Bölüm 13 - Yeni Ev

580 40 58
                                    


Leon bu sabah da asker olmanın alışkanlığıyla yine erkenden kalkmış ve hazırlanıp kahvaltı için otelin yemek salonuna inmişti. Mütemadiyen oturdukları masaya yerleşmiş ve çayını yudumlarken Hilal'ler gelene kadar haftalık çıkan gazeteleri inceliyordu. Leon onları yemek salonunun girişindeki gazete ve çeşitli mecmuaların sıralandığı raftan seçip almıştı.
Genç adam elindeki gazeteyi iyice incelemeye başladı. Elinde tuttuğu haftalık çıkan bir Rum gazetesiydi ve daha çok politik haberler basılmıştı.

"Almanlara bir yenilgi daha! Cihan harbinin ardından Alman Ordusu hanesine başka yenilgiler eklemeye devam ediyor. Strasdenhof Ateşkes Antlaşması, General Sir Hubert gözetiminde 3 Temmuz'da imzalandı. 5 Temmuz itibariyle Alman Ordusu Letonya bölgesini tamamen terk etti. Yeni kurulan Weimar Cumhuriyeti eski İmparatorluğun başarsızlığından kurtulamadı."

"Saint-Germain Antlaşması şekilleniyor. Macaristan Devleti, Avusturya'dan ayrılacak. Orta Avrupa ve Balkan devletlerinin toprak bütünlüğü değişiyor. Kulislerde pek yakında Osmanlı Devleti için de yeni bir antlaşma müzakerelerinin başlayacağı konuşuluyor."

Leon okuduğu son cümleyle biraz gerildi. Nedenini bilmiyordu ama bu haber canını sıkmıştı. Babasından ve bazı komutanlarından da bizzat duymuştu bunu, İtilaf Devletleri'nin Osmanlı Devleti'yle alakalı çok daha fazla planları vardı. Buna kendi devleti de dahildi. Zaten Konstantinopolis'te de gözleriyle görmüştü durumu. Başta İngilizler olmak üzere diğer İtilaf Devletleri'nin ordusu burada hazırlıklar içindelerdi. Ne hazırlığı olduğu ise zaten herkesin malumuydu. Hatta Leon ev aramalarında -tabi ki belli bir ücret karşılığı- yardım eden geveze Rum tüccardan öğrendiği kadarıyla İngiliz Kumandan'ı İngiliz Kız Mektebi'ne karargah kurdurmuştu. Türk kuvvacılar da bu yüzden neredeyse her gün yürüyüş yapıyor ve bu yeni karargahın önünde toplanıyorlardı. Konstantinopolis de pek yakında Smyrna gibi olacak diye düşündü Leon, hatta belki çok daha karışık ve kanlı günler yaşanacaktı.
Leon sıkıntıyla kravatını gevşetmeye çalışır gibi oynadı. Politik meselelerden bunaldığı için başka bir gazeteye göz atmak istedi. Daha gündelik hadiseleri basan bir gazete mesela. Dikkatini Türkçe ve Arap harfleriyle basılmış bir gazete çekti. Gazetenin kimlere ait olduğunu anlayamadı, ancak kesinlikle Türklerin çıkaracağı türden haberler değildi. Ekseriyetle Avrupa ülkelerinden havadisler basılmıştı. Tahminen batı hayranı Türk sosyetesi için basılmış bir gazeteydi diye düşündü genç adam. Paris'ten birkaç moda ve sanat havadisler vardı. Dikkatini bir müsabaka haberi çekti.

"Paris'te düzenlenen 'Jeux interalliés' müsabakası 6 Temmuz'da sona eriyor. Fransa ve müttefik devletlerinden olmak üzere toplam 18 milletten binden fazla müsabık mücadele etti. Müsabıklar, eski ve halen askerlik vazifeyle meşgul olan erkeklerden oluşturuldu. Amerikan askerleri bir çok dalda birincilik madalyonlarını evlerine götürdü."

Leon, Smyrna'ya gitmeden önce Atina'da bu müsabakadan haberdar olmuştu. Yunan Ordusu'nu temsil edecek askerler arıyorlardı o vakitlerde. Kendi milletinin askerleriyle alakalı bir şey yazılmamıştı. Sonuçları merak etmişti doğrusu. Çok mu başarısız olmuşlardı yoksa bir kaç zafer kazanabilmişler miydi?

Ardından uzun zamandır Avrupa ülkelerine musallat olan İspanyol Nezlesi'yle alakalı bir haberi okudu. Paris'te bir kaç vaka görüldüğü yazılmıştı. Leon, Yunanistan'da ve Osmanlı'da bu illetin görmemesi için dua etti. Askeri mektepte arkadaşlarıyla o vakitler yeni yeni duyulan bu marazı çok konuşmuşlardı. Milyonlarca insanın öldüğü söyleniyordu. Hatta korkudan bazı arkadaşları basit nezleleri için revire koşmuş ve hekimlere öleceklerini düşündüklerinden onları kurtarmaları için yalvarmışlardı. Tabi ki hadiseleri duyan komutanları o askerleri mezun olmalarına haftalar kalmasına rağmen mektepten atmışlardı. Her ne kadar işkence gibi geçen zorlu eğitimler yapılsa da ölüm korkusunu bu kadar yakından tatmamışlardı. O askerler ölümle ilk o vakit burun buruna geldiklerini düşünmüşlerdi ve ölüm korkusu olan biri asker olamazdı. Hele de Evelpidon'dan mezun olan korkak bir asker hiç olamazdı.
Leon tüm bunları düşünürken sol eli istemsizce sırtına gitti. Sırtından vurulalı bir aydan fazla olmuştu. O gün şehre geri dönemeseydi ölecekti. Peki ne için? Orda ölen diğer askerleri ne için ölmüştü? Onlar öldükleri için mi Ölmez Hasan yakalanmıştı? Hayır hiçbir alakası yoktu. Pusuya düşmüşler ve keklik gibi avlanmışlardı. Avlanmak... Bu kelime içini ürpertti Leon'un. Askeri mektepte düşmanla çarpışmayı, strateji yapmayı, plan kurmayı ve hayatta kalmak için direnmeyi öğretiyorlardı ama pusuya düşmek yoktu. Pusuya düşersen zaten ölmeyi hak edersin, çünkü bu senin başarısızlığının bir göstergesidir. Böyle öğretmişlerdi ona. Yaşarsan öldürebildiğin kadar öldür ama köşeye sıkışırsan sen öl.
Yorgo bazen ona mektepteki hocalarının daha doğrusu komutanlarının bu söyledikleriyle alakalı latifeler yapardı.
"Artık satranç oynamayacağım. Piyon gördüğümde aklıma hep biz gelecek." diyip gülüyordu. Ama acı bir gerçeği dile getirmişti dostu. Savaş bir satranç oyunuydu ve ilk ölenler daima en alt rütbedekiler olurdu. İlk harcanan piyonlar.

Mazi ile İstikbalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin