadarıyla anlatmıştı. Tüm bunlar çalgıcıların düşüncelerini alt üst etmişti. Hem Teğmen Leon'un yardımı, hem de Mehmet'in Andreas'ı öldürmesi akıllarını karıştırmıştı. Leon'a elbette Hilal'in de etkisiyle artık samimiyet duyuyorlardı, ama dost bildikleri Mehmet için içlerinde derin bir hayal kırıklığı vardı. Mehmet'i silip atacak değillerdi, lakin arkadaşlarını da anlayamıyorlardı. Zira Mehmet'in çoğu zaman başvurduğu eylemler onlara fazla şiddetli geliyordu. Vatan için canlarını dişlerine bile takarlardı elbette, lakin ellerini kolayca kana bulamak da bambaşka bir mevzuydu. Üstelik savaş meydanında da değillerdi henüz.
Leon bir süre sonra sokak devriyesine çıkacağı için matbaadan ayrılınca, Hilal de arkadaşlarıyla daha rahat sohbet etmişti. Onların akıllarında Leon'a karşı soru işaretleri olduğunu bildiği için, içindekileri ve Leon'a duyduğu aşkı anlatmıştı. Bazen utana sıkıla, bazen de mutluluk gülümseleriyle konuşmuştu. Nihayetinde arkadaşları da Hilal'in yanında olduklarını söylemişlerdi.Genç kız içinde büyük bir rahatlama ve mutlulukla evinin yolunu tutmuştu şimdi. Arkadaşlarından destek görmek içinde tarifi mümkün olmayan bir rahatlama hissi uyandırmıştı. Ayrıca birilerine artık Leon'dan bahsedebilecek olması da başka bir mutluluk veriyordu ona.
Şimdi Leon'un ona demek istediği şeyi anlıyordu Hilal. Gizlenmek ve saklanmak çok yorucuydu, ama şimdi sanki bir dayanakları varmış gibi hissediyordu. Zaten aşkları için verecekleri çok sınav ve savaş vardı. Yaralandıklarında birbirileri dışında dayanabilecekleri bir duvarları olması çok mühimdi. Bugün Leon'a duyduğu aşkı arkadaşlarına anlatırken bile yüreğinin hafiflediğini ve neşelendiğini fark etti genç kız. Bazen sadece biriyle konuşabilmek bile büyük bir destekti. Henüz ailesinden kimseye Leon'dan bahsedemezdi. Oysa ne çok isterdi Hilal, annesinden akıl almayı, içinde uçuşan kelebekleri onunla paylaşmayı. Annesi hep ona babasına duyduğu aşkı anlatırdı. Hilal için anne ve babasının aşkı bir masal gibiydi. Efsaneydi. Babasını öldü sandıklarında bile annesi aşkından vazgeçmemişti. Asla unutmamıştı ve içindeki o aşkla yaşamaya devam etmişti. Tabiri caizse Azize aşkını tek başına onca yıl yaşatmıştı. Ve hâlâ da yaşatmaya devam ediyordu. Kör değildi Hilal, annesinin hâlâ babasına aşkla baktığını görüyordu. Annesinin babasına olan öfkesi ona deli gibi aşık olmasındandı zira. Kocasını geri istiyordu annesi. Muhtaçtı ona çünkü. Yılların yorgunluğu ve hasreti bitsin istiyordu.
Hilal asla annesi ve babası gibi büyük bir aşk yaşayacağını sanmazdı. Öyle ya anca romanlarda olurdu o aşk. Hayatta ise ancak mucizevi bir şansla bulunurdu. Fakat Hilal de bulmuştu işte aşkı, hem de en büyüklerinden birini. Şimdi koşup annesiyle bunu paylaşmayı ne çok istedi. Annesine sıkı sıkı sarılıp "Bak anne ben de aşkı buldum. Öyle çok seviyorum ki bana yardım et. İçim o aşkla öyle doldu ki kalbim yerinden fırlayacak sanki. Sevgim içimden dolup taşıyor da nefesimi kesiyor gibi. Çok toyum, bilgisizim. Bilmediğim hisler bunlar ve şiddeti bazen beni korkutuyor. Bana yol göster anne, bu aşk yolunda doğru adımlarla ilerleyebileyim."
Hilal işte bunları anlatmayı çok isterdi. Leon'a büyük bir aşkla bağlanmıştı. O aşk ki, tüm önyargılarını yıkmış, hatta meşhur inadını bile yenmişti. Leon'a aşık olmamak için direnen benliğine karşı kaybetmişti genç kız ve genç adam zafer bayrağını onun kalbinin tam ortasına dikmişti. Artık kimse o bayrağı söküp atamazdı. Ne Hilal, ne Leon bile... İşte bu yüzden bu kadar güçlü aşk bazen genç kızın gözünü de korkutuyordu. Bu kadar çok aşkla dolmak, tüm benliğinin Leon'la karışması geriye ondan bir şey bırakır mıydı? Leon'la bir gün ayrı düşme ihtimali mesela onu yaşatır mıydı? Sonu annesi gibi olur muydu? Savaştaydılar, ölüm de onları bulur muydu? İşte tüm bu düşünceler genç kızı boğuyordu. Leon'a bağlanmıştı Hilal. Artık onsuz bir hayat ihtimali yoktu. Geçmişte çok direnmiş ve aşka yenilmişti. Şimdi artık sadece Leon'la bir hayat ve gelecek vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mazi ile İstikbal
Fiksi PenggemarHilal'in yaşadığı bir kaza, onu ve Leon'u mazide bir yolculuğa çıkarırken istikballerinin de temelleri atılıyordu.